06

33 5 0
                                    







Bölüme bir şarkı bırak;

Emir Can İğrek - Müzik Kutusu


Küçüklüğümden beri her zaman çok sevmişimdir yüzmeyi. Çoğu arkadaşımda iyi yüzdüğümü söyler. Yüzmeyi çok seven ben, şuanda tir tir titrer vaziyetteyim. Neden mi diye soracak olursanız korktuğumdan değil. Yani korkuyorumda yüzmekten değil. Volkandan. Dediğim gibi özgüvenim sıfır denecek kadar az. Yeni yeni kilo vermeye başlamışım 65-66 kilo civarlarındayım. Ben şimdi o çocuğun karşısına mayo ile nasıl çıkacağım diye düşünmekten alı koyamıyorum kendimi. 

Buna bir an evvel dur demem gerekiyor çünkü yaklaşık 1 saat sonra zaten mecburen o üstümdeki şort ve tişörtü çıkaracağım. Kendimi sakinleştirip Esrayla otobüs durağına doğru ilerliyorum. Çok ters noktalarda oturuyoruz aslında. Volkan Karşıyaka tarafı, ben Konak tarafı Esra ise Balçova tarafında. Yani İzmir'in üç bir yanı.

Otobüse bindiğimizden Volkan'a yazıyorum.

Kime: Volkan

Nerdesin?

Kimden: Volkan

Gaziemir dolmuş duraklarına gelmek üzereyim. Siz nerdesiniz?

Kime: Volkan

Az kaldı yoldayız 10 dakika sonra orada oluruz.

Volkanla dolmuş duraklarında buluşup yola çıktık. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra İzmir'in en meşhur ve güzel aquaparkının önündeydik.

.

.

.

Giriş işlemleri, kahvaltı derken zaten öğleni ettik. Volkan,

"Hadi kızlar yüzelim biraz. Çok sıcak."

Orada "hayır" desem suratıma aval aval bakacaklar, eminim. Esra anlamış olacak ki yüzüme bana güven vermek ister gibi bir bakış attı ve üstünü çıkardı. Bende onun gazıyla üstümü çıkardım. Volkan'a göz ucuyla baktığımda bize bakmıyordu bile. Oda üstünü çıkardıktan sonra yanıma geldi.

"Selen şu kremi bol bol sürsene çok canım yanıyor sonra."

Kremlenme faslını da atlattıktan sonra biraz yüzdük. Volkanla daha fazla anı biriktirme fikri acayip hoşuma gitmiş durumda. Evet, belki sevgilim değil ama yakın arkadaşım gibi bir şey. Sürekli yanımda. Sürekli beraberiz. Nedendir bilinmez garip bir şekilde hoşuma gider duruma geldi.

Öğlende yemeklerimizi yedikten sonra sıra kaydıraklara gelmişti fakat bende o cesaret denilen meretten yoktu işte. Bazılarına binebiliyordum ama bazılarına da yemiyordu işte anlayın. Volkan tuttu kolumdan resmen beni sürükleyerek bir kaydırağın yanına kadar getirdi. Ben "hayır, istemiyorum" demeye kalmadan hoop beni bota bindirdi. Önede kendisi bindi.

"Yolla abi bizi yoksa bu kaçacak."

Volkan'ın verdiği direktiften sonra cankurtaran bizi öyle bir yolladı ki anlatamam. Önce yere 90 dereceye yakın bir iniş yaptık hemen arkasından o hızla yukarı çıkıp girdapta gibi dönmeye başladık.

Kayarken canım totişimin kaydırağa sürtüp canımın yandığına mı yanayım, dönerken midemin bulandığına mı yoksa Volkan'a küfür ederken rezil olduğuma mı yanayım bilemedim.

Volkan küfür konusunda çok hassastır. Bir kızın ağzından küfür duymaya asla dayanamaz. Hemen uyarıda bulunur. Allahtan o anın verdiği adrenalinle pekte takmış gibi gözükmüyor. Sudan çıktığımızda Esra'nın suratı gülmekten kıpkırmızı olmuştu. Neden olduğunu bana gösterdiği fotoğraftan sonra anlamıştım.

Volkan önde, ben arkada botun üstündeyiz ve fotoğraf biz tam kaydıraktan çıkarken çekilmiş. Volkan'ın yüzünde eğlendiği her halinden belli olan bir sırıtış, benim ise limon yemiş gibi bir ifade. Siz anlayın durumun vahimliğini...

Kaydırak faslı bittikten sonra olimpik havuzda yüzdük. Volkan bizi sırtına alıp atmaya başladı. Tabi o arada cankurtaranlardan yemediğimiz azarda kalmadı. Esra, Volkan'a balıklama atlamayı öğretti. Akşam yemeğimizi bile orada yedik. Hayatımda en eğlendiğim zamanları sorsalar, ilk sıralarda olacak bir gün yaşamıştım anlayacağınız.

