Saklı Yıldızlar

1.2K 62 20
                                    

Herkese merhaba! Kafamda hep bazı senaryolar vardı Yağız ve Hazan ile ilgili. Fakat önce Hazan'ı malum kişiden kurtarmamız gerekiyordu. (Adı lazım değil baş harfi HIAAAĞĞ) Ben de bunun nasıl olacağını uzun zamandır kafamda kurguluyordum. 28. Bölüm fragmanıyla birlikte ben de Hazsin'in bitişi ve YağHaz'a ilk adımın atılması ile ilgili bir şeyler karaladım. Umarım beğenirsiniz :) İmla hataları olabilir, bir ara kontrol edeceğim. Kontrol etmeden attım bilgisayarımın şarjı bitiyordu da :)))). 

"HAZAN!"

Arkasından gelen sesle kendine geldi Hazan. Duyduğu bu tanıdık sesle, içine sıcak bir his doldu ve bir anlığına da olsa içinde bulunduğu hengameden sıyrılarak koşar adımlarla yanına gelen adamın yüzüne baktı.

"Yağız."

Adamın sesiyle bir nebze kendine gelen Hazan, bir çift mavi gözün endişeyle kendisine baktığını görünce daha da rahatladı. Kollarında yatan kadına baktı.

"Annem... Anneme bir şey oldu! Ece'yi aldılar götürüyorlar. Ben... Ben ne yapacağımı bilmiyorum Yağız."

"Hazan önce bir sakin ol."

"Olamıyorum Yağız. Ambulans... Evet ambulans çağır Yağız. Çağıralım, annem iyi değil."

Yağız, montunun cebinden telefonunu çıkardı ve 112'yi tuşladı. Ambulansı çağırdıktan sonra Hazan'ın yanına çömeldi ve genç kadını kollarıyla sardı.

"Sakin olman gerek. Annen için, kardeşin için. Kendin için... Başka türlü hiçbir soruna çare bulamazsın."

Hazan derin bir nefes aldı. Adam haklıydı sakin olması gerekti. O güçlü kalmalıydı, güçlü olandı. Yirmi beş yıldır yalnız başına herkese ve her şeye karşı savaş vermiş olandı. Hafif bir tebessümle Yağız'a bakarken yaklaşan ambulansın siren sesiyle kendine geldi. Paramediklerin yardımı ile annesini ambulansa yerleştirdikten sonra kendisi de peşi sıra binmek için kapının kenarına tutunurken Yağız'la göz göze geldi.

"Ben arkanızdan gelirim."

Hani bazı anlar vardır. Kimse konuşmaz, kelimeler dillerden dökülmez ama bir bakış her şeyi anlatır. İşte bu da öyle bir andı. Hazan hafif sulanmış gözleri, şişmiş gözaltları ve buruk tebessümü ile minnetle bakıyordu Yağız'a. Hazan bakışlarını Yağız'dan koparamazken, bir anlığına durmuş olan zaman ambulans görevlisinin kapıyı sertçe kapatmasıyla tekrar akmaya başlamıştı.

"Fazilet Hanım'ın durumu iyi Hazan Hanım. Sadece biraz tansiyonu düşmüş. İki-üç saate taburcu ederiz."

Hazan annesinin ciddi bir şeyi olmadığını duyunca oldukça rahatlamıştı. Yanındaki adama döndü.

"Yağız sana da zahmet verdik. Çok teşekkür ederim."

"Ne demek? Kankalar bugünler içindir." dedi alaycı bir gülümsemeyle.

Hazan güldü, Yağız'ın sesindeki sitemi anlayamayacak kadar yorgundu. Bir o kadar da kabullenememiş... Hazan elleriyle oynarken, Yağız da ceketinin yakalarıyla oynuyordu. Uzaktan biri görse aralarındaki bağı hemen fark edebilirdi. Söylenmemiş, söylenememiş sözler, yaşanmamış hayaller... Hepsi o ana hapsedilmişti. Öylece havada asılı duruyorlardı fakat kimse onların varlığını kabullenmeye cesaret edemiyordu.

"Sinan... Sinan'ı aramayı unuttum. Haber vereyim merak etmiştir." diyerek Yağız'ın yanından uzaklaştı Hazan.

Genç adam o anın büyüsünden bu sözlerle sıyrıldı.

Sinan... Kardeşim...

Suçluluk duygusunu bir türlü üstünden atamıyordu. Kardeşinin aşık olduğu kıza aşık olmuştu. Her ne kadar aşkını hissetmeyi dahi kendine yasaklamış olsa da kendine engel olamıyordu. Onunla geçirdiği her an, her saniye altın değerindeydi. Hayır. Paha biçilemezdi. Onun yanında olmak, bir tebessümüne sebep olmak, uzaktan izlemek... Bunlar Yağız'ın mutlu olmasına yeterdi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 22, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Unutulmuş RenklerWhere stories live. Discover now