Belki bir gün son bulma umuduyla yaşarsın hep. Gidecek, kaybolacak bunların hepsi. Belki de bir rüyaydı diyeceğin günler gelecek diye bekleyeceksin. Böyle diye diye yitecek günlerin.
Tükeneceksin.
Sonsuzluk diye birşey var mıdır diye sorsan insanlara, verecekleri cevaplar hep hayırdır. Sonsuzluk aslında gerçekten vardır.
Öyle zamane gençlerinin dediği türden mutlu sonsuz falan değil bu.
İşin aslı çok başkadır.
Kaybedenlerin ve hiç bir zaman kazanamayacakların sonsuzluğudur bu.Onca karanlığın arasında takılıp kalmak bizlerin suçu değil aslında. Ya da bizler birer suçlu değiliz.
Sadece farklıyız hepsi bu.
Umut treninden aşağıya atılanlar da diyebiliriz. Aşağıya düştüğün anda öyle bir yanar ki canın, bu acı seni bir daha asla bırakmaz sonrasında.
Solar çiçeklerle beraber, ağaçların yaprakları ve kitapların sayfaları.
Kalkarsın ayağa sendeleyerek yürümeye çalışırsın umudun yolunda.
Bu yol çok bozuk, taşlı ve diken dolu.
Kanar ayakların, bitsin artık dersin.
Gözlerinden süzelen yaşlar, eşlik eder isyanına.
Ne kadar da zormuş hayatta kalmak.
Ne kadar da zormuş nefes almak.Zor işte bunun neresini anlamıyorlar.
Neden duymuyorsunuz sesimizi?
Niye hissetmiyorsunuz çile çekişlerimizi?Bitiyorsun, tükeniyorsun.
Defalarca düşüp kalkıyorsun.
Kanıyor durmadan ellerin.
Ağlamak istiyorsun ama yapamıyorsun.
Göz pınarları kurumuş bir insan nasil ağlasın?
Kolay değil diyorum ya hayatta kalmak.
Nefes almak, normal olmak zor zanaat bunlar.Asıl konu kendini herşeyin güzel olacağına inandırmaya çalışmak.
En zoruda bu...
Sonunu biliyorsun, bile bile bu yola devam ediyorsun.
Anlatılmaz bu yaşanmasın da.
İçin için kan ağlamayı nasıl anlatasın ki.
Anlatsan da kim anlasın ki.
Buruk bir duygu, sönük bir yaşam.
Günlerin bir anlamı yok.
Sahi neydi bugün günlerden?
Saati de bilmiyorum.
Hangi yıldaydık diye sorsam gülerler mi bana?
Nefes aldığının bile farkına varamıyorsun.
O kadar vahim bir durum, acınası ve lanet olası.
Yok mu çaresi diye bağırasın geliyor.
Yok mu devası?
Yaşarken ölmenin yok mu bir açıklaması?
Hakettik mi tüm bunları bilemem. Ama bildiğim birşey var ki
Güzel kaybettik...Güzel düştük, güzel bittik.
Çağın hastalığı ya hani depresyon. Asıl hastalık delilik, uzun yıllık bir profesyonellik gerektiriyor.
Biz dibini gördük hep, dibini bulduk.
Hiç birşey de umulduğu gibi değilmiş bulduğumuz gibi kaybolduk.Çocukken güzeldik. Belki de hep çocuk kalmalıydık.
Büyüyünce böyle olacağını bilseydik belki daha o zaman keserdik ipleri.
Çocuktuk güzeldi herşey.
Umut doluydu yarınlar, ışık saçardı hayaller.
Gülerdik her zaman, düşsekte, ellerimiz hep kanasa da.
Çocuktuk işte abi. Tertemiz, saf ve iyi...
Sonra sonra büyüdük tanıştık tüm kötülüklerle, hayatın gerçek yüzüyle, insanların darbeleriyle.
Yavaş yavaş sömürüldü hayatlarımız.
İğrenç insanların, iğrenç düşünceleriyle.
Küstük aynalara, yeni yeşeren ağaç dallarına, filizlenen çiçek goncalarına.
Yavaş yavaş soğuduk yaşamaktan. Yalnızlıkla baş başa kalınca.Dikenli bir kuyudur hayat. Hareket ettikçe kanarsın, kanadıkça yanarsın.
Korkma ben yanındayım! diyenin olsa son bulacak belki herşey. Belki bitecek acıların, dinecek kanayan yaralarının kanaması.
Ama korkmalısın, her an her dakika korkmalı.
Yitirmediğin tek duygu bu değil mi ne de olsa.
Nasıl da birer birer yitirdin tüm duygularını.
Acımadan kıydılar, birer birer söküp attılar."Kocaman bir boşluk galaksisi.
İçinde bizler süzülüp duruyoruz.
Bir oraya, bir buraya.
Ne olacağını bile bile, öleceğini göre göre.
Kocaman bir boşluk galaksisi.
Bir kara delik içinde, ruhunu bedeninden emercesine.
Çekiyor tüm güzelliklerimizi içine."Geriye bakıp diyorum ki ne de çabuk büyümüşüm. Neler neler görmüşüm. Görmemem gereken, yaşamamam gereken onlarca şey. Hepsi bir anı ama sadece kötü anılardan ibaret.
Nasıl olur da bir tek iyi anısı olmaz bir insanın. Nasıl olur da bu kadar erken büyür.
Kim ister ki küçücükken büyümeyi?
Kim ister ki gülmek varken ölmeyi?
Herkesin iyi iyi biriktirip attıkları hikayeleri var kenarda.
Ben anlatsam hikayelerimi, anılarımı intihar olur.
Toplu bir intihar...
Yetim bir çocuk gibi kalıyorsun dönüp geçmişe bakınca. Hepsi kocaman bir hiçten ibaret. Bomboş ve kapkaranlık bir sokak, ortasında sen.
Bir ucunda kocaman bir hiç olan anılar, diğer ucunda yerde yatan cansız bir beden.
Cansız bedene koşsan, salmaz hiçlik seni bağladığı ipini.
Geriye koşup herşeyi düzeltmeye kalksan. Bacağında cansız bedenin eli, yapışmış paçana sımsıkı.
Yardım et der gibi açık kalmış gözleri. Biraz buğulu, biraz soluk.
Buz kesmiş elleri, tıpkı senin ellerin gibi...