.

.

.

Havuzun yorgunluğundan olsa gerek Esra ve Volkan dönüş yolunda omzumda uyuya kaldılar. Bende yol boyunca çekildiğimiz fotoğraflara baktım. Bir kez daha şükrettim hayatıma girdiklerine.

Esra bizde kalmaya karar verdi. İzbandan indik beraber Volkanda yoluna devam etti. Yaz aylarında olduğumuz için ben annem ve anneannemle beraber kalıyordum. Eve gittiğimizde sırayla duş alma merasiminden sonra anneannemin kiminle gittiniz sorularına maruz kaldık. Anneannem tam bir geri kafalıdır ama hayatınızda tanıyabileceğiniz en iyi en neşeli insanlardan biridir. Ben kalkıp beraber Harlem Shake dansı yaptığımızı bile bilirim.

Anneannemi başımızdan savuşturup, Esrayla yatağımın üstüne oturduk,

"Sence yazsam mı Esra ya?"

"Bence yazma ama sen bilirsin."

"Yazacağım bi yoklayayım."

Telefonumu şarjdan çıkardım.

Kime: Volkan

"Vardın mı eve?"

Çok geçmeden yanıt geldi.

Kimden: Volkan

"Ohoo çok oldu. Duşumu aldım, mamamı yedim. Her tarafım yanıyor uzanıyorum. Siz ne yaptınız?"

Kime: Volkan

"Bizde de durumlar aynı, uzanıyoruz."

Kısa ve öz konuşmamızdan sonra iyi geceler dileyip konuşmayı bitirdik. Böyleydik işte bazen sabahtan akşama kadar konuşur bazen de 3-4 mesajdan ileriye gitmezdik. Bütün yaz tatilimi Volkan ve Esrayla geçirmekten acayip mutluydum. Onlarında şikayetçi olduğu söylenemezdi gerçi.

.

.

.

Esralar ani bir kararla Balçova'daki evlerini Konağa taşımaya karar verdiler. Onların taşınma işlerine yardım ederken zaten çoğu zamanım orada geçiyordu. Volkan'da kendi dükkanlarında çalıştığı için gündüz gelemesede akşamları uğramaya çalışıyordu.

Bu yaz ayım cidden çılgınlar gibi geçmişti. Deli gibi eğlenmiştim. Arkadaşlarımla, ailemle. Sırada da doğum günüm vardı. Oda ayrı bir fiyasko. Neden mi? Buyurun gelip bakalım nedenmiş öğrenelim.

Bütün arkadaşlarım bütünleme sınavlarına kalmıştı ve İzmir'de kutlamamın hiçbir manası yoktu. İlkokuldan çok yakın arkadaşım olan Berna'da benle aynı günde doğmuştu ve benim sayemde tanıştığı İlkay diye bir çocukla çıkıyordu. İlkay'da da bizim memlekette okuyordu. Fırsat bu fırsat dedik hepimiz sabah ilk trene atlayıp memlekete gittik. İlk tren derken ciddiyim. Saat 06.20 treni !

Neyse biz gittik memlekete. Bizimkilerin sınavının bitmesini bekliyoruz falan baya vakit geçirdik o sırada. Volkan gelemeyeceğini söyledi. Üzüldüm ne yalan söyleyeyim. Bütün senemi onunla geçirdim ve doğum günümde de yanımda olmasını istiyordum. Ama hediyesini yollamıştı. Onda olan bir anahtarlığı çok beğenmiştim oda kıyamam unutmamış gidip aynısından bulup almış. Anahtarlıklara çok arı bir takıntım vardır. Çok severim. Eğer bana bir hediye almak isterlerse insanların aklına ilk gelen şey anahtarlıktır. Değişmez.

Bizim çocukların sınavı bittiğinde hep beraber bir parka oturduk. Benim ve Beyza'nın doğum gününü kutlamaya başladık. Bide bizim saykolar sen kalk bira al gel. Hepimizin kafası güzel oldu mu? Doğum günümde kavga çıkmış, biz kuzenimin evine gitmişiz hep beraber, pasta savaşı yapmışız. Bunların hiç biri gram hafızamda yok. Sadece tek hatırladığım Beyza'nın beni uyandırıp "geldik Selen, uyan" demesi. Trene binip İzmir'e gelmişiz düşünün o bile hafızamda yok.

Tam bir fiyasko geçen doğum günümün üstüne sırada benden 7 gün sonra olan Volkan'ın doğum günü var. Esralarda kutlayacağımız söylentileri dolanıyordu zaten ne zamandan beri..

Olmazlara MeyilliyizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin