PİÇ.

220 11 4
                                    

Merhaba ^^ Bu benim ilk deneyimim. Benim gibi bir özürlünün(evet kendimle dalga geçmeye bayılıyorum.) zihniyetinden çıkan kurgu nasıl olur,bilmiyorum. Okuyan olur mu olmaz mı onu da bilmiyorum. Neyse hikayeye geçmeden önce ana karakterlerimiz Anka ve Uras’ı yerine koyduğum karakterler Aurora Mohn Kvam-Anka Loek Hennipman-Uras. İyi okumalar balımlar :3

SINIR YOK :)

Adım Anka. İsmimin anlamı olan o görkemli kuşla hiç alakası olmayan,soğukkanlı,çevresi küçük çaplı,çocuklardan nefret eden,zihninin içinde kendi kendine konuşan,etrafa donmuş bakışlar atan,kısacası tuhaf ,şu an sınıfın en arka sırasında o çok az arkadaşlarından biriyle oturan ve dersi dinlemeyen kız.

Özel okullardan nefret etmemin bir numaralı sebebi zengin piçleriydi. Tamam ben de onlardan biriydim ama piç değildim en azından. Zaten piçlik yapacak çok çevrem de olmadığı için o küçük çevrem tarafından sevildiğimi düşünüyorum.

Ailem Antalya’nın ileri gelen zenginlerindendir ama para hiçbir zaman umurumda olmadı açıkçası. Babam soyadımızı taşıyan Bozhüyük Holding’in kurucusuydu. Aslında orada ciddi insanlar olmasa güzel bir yerdi. Annem, o ise daha güzel bir yerdeydi. Mekanların en güzelindeydi eminim. Kimseye kötülüğü dokunmamıştı. Onu 3 sene önce silahla vurulması sonucu kaybettik. Gözlerimin önünde olması beni daha çok etkilemişti. Psikolojik tedavi görme zorunluluğum oluştu ama şimdi iyiyim.Yani,sanırım. Babam 3 senenin sonunda İzem’le evlenmişti. Bana onu cici anne olarak tanıtmıştı ama ondan nefret ederdim. Babama çok kızıyordum, nasıl annemden sonra yapabilir ki bunu ?

Annem, her kararında benim fikrimi almıştı şimdiye kadar. Babam İzem’le evlenirken benim onaylayacağımı düşünüp bana sorma gereği duymadı bile.

İzem’in bana hiçbir kötülüğü dokunmadı şu ana kadar ama annemin yerine geçmeye çalışıyor olması ondan nefret etmem için yeter de artar bile. Ona dün geceye kadar kızmamış veya sitemde bulunmamıştım. Dün gece babam üçümüzü (beni zorla) yemeğe götürmüştü.Restoranta geldiğimizde yemeklerimiz geldi ama tuz onun önündeydi. ‘Tuzu uzatır mısın İzem ?’ diye sorduğumda ‘Bana anne diyebilirsin Ankacığım.’ Demesiyle kanım hoplamıştı. Ona bağırıp çağırıp ‘Sen kimsin de benim annem olma sıfatını istiyorsun?’ gibi saçmalamıştım. Tüm restoranta rezil olmuştuk ya, neyse.

Teneffüs zilini duyduğumda düşüncelerimden ayrılarak yanımda oturan Bade’ye baktım. Kahverengi saçları ve mavi gözleri vardı. Fiziğinden bahsetmiyorum bile. Giydiği yırtık kotun cebinden telefonunu çıkarırken ‘Kantine inelim mi ,karnımdan korkunç sesler çıkıyor?’ diye teklif ettiğinde kıkırdayarak ‘Yürü obur.’ Dedim. Ona obur dememin sebebi günde 5 öğün yemek yemesiydi. Ah hayır kızlar, o şanslı biri. Asla kilo almıyor.

Kantine indiğimizde yemekhaneden gözüme hoş görünen şeyleri tepsiye doldurdum.Bade’ye baktığımda sanırım görüntüsünü pek umursamıyordu.

Yemeklerimizi aldıktan sonra değişik tiplerden uzak bir masaya oturduk. Herkes kendi halindeydi.Bir an huzursuz hissettim.Sanırım, evet sanırım izleniyordum. Hızlıca arkamı döndüm. Birini göremeyince diğer yönlere de baktım ama kimse yoktu. Evet Anka ,Bozhüyük şizofrenlik yolunda ilerliyordu.

Omzumda bir kol hissedince sağıma döndüm.Tahmin ettiğim gibi Giray ve Sumat gelmişti. Giray siyah saçları ve yeşil gözleriyle kızları büyülerdi. Sumat’ın da ondan pek bir farkı yoktu zaten. Onlar popüler kesimdendi. Ben,Bade,Giray,Sumat beraber büyümüştük ve onlarla takıldığımız için bizi de popüler zannederlerdi. Ne kadar iğrenç bir sıfat. Bence onun altında sürtük,kendinden başkasını görmeyen,bencil,şımarık sıfatları yatıyor.

