"nasıl uyanacağım?"
karşımda kanlı bir yazı ve ileriye uzanan bol bol karanlık vardı. sakince içeri iki adım attım. içerisi de diğer odalar kadar soğuk ve tozluydu. sakin kalmaya çalışarak içerideki kapıya doğru ilerledim.
içerideki (daha da karanlık) odaya girdiğimde beni eski bir kitaplık karşıladı. kitaplıkta birkaç eski kitap vardı, sanırım hiçbiri artık kullanılabilir değildi (ki olsa bile bu bir rüyaydı) bunları okumak bir işime yaramayacaktı.
fenerimi sol tarafa çevirdiğimde karşılaştığım kapıda yüzü olmayan bir çocuk bana bakıyordu, ona baktığımı anladığı an hemen içeri kaçtı!
büyük bir çığlıkla kendimi geriye attım. fener elimden düştü, ışığı söndü. gözlerimi kapattım, yerde yatıyordum. gözlerimi açsam da hiçbir şey göremeyecektim, her yer karanlıktı. uğultu beni ele geçiriyordu ve ben bu rüyada korkudan ölmek üzereydim.
dizlerimin üstüne doğruldum, yeri elimle yoklamaya başladım. yer tozlu ve olabildiğince soğuktu. oda çok büyük değildi, yer değiştirmiş olamazdı. gözlerimi halen açmıyordum, içimdeki korku beni bitiriyordu. aniden durdum, derin bir nefes aldım. gözlerimi açtığımda ise fenerin ışığını sağ taraftaki kapıya doğru yanarken buldum. feneri elime aldım, yavaşça ayağa kalktım. soldaki o korkunç kapıdan girmektense rüyamın geri kalanını sağdaki odada geçirebilirdim.
sağdaki kapıya yavaşça girdiğimde beni oyuncak bir at karşıladı. duvara çizilen silik yazıyı okumakta önce zorlandıysam da, sonrasında okduğum şey, benim için yeterince kafa karıştırıcıydı.
"küçük cody oyuncak aslanı olmadan kaybolmuş."
bunu anlamaya çalışmak bile benim için yeterince yorucuydu, cody kimdi? rüyamda ne arıyordu? bunun uyanmamla bir ilgisi var mıydı ki? neden bunları düşünmek zorundaydım?! kahretsin...
sakin olmaya çalışmaktan vazgeçtim, korkum üzerine yürümemi bekliyordu. bir hışımla odadan çıkıp, karşımdaki dehşet verici kapıya koştum. karşılaştığım şey ise içeriye beyaz bir ışık yayan bir pencereydi. içeriyi çok aydınlatmıyordu, çünkü ışık direkt bana yönelikti. ancak dışarısı da görünmüyordu, ya da ben karanlıktan dolayı hiçbir şey seçemiyordum. gözlerim ortama alışmaya başladı, odanın solunda bir kapı daha vardı. dışarı çıkmadan önce orayı da kontrol etmek istedim, yavaş adımlarla (ve olabildiğince fazla korkuyla) kapıdan girdim.
odada bir sürü gazete parçası vardı. birçoğu artık okunmaz hâldeydi. okuyabildiğim haberler ise yeterince dehşet vericiydi:
"KIZIM UYUMAYA GİTTİ VE BİR DAHA ASLA UYANMADI"
"OĞLUMUN KİŞİLİĞİ BİR GECEDE TÜMÜYLE DEĞİŞTİ"
"BAŞKAN'IN KARISI DELİRDİ Mİ?"
"BİR ADAM KOMADAN UYANINCA AİLESİNİ KATLETTİ"
bu haberler... tanrım. şu an kendimi sonsuz boşluğa atıp rüyanın sınırlarında parçalanarak ölebilirim.
ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. sağda bir kağıt daha vardı. habere benzemiyordu, ona döndüm. ancak okuduğum her kelime beni bunu okuduğuma pişman edecekti:
"SIRADA SEN VARSIN, ŞİMDİ ALGILAMADIĞIN ŞEYLERLE OYNAMANIN BEDELİNİ ÖDEME VAKTİ!"
nefesimin kesildiğini hissediyordum. sanırım burada ölecektim.
akmayan gözyaşlarıma hakim olmaya bile çalışmayarak çıktım odadan. bütün umudum bir gazete parçasıyla yok olmuştu. odadan çıktım, pencerenin yanındaki köşeye yıkıldım ve ağlamamak için neler yapabileceğimi düşündüm.
canım yanıyordu ve uğultuları hissetmiyordum. kulaklarım acıyordu ve karanlığı görmüyordum. artık uyanabileceğime, uyansam da her şeyin eskisi gibi süreceğine inanmıyordum. artık içimde korku yoktu, sadece umutsuzluktan bir deniz büyüyordu içimde. kalktım. pencereden baktım. karşımda sonsuzluk vardı, umutsuzluğun sonsuzluğu. ancak pencerenin önünde sağa doğru aşağı inen bir merdiven vardı, bu pencere sadece pencere değildi. bir çeşit kapı diyebilirdik sanırım. lanet olası bir rüya işte, ne fark eder?!
pencereden çıktım. merdivenlerin aşağısında bir pencere daha vardı. ayrıca yukarıda bir pencere de vardı, ancak ona ulaşmam mümkün değildi. aşağı indim, pencereden girdim.
"şimdi de bir çeşit akıl hastanesi mi? harika!" bu rüyanın dengesizlikleri beni öldürecekti. geçtiğim birçok yerin ardından şimdi de masmavi ve tertemiz bir odaya düşmüştüm. evet, bu odada biraz uyuyabilirdim bile, BİR RÜYADA! ne kadar yorulduğumu bu hisler açıklıyordu.
kapının sağında çevrilebilir bir kol ve bir şifre cihazı vardı. 9. kapının açılması için önce şifre girilmesi gerekiyordu. 0. ardından kolu çevirmemiz gerekiyordu. 4. bu sayede kapının ardındaki her-ne-haltsa-ona erişebilecektik. 2.
9042. işte şimdi zamanı.
cihaza sayıları tek tek girdim. 9. 0. 4. 2. cihazın ışığı yeşil yandı. sanırım kapıyı açabilirdim. kapının kolunu sağa çevirmeye başladım. kapı derin tıkırtılarla açılmaya başladı. kolu çevirmeyi tamamladığımda kapı tamamen açılmıştı. içerisi tamamen karanlıktı.
karanlığın ardında ne var?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deep sleep.
Paranormaluyandım. sanki günlerdir uyumuş gibiydim. odam karanlıktı, ama her şeyi görebiliyordum. uyandım. bu uyanışım, her şeyi değiştirecekti.