Gün doğmamıştı daha, zifiri karanlıktı. Kenan Yiğitoğlu arabasından karşısındaki küçük kulübeyi gözlüyordu. Boğazı kurumuş heyecandan titriyordu. Buraya gelmek için epey cesaretini toplaması gerekmişti. Aile bağlarını yıllar önce koparmıştı, hemde tamir edilmeyecek bir şekilde:
- Sen benimde senin gibi sürünmemi istiyorsun? Bir elbise bir ayakkabıyla dolaştığım yıllar geride kaldı. Okuldaki arkadaşlarım eğlenmeye giderdi ben param olmadığı için öylece arkalarından bakardım. Başkalarının sahip olduklarına uzaktan bakmakla yetindim hep. Bende gencim! Bu hayatı layığıyla yaşamak benim de hakkım! Şimdi ya bu mimar planını onaylarsın, yada bir daha yüzümü göremezsin!
- Yazık, sana hiçbir şey öğretememişim. Namuslu kalıp alın teriyle kazandığın helal kazançla gurur duy...
- Boş laflara karnım tok! İmzalıyor musun imzalamıyor musun?Annesi araya girmiş, ortamı yumuşatmaya çalışmıştı. Ama iki dedeği dedik insanı bir noktada birleşmeye ikna edememişti. Dündar bey son sözünü söyledi:
- Hayır! Sırf bazı insanlar daha fazla cebini doldurabilsin diye masum insanların hayatını riske etmeyeceğim.
- Onları tanımıyorsun bile! Ben senin oğlunum! Hiç mi hatırım yok!
- Hatırla gönülle iş yapsaydım şimdi o gözünü diktiğin ihtişamın içinde yaşıyor olurdum. Bundan önce hep şerefimle yaşadım, bundan sonra da öyle olacak.
- İyi! Benden bu kadar! Sana ihtiyacım yok! Daha fazla bu sefaletin içinde olmayacağım. Her ne pahasına olursa olsun hayalini kurduğum zenginliğe ulaşacağım. Göreceksin!Kapıyı vurup çıkmıştı. Annesi peşinden gelip çağırmışsa da onu duymazdan gelmişti. Bundan sonra ki yıllarda onları bir daha arayıp sormamıştı. Annesinin ölüm haberi geldiğinde bir yabancı gibi olaya mesafeli yaklaşmıştı. "Önemli" işlerini bırakıp cenazesine gitmemişti. Ondan önce kadın hasta yatağında oğlum diye inlemişti.
Şimdi buraya ne yüzle geldiğini bilmiyordu. İçini bir suçluluk duygusu kavuruyordu. Kendisi saraylarda yaşarken babasının bu sefil halde olması canını sıkıyordu.
Dündar bey kulübesinden çıktı. Elinde bir bezle dışardaki masayı silip içeri girdi. Karşıda dikilen oğlunu görmemişti henüz. Masaya tek tük şeyler koyarken oğlu yaklaştı. Yaşlı adam yüzüne baktı. Birşey söylemeden masayı kurmaya devam etti. Demlikleri getirdikten sonra masaya iki çay bardağı koydu. Kenan bey nefesini bıraktı. Onu kovmaması iyiye işaretti. Sessizce masaya oturdu. Aralarındaki sessizlik hiç bitmeyecek gibiydi. Kenan bey geriliyordu:
- Birşey söylemeyecek misin baba?
- Seni buraya ben davet etmedim. Ne için geldin?
- Seni eve götürmeye geldim.Dündar bey gülerek başını salladı:
- Ne o? Koskoca Kenan Yiğitoğlunun babasının bu halde yaşadığı duyulur diye mi korkuyor? Bizden o kadar tiksinmene rağmen soy ismini değiştirmemene şaşırdım.
- Baba!
- Doğru değil mi? Annesinin cenazesine bile gelmeye tenezzül etmeyen adam... Hadi bana kızgındım, annenin ne suçu vardı? Hasta yatağında gece gündüz seni sayıkladı. Oğlunun esir olduğu parayı bırakıp gelemeyeceğini ona defalarca anlatmaya çalıştım. Ana kalbi dinlemedi beni "gelecek" diye diye gitti.
- Üzgünüm baba.Dündar bey dalga geçerek:
- Üzgünsün? Peki. Gidebilirsin.
- Sana beni affet dememi bekliyorsun! Ben doğru olanı yaptım. Bak şimdi neredeyim: Hiç düşünemediğim kadar yüksekteyim.Dündar bey onu küçümseyerek:
- Ne pahasına? Şu ayağımın altındaki toprak kadar değerin yok.
- Benimle böyle konuşamazsın!
- İstediğim gibi konuşurum! Dünya senin etrafında dönmüyor, sen öyle zannediyorsun.
- Beni dinler misin! Kardelen senin kim olduğunu bilmiyor, eğer öğrenirse...
- Hımmm, şimdi sadede geldin işte... Paranın işe yaramadığı kısım. Söylesene kızının sevgisini kazanabildin mi?Hiç ummadığı bir cevap aldı:
- Benden nefret ediyor. Benim size çektirdiklerimi oda bana çektiriyor.
- İlahi adalet. Ne ekersen onu biçersin.
- Bana ne olacağı umurumda değil baba. Kızım için endişeleniyorum, benim yüzümden öyle şeyler yaşadı ki...
- Sen nasıl bir insansın? Annen baban yetmedi sıra kızına...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cam kırıkları - Kardelen
Любовные романыKardelen: İncinmekten korkarak kendini gizleyen narın çiçek. Ama karların ortasında açacak kadar cesaretli. Ya da güneşe yüzünü dönmek için acele eden, verdiği sözleri tutamayan hercai bir çiçek. Sen karar ver ne olduğuna... (2016)