Hyun Joong karşı masada bulunan tuhaf giyimli adama yaklaştı. Bir şeyler konuşmaya başladı o sırada Chi Hoon, Hyun Joong'un emri üzerine uzakta kalıp onları izleyecekti.Böyle şeylerden nefret ettiği halde abisini kıramadı.Kısa bir süre sonra Hyun Joong ona göz işaretiyle burdan gidelim dedi. İkisi birlikte arabaya bindiler. Hyun Joong olağan gücüyle hızlı sürüyordu arabayı.Chi Hoon dayanamadı ve:
_Ne oluyor böyle? O adam sana ne söyledi?
Hyun Joong cevap vermedi.
Chi Hoon sinirlendi onun bu sessiz tavrı karşısında.
_Bana neler olduğunu söylemeyecek misin?
Hyun Joong ona dönerek:
_Jung Min her yere haber salmış bizi aratıyor.
Chi Hoon dudağını buruşturarak:
_Eee ne var bunda! Bizde onu arıyoruz zaten. Kendi ayağıyla bize geliyor köpek..!!
Hyun Joong ona tekrar baktı.
_Anlamıyorsun sen!.
Chi Hoon sinirlendi arabayı durdurdu. Ormanlık bir yere gelmişlerdi. İkisi arabadan dışarı çıktılar. Chi Hoon bağırmaya başladı:
_Ne oluyor sana ne!! Başından beri bana bu konuda sürekli isteksiz yardımlarda bulunuyorsun.Jung Min'in ailemize ve onca insana yaptıklarını nasıl hafife alırsın. Bana söylediğin ilk lafı hatırla! '' her şeye göz yumarım ama zülme asla!'' demiştin.Sen sen anlamıyorum seni...
Chi Hoon'un gözlerinden yaşlar akıyordu. Hyun Joong'la onca sene yaşadığı halde hala onu çözememişti. Bu ona acı vermişti...
Hyun Joong susuyordu her zaman ki gibi. Bir şeyler saklıyor ve bunu kimseye anlatmıyordu. Chi Hoon arabadan çantasını aldı. Ve Hyun Joong'a dönerek:
_Üzgünüm abi. Bunun böyle devam etmesine artık daha fazla müsaade edemem.. Ben gidiyorum.
Chi Hoon arkasına bakmadan ordan uzaklaştı. Hyun Joong onu durdurmamıştı. Chi Hoon'un o an dünyaları yıkıldı. Anlamıyordu onu anlamayacakta...
Evde oturmuş Chi Hoon ve Hyun Joong'u bekliyorduk.Aniden kapı sert bir şekilde açılmıştı. Gelen komser Chi Hoon'du.Şaşkın şaşkın onu izledik. Silahını doldurdu, çelik yeleğini giydi ve koluna taktığı saate bir süre baktıktan sonra çıktı.Hye Yeon:
_Anne bende gidiyorum.
Annesi daha bir şey diyemeden kızı çoktan gitmişti bile.
Hye Yeon, Chi Hoon'un peşinden koşuyordu. Soluk solağa kalmıştı.Ama pes etmek onun düşüneceği en son şeydi.
_Anlaşılan ona yetişmek kolay olmayacak . O kadar hızlı ki off Chi Hoon off!
Chi Hoon, Hye Yeon'u farketmişti bu yüzden hızını arttırdı. Tek düşündüğü şey intikamdı.
Birden Hye Yeon'un burnuna müthiş sert bir koku geldi. Kolunu biri sıkı bir şekilde kavramış kendine doğru çekiyordu.
Chi Hoon birara arkasına bakıp o inatcının hala onu takip edip etmediğini gözlemleyecekken aniden yanından hızla bir araba geçti. Şaşkın şaşkın arabaya baktı. Chi Hoon, Hye Yeon'u göremeyince rahatlayarak:
_ Ohh sonunda peşimi bıraktı.
Chi Hoon'un telefonu çaldı aniden. Telefonu tek hamlede kulağına götürdü:
_Alo...
Karşıdaki ses ağlamaklıydı:
_ Chi Hoon, kızımı biricik Hye Yoon'umu kaçırdılar.Az önce bana telefon ettiler.Eğer şahitlik yaparsam onu öldüreceklermiş.
Chi Hoon'a şimşek çakmış gibi oldu birden. Telefonu kapatıp bir taksiye bindi.
_Söyleyeceğim yere sür sadece!
Taksici hayretle müşterisine baktı. Müşterisinin çekik gözlerindeki korkunç öfke ve anlaşılmaz konuşmaları ne yapacağını şaşırttı.Belliki yabancı turistin acelesi vardı. Ama onu anlamadan nasıl yardım edecekti ki!..Chi Hoon arka koltuktan öne geçti şöförü yana kaydırdıktan sonra bütün gücüyle gaza bastı. Şöför Chi Hoon'a birşeyler anlatmaya çalışsada boştu.
