Gökyüzünün anlamsız ama bir o kadar güzel gözüktüğü, akrebin geceye koştururken yelkovanın onu takip ettiği saatlerde bahçede akşam yemeğimizi yiyorduk ailecek. Deniz yine her zamanki şebeklikleriyle bizimkileri güldürüyordu. Bense bir an önce yemeğin bitmesini akabinde evden çıkmayı bekliyordum.
Poyraz'ın o konuşmasından kısa bir süre sonra hoca dersi bitirmişti. Bende bahsettikleri yerin neresi olduğunu Çınar'a sordum. Tabiki de ilk başta saçmaladığımdan tehlikeli işlere bulaşmamam gerektiğinden bahsetti. Aslında ne yalan söyleyeyim haklıydı banane sonuçta ama duyduklarım karşısında tepkisiz kalamazdım birine bir şey yapabilirlerdi ve ben yeterince tehlikeli bir durumda kendimi koruyabilecek bir kızdım. Uzun uğraşlarım sonucunda bahsettikleri yerin adresini alabilmiştim. Çınar'da onların hayatından bir insan olduğu için konuştukları yeri adı gibi biliyordu.
Yemek faslı bittiği gibi odama fırladım. Siyah bir kot, siyah basic tshirt giyip yanıma da hava serin olabilir diye kot ceketimi aldım. Aşağıya inerken Deniz'in kıkırdayarak ''Abla bir gecede evde dur yaa '' dediğini işittim ona gözlerimi devirerek annemlerin yanına geçtim. ''Annecim , ben bu gece Buse'yle dışarı çıkacağım. Beni merak etmeyin.'' ''Tamam kuzum dikkat et kendine gecikecek olursan haber.'' Dediğinde başımı sallayıp bahçe kapısından dışarı çıktım.
İçimde garip bir heyecan ve korku vardı. İlk defa böyle olaylara kalkışmıştım sonuçta. Aileme yalan söylemeyi de seven birisi değilim ama mecburdum. Çantamı açıp içindeki biber gazını ve şok cihazımı kontrol ettikten sonra arabama atladım ve bahsettikleri adrese gitmeye başladım. Yolda Buse'yi arayıp söylediğim yalanı onuda ortak ettim onaylamasa da kabullenmekten başka seçeneği kalmadığını anladığında dikkat etmemi söyledi.
Öğrendiğim adrese 1 saatin sonunda varmıştım etrafta yıkık dökük fabrikalar vardı. Gecenin bu korkutucu karanlığında benim arabam dışında iki tane siyah jeep vardı. Arabayı biraz uzağa bırakıp ceketimi alıp yürümeye başladım. Ağaçlık bir alandı. Toprak yolu yürürken eski bir fabrika arkasında 8 kişi vardı. Poyraz'ın yanında 2 arkadaşı ve karşılarında 5 kişi vardı.
Poyraz karşısındaki tahminimce Poyraz'dan 2-3 yaş büyük adamla küfürlü ve hararetli bir konuşma yapıyordu. Güçlü sesinin ardından ''O sik beyinli adamların bizim mekanın kapısından bile geçmeyecek demedim mi lan size? Benim mekanımdan Sedat'ın arkadaşını kaldırmakta ne demek lan'' diye bağırdı. Karşısındaki adam Poyraz'ı daha da sinir edecek bir şekilde kahkaha attı. Tam cevap vereceği sırada adını bilmediğim ama Poyraz'ın yanında olan kişi silahını doğrulttu ve adamın bacağına sıktı. O kadar güçlü bir ses çıktı ki korkudan çığlığımı bastıramadım.
Herkes benim olduğum tarafa döndüğünde hızlıca arabama doğru koşmaya başladım. Zayıflığımın ve boyumun avantajını kullanarak daha büyük adımlar atmaya başladım. Ardımdan birkaç el silah sesi daha duymuştum. Ağaçlık alan o kadar karanlıktı ki önümü bile göremiyordum. Tanıdık bir ses durmamı emrediyordu. Bu ses Poyraz'a aitti ama bu izbe yerde bir dakika daha duramazdım. Bir el daha silah sesi duydum. Bu en acılı sesti sırtımda hissettiğim sıcaklık ve acıyla yavaşladım sarsak adımlar atıyordum. Arkamdan koşan kişinin nefesini ensemde hissettim.
Gözlerim kararmaya başladı ve artık dayanamayarak düşeceğim sırada arkamdaki kişi son anda beni yere çarpmaktan kollarıyla sararak kurtardı. Nefesim sıklaşmaya ve ara ara baygınlık geçiriyordum her şeyi bulanık görmeye başlamıştım ve sırtımdaki acı gittikçe artıyordu.
Beni tutan kişi Poyraz'dı. Onun yüzüne daha dikkatli bakma fırsatı bulmuştum. Kemikli yüz hatları vardı. Gözleri griliğin içinde mavilik bulunduran harika bir tona sahipti. Poyraz benim yüzüme baktığında gözlerinde büyük bir şaşkınlık vardı. ''SİKTİR !'' Evet sadece siktir diyebilmişti hızlı bir hareketle beni kucağına aldı. Yaptığı hareket sırtımdaki acıyı daha çok öne çıkarmıştı ve inlememe engel olamadım. ''Sedat hemen arabayı çalıştır. Şile'deki eve sür. Gürkan sende doktoru ara oraya gelsin acele edin hadi ! '' ''Abi kız kim tanıyor muyuz? Başımıza bela almayalım'' Sanırım bu ses Gürkan'a aitti. ''Sen benim dediğimi yap sorgulama'' Poyraz hep böyle kaba bir çocuk muydu acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVILCIM
Romansa''Uzak dur'' dedi Poyraz. Ben senin içinde mahkum olmuşken nasıl uzak durabilirim demek istedim ağlayan gözlerimle, acıyan kalbimle. Bedenim gördüğüm şey karşısında titriyordu gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Tek bir şey hissediyordum korku! Son kez...