...Hayatı boyunca diğer insanların yaptığı şeyleri yapmaktan daha çok hoşlanan,kusurları olduğu için özgüveni de olmayan birisinin hayatına özgüveninin bulutları aşması için birçok sebebi olan bir insanın girmesiyle başlıyor hikaye...
O sabah uyandığımda günün geri kalanının benim için aynı monotonluğunu korumayacağını tahmin bile edemezdim.Her sabah olduğu gibi kalktım ve saçlarımı yıkadım.Son bir senedir her sabah kalkıp saç yıkamak adeta hobim haline gelmişti.Saçlarımı kuruladıktan sonra sandalyemin üzerine koyduğum,bir gece öncesinden hazırlanmış kıyafetlerimi giydim.
Kot pantolonumu ve kırmızı çizgili gömleğimi giyip,gözlerimi güzel gösterdiğini düşündüğüm eyelinerımı da sürdürkten sonra yaklaşık 6 aydır kullandığım gözlüğümü gözüme takıp kahvaltı için mutfağa geçtim.
Sıradan bir apartmanda oturuyorduk.Bana evin en çok huzur veren kısmı ise balkondu.Karşımda duran durgun deniz beni her şeyden daha da mutlu ediyordu.
Kirli,gemi atıklarıyla dolu Marmara denizi benim kafamda hala aynı Marmara'ydı.Çanakkale'de yaşayan normal bir gencim işte.
Her şeyden çok çabuk etkilenen bir insanımdır.Hangi kitabı okusam hangi filmi izlesem ben onların etkisinden çıkana kadar oradaki en iyi kıza dönüşürüm.Bu böyledir değişmez.Kendim olmayı denesemde bazen rol yaptığımı itirflaf etmeliyim.Ama hiçbir zamanda bu konuda karakterimden ödün vermedim.Vermemde.
Mutfağa gittiğimde çocukları için her türlü fedakarlığı yapacağını bize her an gösteren annem ve babamla karşılaştım.İkisi beraber tatlı tatlı atışarak aynı mutfakta kahvaltı hazırlama derdine girmişlerdi.Onların o hallerini alışkındım açıkçası beni mutlu da ediyorlardı.
Çok yavaş yediğim için yarım saat sonra ancak bitirebildiğim kahvaltı masasından ayrılarak dişlerimi fırçalamaya gittim.5 dakika sonra evden ayrıldım.
Okula yürüyerek gidip geliyordum.Yıllarca servisle okula gidip geldiğimden dolayı bu yürüme olayı bana çok da iyi gelmişti açıkçası.
Okul kapısından girdiğimde Sabri Abi'yi gördüm."Günaydın Abiii" dedikten sonra neşeyle iç kapıya yöneldim.600 kişilik minik bir Anadolu Lisesi'ydi benim okulum.2 ay sonra okuldaki tüm yüzlere aşina olurdu her öğrenci.
Bizim sınıf bu sene son kattaydı.4.kata kadar çıktım.
Her zamanki gibi son kez görüntümü aynadan kontrol etmek için tuvalete girmiştim ki baş belam ayna karşısında poz vermekle meşguldü.Tülinnnn...Her zamanki gibi beni görünce "Toprak Günaydınnn" diyerek sarıldı.Bende ona sarıldım.
Her sabah moralimiz bozuk değilse- ki kesin regl olmuşuzdur - sarılırız.Bizde böyledir.Çünkü 16 yaşında herkes böyledir.
Haftanın son günü olması bende 3 etki uyandırır.
1-Ders beden eğitimidir ve bu dersten nefret ederim.
2-Hafta sonu tatili gelmiştir ve dinlemeyi planlamışımdır.
3-Planlarım hep suya düşer çünkü genelde hayvan gibi ders çalışmak bana daha çekici gelir.Çok garibimdir.
Ve o günde haftanın son günüydü.Bu 3 etkide bende uyanmıştı.Buraya kadar çok sıkıcı...
Sınıfımızda gruplaşma ve birliktelikler fazla yaşanırdı.Hepimiz kafa dengi arkadaşlara sahiptik ve başkalarına genelde ihtiyaç duymazdık.Bizde 4 kızdan oluşan her teneffüs bahçeye inen sürekli gülen birlikteyken çok eğlenen sıradan kızlardık.
Tülin,Sinem,Burçin ve ben.Aslında başlangıçta Tülin ve Sinem; Burçin,ben ve Duru en yakındık.Zamanla Duru ve benim aramız soğudu.Bu soğukluğa Burçin de destek verdi.Bu dönemde benim yanımda Tülin ve Sinem oldu.Zamanla Tülin ile ben Sinem ile Burçin yakınlaştı ve Duru tamamıyla kendini bizden soyutladı.(Tercih meselesi umursamıyorum...)
İşte sıradan hayatıma giriş böyle.O gün sıradan hayatımın son günü olacaktı.Fakat ben bunu farketmeden umursamaz bakışlarımı insanlar üzerinde dalga geçercesine gezdirmekten çokta zevk alıyordum...