Gerçi ben insanların eleştirilerini pek takmazdım. Giray yanağımdan bir maka alıp ‘N’aber fıstık?’ diyerek güldü. Omzuna omzumu çarptırarak ‘Anormal ötesi, sen?’ diye sorduğumda kıkırdadı.’Semih Hoca’nın dersinden çıktım. Nasıl olabilirim sence ?’ diye sorduğunda ona acıdım. Semih Hoca tam bir disiplin kutusuydu. Sınıfta birinden silgi istesen bağırır çağırır sınıftan atardı. Bir keresinde kırmızı alarm noktasına gelecek kadar sıkışmıştım ve Semih Hoca’dan tuvalete gitmek için izin almaya kalkıştığımda ‘On yedi yaşındasın,tut çişini.’ Demişti ve bütün sınıfa rezil olmuştum.

Bade ile Sumat da sohbete dalmışlardı. Bir vakit sonra Giray da sohbete katıldı ama açıkçası pek de dinlemek istemiyordum. Zilin sesini duyduğumuzda hepimiz sınıflarımıza dağıldık. Lanet olsun bu ders üçünden biriyle ortak dersim değildi.

Kimya sınıfının kapısına geldiğimde telefonum çaldı.Şortumun cebinden zorlanarak telefonu çıkardım. Gizli numara arıyordu. Merak edip açtım. ‘Alo ?’ Biraz bekledim ama nefes sesi ve muhtemelen televizyondan gelen ‘Ellen Show’un sesi dışında bir ses gelmiyordu. Büyük ihtimalle küçük bir çocuktur diye düşünüp telefonu cebime geri tıktım.

***

Çıkış zili çaldığında çantamı toparlayıp sırtıma taktım. Merdivenlerden inerken bir an önce bahçeye çıkıp temiz hava solumak istiyordum. Bahçeye indiğimde bizimkiler beni bekliyordu. Onlara selam verdim ve otoparka doğru ilerlemeye başladık. O sırada yanımıza Alin geldi. Alin Sumat’ın sevgilisiydi ama kız tam bir sürtüktü. Kırmızı dolgun dudakları,çok az eğilse arkasını gösterecek siyah deri eteği ve aşırı uzun topuklularıyla mükemmel göründüğü acı bir gerçekti. Yanımıza ulaştığında Sumat’ın dudaklarına sulu bir öpücük attı ve bana ters ters baktı. Ben göbeği açık üstünde punk yazan siyah t-shirtüm, kısa kot şortum ve siyah kısa botlarım ile onun yanında kenar mahalleli kadınlar gibiydim.

Aldırma Anka,aldırma.

*** 

Eve vardığımda kapıyı açıp içeri girdim. Babam ve İzem evde yoktu. Tamam bu gün şanslı günümdü.Üst kata çıkıp çantamı odama fırlattım ve aşağı inip televizyonu açtım. Mutfaktaki buzdolabına ilerlerken üstündeki notu fark ettim.

‘İşlerimiz uzayabilir tatlım. Sabah dönmüş oluruz. Kendine dikkat et seni seviyorum. Baban.’

İşte bu tamda istediğim şeydi.

*** 

Minik bir tıklama sesiyle uyandım. Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı. Üstümde sabahki kıyafetlerim vardı. Üzerimde bir battaniye  ile televizyonun karşısında uyuya kalmıştım. İyice esnedikten sonra sesin geldiği tarafa gittim. Sanırım dışarıdan geliyordu. Dışarı çıkmaktan korkmazdım çünkü burası Elmas Kent’ti. Güvenliğe çok önem verilirdi. Rahatça dışarı çıktığımda etrafta hiçbir şey yoktu. Umursamayıp geri dönüyordum ki dönmemle birlikte sarışın,mavi gözlü birinin sırtımı gövdesine yaslamasıyla çığlık attım. Çırpınarak kaçmaya çalışıyordum ama faydası yoktu. Öküz çok güçlüydü. Burnuma değişik kokan bir bez tuttu. Kafamı çekmeye çalışıyordum.Olmuyordu. Gözlerim kapanmaya başlamıştı. Karanlığı hissetmeden önce duyduğum son kelimeler şunlardı ;

‘Artık tamamen bana aitsin Bozhüyük.’

Evet ilk bölümümüz bitti :D Neler düşünüyorsunuz ? Yotumlarınız ve oylarınız benim için çok önemli. Sizi seviyorum canlarım.. ^^^^^^

PİÇ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin