Seçmelerin başlamasına son 5 dakika kalmıştı. Tabii bu sadece tahmindi. Zaman dolunca çağıracaklardı. Sakin duruyordum. En azından benim için şaşırtıcı bir durumdu. Çünkü ben çoğu şeyde yerimde duramayan biriydim. Ya tırnağımı yer yada başka birşey yapardım ama bu sefer bunlardan birini bile yapmıyordum. Sadece küçük bir korkum vardı ve bunu sahada yenebileceğime inanıyordum. İnanmazsam hiçbirşeyi başaramayacağımı biliyordum.
Herkes seçmeler için hazırlanmış formaları giymişti. Mavi ve kırmızı renkten 2 tür forma vardı. Aynı takımdakiler, aynı formaları giyerdi.
Odada herkes bir yere odaklanmıştı. Endişelerini ve heyecanlarını hareketleri ile belli ediyorlardı. Ama 2 kişi benim yaptığımı yapıp herkesi inceliyordu. Bunlar en başından beri dikkatimi üstüne çeken 2 isimdi. Thomas ve Sam. Çoğunlukla gözümüz başkalarının üstündeydi ama arada ikisinden biriyle göz göze geliyorduk. Her oyuncuyu teker teker inceliyordum. Duruşlarını, görebildiğim kadar yüzlerini aklımda tutmaya çalışıyordum. Belki benim gibi veya benden daha iyi olan bir oyuncu var mıdır diye düşüyordum. En fazla Thomas ve Sam olabilirdi. Ama sürpriz biri de çıkabilirdi. Her şey saha da apaçık ortaya çıkacaktı. Kozlarımızı saha da paylaşacaktık.
Kapının ardından kalın bir ses bizi çağırıyordu. "Haydi gençler! Hadi! Hadi! O koca poponuzu kaldırın!!"dedi. Herkes ayağa son düşüncelerini düşündükten sonra sırayla kapıdan geçiyorduk. Ben ve arkamdan Thomas çıkarken arkamızdan Sam'in sesini duydum." Henry, gözüme çok batıyorsun. Dikkatli ol. " dedi. Ben de arkamı döndüm ve aramızda santimetreler kalana kadar yürüdüm üstüne ve "Şunu görüyorum ki sadece ağzın çalışıyor. Eğer gözüne batıyorsam boz..." devamını getirecektim ki Thomas kolumdan çekiştirip "Kavganın sırası değil, seçmelerden sonra ne yaparsanız yapın ama şimdi sahaya çıkmalıyız. Saha da hünerlerinizi çarpıştırırsınız." dedi. Biz Sam ile göz göze iken başımızı salladık ve dönüp sahaya doğru ilerlemeye başladık.
Hepimiz takımımızla yan yana sıralanmıştık. Mavi ve kırmızı takım olarak paralel bir biçimde duruyorduk. Benim olduğum mavi takım da; Norm, Thomas, Sammuel, Will ve ben vardık. Rakip takım da ise yani kırmızı takım da ; Philip, Victor, Jack, John ve Sam vardı.
"Evet sayın seyirciler!! Öğrencilerimiz bugünü çok bekliyorlardı ve biz de birazdan bu isteklerini yerine getireceğiz! Kısacası o beklenen SEÇMELER BAŞLIYOR!!"
Bu ses birden çıkmıştı. İrkildim ama sonra duyuru yapıldığını anladım. Ben fazla abartıldığını düşünüyordum. Sonuçta dünyaca yada ülkece izlenecek bir maça girmiyorduk sadece seçmeler vardı. Ama genede bir seçme için fazla seyirci vardı. Herkesin gözü bizim üstümüzde olacaktı. Düşüncesi bile ürpertici güzellikteydi.
Hepimiz farklı duygu ve düşünceler içerisindeyken sahaya ilk adımlarımızı attık. Farklı bir havaya sahipti. Atmosferi farklıydı. Güzel bir sonuç alacakmışım gibi geliyordu.
Maç çok uzun sürmeyecekti. Çünkü sadece oynayışa bakılacaktı. Herkesin kendi mevkisinde nasıl bir oyuncu olduğuna bakılacaktı. Ve iki yarı dan oluşan, her yarının 10 dk olduğu bir maç olacaktı. Kısaydı, hem de çok. Ama ben sadece oynayacaktım düdük çalana dek. Bu yüzden süreyi pek kafama takmamıştım. Ayrıca seyircilerin arasında, yerini bilmediğim bir yerde bizi izleyen jüri tarzı 3 seçici insan olacaktı. Bunlar o şanslı 3 oyuncuyu seçecek insanlardı. Bu yüzden iyi oynamaya ve eğlenmeye bakacaktım.
Mavi takımda; Norm kaleci, Sammuel ve Thomas defans da, ben ortasaha ve son olarak Will ise defans da oynayacaktı. Gayet iyi bir takımdı. Yenme ihtimalimiz ise yüksekti. Ama seçerken kazanana bakmıyacaklardı. Kırmızı takım da ise; Victor kaleci, Jack ve John defans da, Philip orta saha da ve son olarak Sam ise forvet de oynayacaktı. Onların takımda fena sayılmazdı. Herkesin suratına bir rahatlık oturmaya başlamıştı. Herkes sahadaydı. O yüzden herkes endişelerini ve heyecanlarını biraz da olsa yenebiliyorlardı.
