Bir anda başlayan baş dönmen ve mide bulantın seni endişelendirmeye başlamıştı. Yaklaşık bir ay geçtiğinde sen hala konan teşhisten emin değildin ve garip hissediyordun. Asla şaşmayan o his içine bir katır gibi oturmuştu. Bir kötülük olacak. İşte bu his seni içten içe kemirip kurutmaya başlamıştı. Ama sen anlam veremiyordun...
Sabırla o olacak kötülüğü bekliyordun. Bir kötülüğü ne kadar isteyebilirsin ki? O yüzden "umarım bu sefer içim bana yalan söylüyordur" dedin. Keşke öyle olacak olsaydı.
Bu sırada geceleri bu his yüzünden uyuyamaz hale gelmiş ve ablanla beraber yatmaya başlamıştın. Her gün gittiğin okul seni bunaltıyordu. Bir kedi sahiplendiniz. Eve yeni bir üye. Ama hala tüm gününü batıran, seni hayatından alıkoyan o his, o berbat düşünce başında dönüp duruyordu. Kendi kendine ağlamak yerine oturup başka şeyler yapmaya çalışıyordun. Çünkü her sabah ağlamak bile gözlerini kurutmaya yetmişti.
Hayattan bezmişçesine günleri yaşayıp bitiriyordun. Ama o zamanın tamamen boş geçiyordu. Çünkü çoktan yapmayı sevdiğin şeyler sana tat vermemeye başlamıştı bile. Aynaya bakmak istemiyordun. Aynaya bakıp, o şişip kocaman olmuş gözleri görmek istemiyordun. Şarkılar sadece kulağına bir tını, arkadaşlarsa sadece konuşma makinesiydi. Halbuki bunlar ailenden sonra en sevdiğin şeylerdi.
Çevrende yaşananlar sana bir baş ağrısıydı. Bir yanda geleceğin için kaygılar, bir yanda da hayalet misali sürünüp gitmen sana sağlıklı düşünme yeteneğini kaybettirmişti.
Kendi kendine dedin ki:
-Peki ya ben böyle yaşarken ve hayat boşa giderken ne olacak? Nereye varacağım? Peki... Ya sonra?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peki ya sonra?
Short StoryBir gün sabah uyandığında günün bitmiyeceğini düşündün. Okul ve dersler bir şekilde kahkahalarla geçmişti. Ama bir gariplik vardı. Her şey anlamsız gibiydi. Ve fazla güzeldi o günki yaşadıkların. Daha sonra akşam oldu. Zaman su gibiydi. Bir haberle...