Sonunda arabayı bulmuştu.İstanbul şehrinin sevmediği korkunç trafiğini ilk defa sevmişti.Araba yoğun trafikten dolayı pek ilerleyememişti. Bundan sonra sadece onları farkettirmeden takip edecekti. Arabayı iki saatlik bir takipten sonra araba denize bakan büyük ve lüks bir villanın garajına girdi.Villanın bahçesine zor da olsa girmeyi başardı. Evi koruyan adamlardan birini yakalayıp bayılttı.Kyafetlerini giydikten sonra etrafı gözlemlemeye başladı. Jung Min'in sesini duydu aniden . Keyfi epey yerindeydi . Kahkahaları koca salonda yankı yapıyordu.İçerigirmeye karar verdi ne olursa olsun.İçeriye girdiğinde tam karşısında Jung Min'i buldu.
Chi Hoon içinden:
_Sonunda seni buldum aşağılık herif.
Jung Min, Chi Hoon'a tuhaf tuhaf baktı. Yanına yaklaştı kaşlarını çatarak:
_Hey sen! Yüzün hiç tanıdık gelmiyor.Kimsinsöyle!?
Doğal davranmaya çalışarak:
_Burada daha yeniyim efendim. Ondan olmalı.
Jung Min tatmin olmamıştı. Chi Hoon'u baştan aşağı tekrar süzdü.
_Demek öyle. Son 3 yıldır kimseyi işe almadım.Hiç karşılaşmamamız tuhaf değil mi?
Chi Hoon tedirginleşti birden. Şimdi ne yapacaktı?
Jung Min sinirlendi :
_Sana diyorum! Kimsin konuş...
Birden lafı bir bayan sesi böldü.
_Onu ben görevlendirdim ortak. Sorun yok.
Jung Min:
_Hmm gözüm tutmadı adamı ama sen görevlendirmişsen tamam ortak .
Chi Hoon şaşkınlıkla ona yardım eden bayana baktı . Gözleri fal taşı gibi açıldı birden.Ama ama bu bayan Ayten'di. Yanlış görmüyordu.Tekrar tekrar baktı emin olmak için. Nasıl olur bu?!Jung Min'in ortağı mı??? Hala şoktaydı inanmak çok zor geldi ona. Ayten ve Jung Min ??... bu çok saçma birbirlerine çok zıt iki insan. Hem Ayten büyükelçiydi istifa etmeden önce. Aaağh! Bunun bir açıklaması olmalı mutlak. Ayten'i gözlemlemeye başladı. Jung Min'in ona değer verdiğini farketti. Evet Jung Min ondan hoşlanıyor olmalı.Ya Ayten elinde küçük bir note-book vardı ve sürekli bir şeyler not alıyordu. Değişik giyinmişti her zamankinden. Cana yakınlığı gitmiş ciddi bir iş kadınına bürünmüştü adeta. Ama yine gözlerindeki o parlaklık yerindeydi. Düşünceler arasında kaybolmasına ramak kalmışken Ayten'in ona seslendiğini işitti.
_Chi Hoon beni takip et .
Jung Min şaşkınlıkla:
_ Neden yeni adamı götürüyorsun?
Hemen yüzüme tatlı bir tebessüm kondurduktan sonra:
_ Onu burayı tanısın diye bırakmıştım.Ortağımı daha yakından tanımak için küçük bir kaşif bıraktım say ve şimdide onu götürüyorum bir mahsuru yoksa tabii.?
Jung Min kahkahayla yanıt verdi:
_ Tabi ki de yok. Ama çok az kaldın burda. Biraz daha kalmanı rica etsem.
Karalı bir yüz ifadesiyle:
_ Olmaz . Nasıl olsa sürekli görüşeceğiz. Şu sıralar işim başımdan aşkın ortak.
Jung Min bana yaklaştı . Sıcak nefesinin tenime verdiği ürpertiyle hafifçe aramızdaki mesafeyi uzattım. Ses tonunda hafif kırgınlık vardı Jung Min'in:
_ Şu ortak lafı hiç hoşuma gitmiyor. Ismimle çağır beni bu beni çok mutlu eder.
Durdum bir an sonra jung Min in gözlerine bakarak:
_Gitmem gerek orta ...şeyy.. Jung Min . Kendinize iyi bakın.
Jung Min in keyfi asıl şimdi yerine gelmişti:
_Güzel o zaman . Sende kendine iyi bak.
Ordan ayrldıktan sonra Chi Hoon'la aynı arabaya bindik. Benden bir açıklama bekliyordu.Ona anlatıp anlatmamakla teredüt yaşadım bir an. Konuyu değiştirmeliydim ve ona baktım sinirle:
_Jung Min'in villasında ne işin vardı? Ölmek mi istiyorsun!? Son anda yetişmeseydim ...
Chi Hoon alaycı bir bir kahkahayla lafımı bölerek:
_ Bunu sana benim sormam gerekiyordu galiba.Yanılıyor muyum Jung Min'in ortağı hah?!
Chi Hoon'un bu atağı beni köşeye sıkıştırmıştı.Bir süre sustum.Onu oyalamak işe yaramayacaktı ve ayağa kalktım.Chi Hoon'un gözlerinin içine bakarak :
........................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seul'den İstanbul'a Kanlı Hesaplaşma
FanficLee Chi Hoon:Narkotikten sorumlu bir komserdir.Babasının intikamınını almaya söz vermiş hırslı bir gençtir. Lee Min Ho: Lee Chi Hoon'nun babasıdır.O da narkotikten sorumlu bir komserdir. Kim Hyun Joong:Lee Chi Hoon'un can yoldaşıdır.Sokak dövüşlerin...