Öyle garip hissediyordu ki Eren, sanki akşam otururken bir anda ateşlenmiş ve derin bir uykuya dalmış, ağır bir grip geçiriyor. Daha sonra zor da olsa gecenin karanlığını aşmış ve sabah olmuş, uyanmış. Her şeyi farkında, görüyor ama bir şey yapamıyor. Çünkü tamamen iyileşebilmesi için birinin gelip ona o sıcacık çorbayı içirmesi gerek. Ayağı kalkıp özgürlüğe kavuşması için.
Akşam geç saatlere doğru Merve eve girdiğinde ışıkların tamamıyla kapalı olduğunu gördü. Holdeki ışığı yakarak ayakkabılarını çıkardı ve çantasını yere koydu.
"Anne?" diye seslenmesine rağmen cevap alamadı. Son zamanlardaki garip davranışları onun dikkatini çekiyordu. Sürekli "İşlerim var dışarı çıkıyorum." diyerek ortadan kaybolmaları, eskisine göre sık sık değişen ruh halleri... Mervelerin Kartal'dan taşınmasındaki sebeplerinden bir tanesi de yine annesi Sena'ydı. Öz babasının ilgisizliği ve alakasızlığının üstesinden gelebilecek kadar güçlü bir kızdı Merve. Fakat annesinin üzerine iki kez evlilik yapması ve bu evliliklerin olumsuzluklarla sonuçlanması... Çocukluk ve ergenlik döneminde onun psikolojisiyle dalga geçen bir durumdu. Son yaptığı epey kötü evliliğinden ötürü ilçe değiştirmek zorunda kalmışlardı. Adam sürekli evdeki düzenin ve her şeyin kendine göre kurulu olması konusunda baskı yapıyor ve onların yaşantısını kısıtlamaya çalışıyordu. Sorunlu bir boşanışın ardından tamamıyla izlerini kaybettirmek için yaka değiştirmişlerdi. Merve, Başak gibi bir dostunun yanına geri döndüğü için kendini epey şanslı hissederken, ailem dediği dostlarına da bir o kadar üzülmüştü. Daha sonra işler tahmin etmediği şekilde olumlu ilerledi ve onları Başak'la tanıştırdı. Böylece Eren'in kattığı isimlerden sonra Merve de siteye birini katmıştı. Hemde gerçek biriydi.
Mutfakta dalgın dalgın camdan dışarıya bakarken anahtar sesleriyle dikkatini tekrar toparladı. Elinde market poşetleriyle eve giren annesine döndü.
"Neredeydin anne?"
Sena poşetleri yere bırakarak Merve'ye baktı.
"Hoşbulduk Merve ben de çok yoruldum. Alışveriş falan yaptım bu kadar poşet taşıdım..."
İmalı konuşmalarına karşılık olarak gözlerini tavanda gezdirdi Merve. Bir şeyler karıştırdığından kendini emin gibi hissediyordu, annesinin yanından hiçbir söylemeyerek geçti ve odasına doğru yöneldi.
Sezgin'le kopan iletişimi yüzünden uzun süre boyunca içine kapanık kalan Eren, teselliyi Derin, İlayda ve Dilan gibi isimlerde buluyordu. Dertlerini tek başına üstlenecek kadar güçlü olduğunu bilse de aslında, kafasındaki karmaşıklık ve üst üste gelen olaylar yüzünden onlarla paylaşarak hafifleyeceğini düşünüyordu. Bu yöntem ona çok iyi geliyordu. Hele ki Can...
Her gün konuşmaya başlamıştı onunla. Hemde hiç tahmin etmeyeceği şekilde olmuştu bu. İhtimal vermiyordu. Her gün çocukluk arkadaşlarıyla nasıl konuşuyorsa, onunla da öyleydi. Anmak istemese de tıpkı Sezgin gibi.
Tek kusuru mesajları ilginç bir şekilde okumama veya görmeme sorunuydu. Ya da cevap vermeme. Hatta bazen "bilerek" başlığı altına girmesi... Bu her ne kadar sinir bozucu ve çok üzücü bir durum olsa da sevgisinden, saygısından ve karakterinden asla şüphe etmesini gerektirecek bir sebep değildi.
Zaman ilerledikçe ona her şeyi anlatmıştı Eren... Onunla yüz yüze gelmek istediğini bile söylemişti. Sitedeki ailesinden sonra dinlediği sanatçılara saygı duyan ve hatta dinleyen nadir insanlardandı. O konuda bile ters düşmemiştiler. Sitedekiler bile artık her şeyden haberdardı ve bu olan bitenler herkese "Hadi canım." dedirttiriyordu. Sebebi ise aylar boyunca dillendirdikleri, yaş farkından dolayı olumsuz baktıkları; bağ kuramayacaklarını düşündükleri bir insan olmasıydı. Hepsinde de yanılmışlardı işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Cuma
Non-Fiction2016 yılının yaz mevsiminde hayatının dönüm noktasını yaşayan Eren karakterinin hayatını ve çevresindekilerin hayatını anlatmaktadır. Yıllar boyunca herkes birbirleri için değişecek ve birbirlerinin kusurlarını kabullenecek kadar iyimser davranmıştı...