Gökhan hafif bir gülümsemeyle ne olduğunu anlamayarak karşılık verdi:
"Konuşalım..."
Ne konuşacaklarını fazlasıyla merak ediyordu. İkisi de seri adımlarla emniyet merkezinin dışına çıkıp, adımlarını yavaşlatıp etrafta yürümeye başladılar. Caner, olanı biteni anlattı. Ama anlatış tarzı, biraz önceki kadar heyecanlı ve mutlu değildi. Bunun sebebi de Ela değil, Gökhan'dı.
Dışarıdaki hava bile tuhaftı bu gün. Bahar gelmiş gibiydi ama daha gelmemişti. Son yıllarda garipleşen insan hareketlerinden midir nedir, mevsimlerde garipleşmişti.Gökhan, ellerini kot pantolonunun cebine yarım bir şekilde soktu. Biraz ürpermişti. Arkadaşının konuşmasını yüzüne yerleştirdiği şaşkınlık ifadesiyle eşlik etti. Duyduklarına inanmamış ve şaşırmış gibi davranıyordu. Caner, gözlerini kısarak arkadaşını süzdü. Ya Gökhan çok kötü rol yapıyordu ya da Caner, onun sahte şaşkınlığını hemencecik anlayacak kadar zekiydi. Gökhan, üstünde gezinen şüpheci bakışlara karşılık olarak: "Niye öyle bakıyorsun?" dedi.
Caner, parmağıyla dudağının kenarını kaşıdı."Ela'nın burada olduğunu bilmiyordun yani, öyle mi?"
"Evet. Şüphen mi var? "
"Evet var!"
Gökhan, güneş ışığında tozluymuş gibi görünen sarı kirpiklerini kırpıştırarak: "Neymiş?" diye sordu. İşte, şimdi sesindeki panik onu ele vermişti. Caner onu kelimeleriyle biraz daha köşeye sıkıştırdıktan sonra Gökhan yalan söylediğini kabul etti. Caner de hayal kırıklığına uğramış bir şekilde:
"Niye, Ela'nın burada olduğunu söylemedin?" dedi.
Gökhan aklına gelen ilk şeyi söyledi:
"Sormadın ki?"
Caner kaşlarını çatarak, gözlerini parlattı. Aslında bir bakıma Gökhan haklıydı. Evet, Gökhan'ın son söylediği bahanesi yetersizdi ama Caner, bir kez olsun Ela'yı sormamıştı ki.
Laf arasında, eskilerden bahsederken bile
"O ne yapıyor? Durumu nasıl?"
gibi ufak soruları bile sormamıştı. Şimdi de bu yüzden Gökhan'a kızmaya hakkı var mıydı? Bunları düşününce Caner, susup hiçbir şey söylemedi.
Ne kızdı, ne de 'haklısın' dedi.O konuşmasada Gökhan içi rahat etmemiş, bir şekilde konuşmaya karar verdi:
"Aslında, Ela'ya söylemeyi düşündüm. Hatta evine bile gittim konuşmak için. Ama evde değildi. Ben de annesine söyledim. O da hiç anlam veremediğim bir şekilde telaşlanarak, benimle konuştu. Sonrada..." deyip sustu.
Caner'den gözlerini kaçırarak, kafası karışmış gibi etrafına bakındı.
"Sonra da ne?"
Gözle görünür bir telaşa bürünmüştü. Gökhan'ın devam etmekten başka çaresi kalmamıştı.
"Bunlardan sana ve Ela'ya bahsetmeyeceğime dair benden söz istedi...
Kusura bakma Caner, Bahar Teyze benim annem gibidir. Benden böyle bir şey isteyince ona hayır diyemedim"Gözlerini kaçırarak Bahar Hanım'la yaptığı antlaşmayı hatırladı Caner. Taşları yerine oturtması da zor olmadı.
Yeniden karşılaştıklarında Caner'in Ela'yı bırakmayacağını biliyordu. Bu yüzden de karşılaşmalarına elinden geldiğince engel oldu.
Gene de bir türlü anlam veremedi. Aradan geçen yıllara rağmen Bahar Hanım'ın öfkesi nasıl olur da aynı kalabilirdi. Alt tarafı her genç gibi lisedeyken kavga etmiş ve ceza almıştı. Hırsızlık yapmamıştı, kimseyi öldürmemişti ya da Ela'ya herhangi bir şiddet uygulamamıştı. O zaman bu gereksiz nefret niyeydi. Bir türlü buna anlam veremiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMLİK
Mystery / ThrillerÇoğu insanın hayatı boyunca sakladığı pek çok sırrı vardır. Bazıları hiç ortaya çıkmayacağını düşünerek bu sırları geçmişiyle birlikte unutur. Yapılan bazı hatalar sadece eski bir anı olarak akıllarının bir köşesinde kalırken, yaşanan başka bir olay...