Maç kırmızı takım ile başlayacaktı yani ilk topa dokunuşları onlar yapacaktı. Başlamak için Philip top ile ortaya geçti ve düdüğün sesiyle Sam'a küçük bir vuruş ile pas attı. Top Sam'a geldiğinde biraz etrafına bakındıktan sonra yakınındaki Jack' e pas attı ve Jack ise Philip'e yukarıdan bir top attı. Top Philip'in hemen ilerisine düşmüştü. Tam topa ayağı değecekken onun önünden topu alarak Will'in biraz ilerisine attım. Will topu aldı. Defanslarına koşarken ben de diğer taraftan onun gittiği yöne doğru koşuyordum. Kaleciye yaklaştığımız da topu havalandırdı bana doğru. Ben de topu göğsümle kontrol edip şut çektim. Tam top fileleri dalgalandıracakken yandan bir el uzandı ve topu kornere çıkarttı. Korneri Jack kullandı. Topu Wil'e atmayı denedi. Will'de topa zıplamak için önünde duran ondan uzun olan John'un yanında geçerek Sam ile aynı anda topa uzandı. Fakat Will daha hızlıydı. Topa kafayı vurdu. Ve file topun hareketleriyle oynaştı. Will sevindi. Takımca kendi tarafımıza geçtik. Seyircilerde de küçük bir hareketlenme oldu. Sonrasında herkes yerine oturdu ve her oyuncuda yerini aldı. Son 3 dakika kalmıştı.
Maç yine Philip'in küçük pası ile başlamıştı. Bu seferki pası Jack'e gelmişti. Jack topu iki hareket ile kontrol ettikten sonra topu ileri doğru giden Sam'e atmıştı. O da aynı şeyi yapıp az ilerideki Philip'e atmıştı ki topun önüne biri geçmişti. Bu Sammuel'di "Defansı unuttunuz galiba." dediğini duyar gibi olmuştum. Topu aldığı gibi ileri koşmaya başlamıştı. Arkasında Philip geliyordu. Ve birden anlam veremediğim bir hata yapmıştı. Pas vermek yerine kaleye şut çekmişti. Ve kaleci tutmuştu. Topu arkadaşına atmıştı ki top havadayken düdük sesi gidişatı bozdu.
"1. YARI BİTTİ. 5 DAKİKA MOLADAN SONRA DEVAM"
Herkes köşeye çekilip hazır verilen sulardan içmeye başladılar. Çok yorucu olmamıştı. Ama genede biraz içmiştim. Diğer dakikalarda herkes oturdu ve aynı ses ile bir duyuru daha yapıldı.
"HERKES YERİNE GEÇSİN. DÜDÜK SESİ İLE 2. YARI BAŞLAYACAK"
İki takım da yerlerini aldı. Top bu sefer mavi takımdan başlayacaktı. Ve o beklenen düdük sesi ile 2. yarı başladı. İlk 5 dakikası top ayaktan ayağa dolandı. Bir kırmızı takımda bir mavi böyle 5 dakika geçtikten sonra top Sam'e geldi defansı Philip ile paslaşarak aşmıştı ve Philip'e topu havalandırarak atmıştı. Philip topu kontrol ettikten sonra topa sertçe vurdu ve kaleye girmişti. O kadar hızlı vurmuştu ki Norm ne yapacağını şaşırmıştı. Topu tutamadığı için yemiştik. Philip hakkını veriyordu.
Herkes yerini son kez alıyordu. Çünkü 2 dakika kalmıştı. Yine top ayaktan ayağa gezdi ve Will karşı defansı geçtikten sonra bana topu attı. Şut çekmiştim. Victor tam golu yiyecekken birden diğer eli ile topu tuttu. Ve yine yarı Victor'un elinde bitti. Düdük çaldı.
"SEÇMELER SONA ERDİ!! SONUÇLAR İÇİN 10 DAKİKA BEKLEYİNİZ!"
Herkes büyüklerinin yanına gitti. Bende doğa olarak annemin yanına gitmiştim. "Çok güzel oynadın. Tebrik ederim" demişti. Ben de diğer dakikalarda annemin yanında durdum.Sam'a arada bakıyordum. Ve babası ile beraber beni izliyorlardı. Dertlerini hala anlamış değildim. Birden Emma ve Luke aklıma geldi. Onlarında gelmiş olması lazımdı. Anneme dediğimde "İşleri çıktı. Gelemeyeceklerini söylediler az önce." dedi. Üzücüydü ve birden omuma bir el dokundu arkamı döndüğümde Will ve yanındaki iri yarı, büyük bir adamı gördüm. "Merhaba, güzel bir maçtı. Eğlenceli oldu." dedi, ben de başımla onayladım.
"EVET!!!! SEÇMELERİMİZİ KAZANAN 3 ŞANSLI ÖĞRENCİ BELLİ OLDU!! LÜTFEN BÜTÜN OYUNCULAR VELİLERİ İLE SAHAYA İNSİN!!
Bu sesten iyiden iyiye nefret etmeye başlamıştım ama bir süre daha katlanmam gerekecekti. Ve isimler okundu:
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Bölüm biraz uzun oldu. Hepinizi seviyorum. Birdahaki bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aimless
AcciónEğer bütün hayalleriniz saniyeler içinde elinizden alınsaydı ne yapardınız? İşte bunu yaşayan bir çocuğun kendine yeni hayaller kurma çabası, yaptıkları...