the ugly duckling | jungkook

twenty

oy istiyorum yorum istiyoruum

bugün bir bölüm daha atacağım, gözünüz arkada kalmasın millet

carpediem: bunu yaptığına inanamıyorum jungkook

carpediem: sakın bana sen nereden öğrendin zırvalarını söyleyip durma, biliyorsun ki sana daha önce de söylemiştim yaptıklarının okulda ne kadar çabuk yayıldığını

carpediem: rezil etmişsin haneul u, yazık değil mi?

jungkook: anlamıyorum, sen beni seven bir kızsan eğer sadece benimle ilgilenmen gerekiyor, neden seninle her seferinde haneul hakkında konuşuyoruz senin o kızdan başka bir derdin yok mu?

jungkook: seni bilmiyorum ama ben bu durumdan çok, çok sıkıldım. bunaldım artık her seferinde ısıtıp ısıtıp o kızı önüme sunmandan 

jungkook: ya bırak o kızdan bahsetmekten, ya da benimle konuşma bir kez daha

carpediem: derdim haneul değil,  senin tavırların

carpediem: haneul sadece bir örnek, sorunum ne biliyor musun?

carpediem: sen ve senin gibiler insanlar ne düşünüp hisseder zerre anlamıyor ve dinlemiyorsunuz 

carpediem: o kız zaten tüm okul tarafından yeterince linç ediliyorken sen neden bu şekilde kıza saldırmayı tercih ediyorsun, yorum yapmamayı neden denemedin

carpediem: sessiz kalmalarını ve işine gitmelerini neden söylemedin de onlara katılmayı tercih ettin?

jungkook: bak, adın her kimse veya her neysen

jungkook: bu konunun seninle zerre alakası yok, hatta senin hiç girmemen gereken bir duruma girmiş bulunuyorsun

jungkook: beni sevmiyor muydun? seveceksen ya böyle kabul et, ya da çek git ama beni değiştirmeye çalışma sakın, hatta buna zahmet bile etme 

jungkook: yoksa seni engellemek zorunda kalacağım

carpediem: bir sonraki cümlen de '' şu ana kadar seni engellemediğime şükret '' diyeceksin, öyle mi

carpediem: senin gibi birini insan nasıl sevebilir bilemiyorum ama buna engel olacak durumda da değilim

carpediem: insanlar aşk konusunda kendine pek hakim olamıyor, eğer olabilseydik ben şuan seninle konuşuyor olmazdım

jungkook: peki, sana bir şey soracağım 

jungkook: yanımdaki insanlarla da iletişim halinde olan biri misin, yani yugyeom, taehyung veya diğer insanlarla da konuşma halinde misin ve onlar da seni tanıyor mu 

carpediem: sence ben bu konu hakkındaki bilgileri sana anlatır mıyım?

carpediem: yani ismimi bile bilmeni istemiyorken bunları sana anlatmam çok mantıksız olurdu

jungkook: eh, doğru tahmin etmiştim

jungkook: neyse, benim gitmem gerekiyor 

jungkook: fakülteye yeni girdim ve dersim var yani sana yazamam artık 

Telefonumu jungkook' a yakalanmama umuduyla cebime attıktan sonra pencerenin önüne geçtim ve öylece dışarıyı seyretmeye başladım. Ona hala kırgındım, bana yaptığı şey sindirebileceğim bir şey değildi ve ben ne kadar anlatamasam da çok, çok incinmiştim. 

Bir anda içime gelen hisle arkamı döndüğümde onu gördüm. Tam kapının önünde.

Öylece durmuş, bana bakıyordu. İfadesizce. Sanki bir şeyleri anlamaya çalışırmış gibi, veya benim kim olduğumu veya ne yapmaya çalıştığımı anlamaya uğraşırmış gibi. Sonuçta kim olduğunu bile bilmediği carpediem' den hep benim ismimi duyuyordu.

Ben olsam, kesinlikle o kişinin ben olduğumu tahmin edebilirdim ama jungkook' un mükemmel zekası buna elverişli değildi. Bunu biliyor olmak beni en çok rahatlatan şeydi.

Beklediğimin aksine yüzünde fazla tuhaf bir ifade vardı. Bir şeyler için üzülüyormuşçasına bakıyordu bana fakat buna sebebiyet verenin ben olmadığımı biliyordum. Muhtemelen onun kendi problemleri vardı.

Benim bile bilmediğim. 

Sonra göz temasını kesip arkasını döndü ve amfiden içeriye girdi. 

Çalan telefonumu elime alıp cevapladığımda arayan kişinin kim taehyung olduğunu fark edebilmiştim. 

'' Senin için çok üzülüyorum, haneul. '' diye konuşmuştu, üzgünce. '' Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı. '' 

'' Böyle olacağını bildiğim halde onun yanına gittim, taehyung. Buna bile bile kabullenmek deniyor, ayrıca ben buna o kadar alıştım ki yapabilecek bir şeyimiz yok. '' 

Sessiz kalıp bana cevap vermediğinde kendi kendime söylendim. '' Sadece bu aptal hislerin geçmesini bekleyeceğim. ''