Tünel

86 6 0
                                    

Siniri henüz tam anlamıyla geçmemişti,adamı delik deşik kanlar içinde yatıyordu.O ise bir kütüğe oturmuş ileri geri sallanıp ne rapor vereceğini düşünüyordu.Diğer adamları huzursuzca arada bir konuşuyor,etrafı kontrol ediyordu.Kamu'nun telsizinden bir ses geldi:"Ordamısın Kamu?Cevap ver."
Derin bir nefes aldı,boynunu kıtlattı.Ardından düğmeye basıp konuşmaya başladı:"Buradayım efendim."Ne diyeceğini bilmiyordu,o yüzden olanları olduğu gibi söylemeye karar vermişti.
"Rapor ver."dedi emirgan bir sesle karşısındaki.
"Kalacağı yere kadar takip ettik efendim,ama elimizden kaçtı,yakalayamadık."
"APTALLAR!"diye bağırdı karşısındaki.Çok öfkelendiği ses tonundan belliydi.Bağırmasıyla birlikte hepsi irkilmişti.
"Bir genci bile yakalamayı beceremiyorsunuz.Onun gibi birini topluluğun önüne ibret olsun diye çıkarmamın önemini anladığını zannediyordum Kamu.İnsanları yönetmek için ihtiyacım olan korkuyu o sağlayacaktı.AMA SEN DAHA BİR GENCİ BİLE YAKALAMAYI BECEREMİYORSUN!"bir süre karşısındaki ses sustu.Yeniden konuştuğunda bir süre beklerken boğazını temizleyip sakinleştiği belli oluyordu.
"Belkide seni sağ kolum yaparken hata etmişimdir.
"Hayır efendim,onu yakalayıp size getireceğim,söz veriyorum."
"Tabiki de getireceksin,aksi halde ne olacağını biliyorsun."bu sözlerden sonra bir süre sessizlik oldu.Kamu yutkundu.
"Üç günün var.O çucuğu topluluğa,BANA!,getirmek için tam üç günün var."
"Peki efendim."dedikten sonra telsizi elinden bıraktı,sakallarını kaşımaya başladı.Üç günün yeteceğini düşünüyordu.Çocuk fazla uzaklaşmış olamazdı.
"Siz ikiniz,arabayı bıraktığımız yerden buraya getirin,sen de içerden bana içecek bir şeyler getir,hemen!"diye bağırdı Kamu.Adamları harekete geçti.Kamu ise hala düşünceli bir şekilde sakallarını karıştırıp kendi kendine üç gün diyip duruyordu.
Heyecanı ve korkusu artık geçmişti.Bir saat araba sürdükten sonra durdu.Hava artık kapkaranlıktı.Gecenin karanlığını kamyonetin farlarından çıkan ışıklar deliyordu.
Kamyonetten indi,gece görüşünü açtı,hasar kontrolü yapmaya başladı.
Arka cam tamamen delik deşik olmuş,dokunsan düşecek şekilde duruyordu.Devam ettikçe de arkadaki kasa bölmesinin dayanaklarını delen kurşun deliklerini görmeye başladı.Tekelerlerde bir problem yoktu.Ayrıca arabanın mekanik kısmıyla ilgili de bir sorun olduğunu düşünmüyordu.Sadece arkadaki farlar artık yanmıyordu okadar.Ucuz atlatmıştı.Yol boyunca sakinleştikten sonra,onun yerini nasıl bulduklarını düşünmüştü ve kamyoneti almak için fırlattığı el bombası aklına gelmişti.Artık daha sessiz olmalıydı.
Yol ayrımındaydı.İleride yol devam ediyordu ama sağ tarafta ormana doğru giden ve anayoldan ayrılan bir toprak yol vardı.Artık tehlikede olduğundan anayolda duraklayamazdı.Bu adam hiç vazgeçmeyecek diye düşündü.Kamyonete bindi.Gitmeden önce telefonuna bakmak istedi.Arabada şarja takmıştı ama telefonu eline alınca acı bir gerçekle karşılaştı:Telefon hiç şarj olmamıştı.Şarjı hala %3'tü.Kablonun veya başka bir şeyin bozuk olduğunu anlayınca kabloyu çekip hınçla dışarı fırlattı.Ardından toprak yola doğru ilerledi.
İlginçti,toprak yol bir kilometre sonra yerini güzel bir asfalt yola bıraktı.Emre neden o bir kilometrenin asfalt olmadığını çözemedi.
Ormana girince gene bir miktar huzursuz hissetmeye başladı.Gece zifiri karanlıkta böyle bir yerde olmayı kimse istemezdi.

Gece zifiri karanlıkta böyle bir yerde olmayı kimse istemezdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gri VirüsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin