Peşimden gelen siyah birşeyin etrafımı sarmasıyla gözlerimi açtım. Hızla yataktan doğruldum gözlerimi karanlık olan odamın içinde bir süre gezindirdikten sonra alnımdan akan teri yeni fark ettim. Işığı sevmediğim için perdelerimi açmaz ve ortamı aydınlatıcak bir şey bulundur mamıştım odamda. Yataktan kalkıp saate baktığımda 8:30 olduğunu gördüm. Daha fazla uyuyamıyacağımı anladım ve aşağı indim. Sabah güneşinin ışıkları salonuma dolmuştu bile. Televizyonumun yanındaki laptopumu aldım ve omfg_hello yu açıp son sesinide açtım ve işte şimdi tamamdı. Müziğin ritmine kendimi bıraktım.
★ Bütün evime dağılan müzik sesi beni eğlendiriyordu. Banyoya girip lavobada bıraktığım kanlı jile ti gördüm ve "sanada Günaydın en iyi dostum" dedim. Keyifle banyomu yaptıktan sonra üzerimi giyinmek için odama çıktım. Dolabımı açınca giysilerime göz gezdirdim. Hepsi siyah ve kırmızı renkteydi, neredey- se. Siyah şortumu ve kırmızı kopşonlu T-shirt'imi giydim, saçlarımı da kendi halinde bırakıp aşağıya indim. Salonumdaki aynadan bir süre kendimi izledim. Uzun dalgalı siyah saçlarım vardı. Boyu kalçama kadardı. Gözlerime bakınca siyah ve mavi arasında kal- mış bir tondaydı. Rengini bende anlayamamıştım. Birazda olsa ufak bir burnum vardı. Kirpiklerim çok uzundu. Tenim bembeyazdı. Hafif dolgun ve solgun dudaklarım vardı ve zayıftım. Kendime bakmaktan sıkılmıştım. Mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Hem zaten dış görüntüsünün nasıl olduğunu merak edenlerden değilim. Bir şeyler çıkarıp kendime tost yaptım ve salona gittim. Televizyonu açıp kanalları dolaştım. Nedense hiç hoşuma giden filmler yoktu. Tabi bende her zaman olduğu gibi Disney channel' i açıp kahvaltımı yaparken çizgi film izledim. Bu- gün günlerden pazardı ve lanet olsunki yarın okulun ilk günüydü 17 yaşımdaydım ve taşınmamdan dolayı okulumda değişmişti. Bir ailem yoktu. Anne ve babamı kısa süre önce araba kazasında kaybetmiştim. Kardeşim yoktu. Tek çocuktum. Akrabalarımla ise görüşmemeyi tercih ediyordum. Ailem varlıklıydı ve babamın şirket işleri bana kalmıştı. Ama ben toplantılara girmesi için sadece bir kaç çalışanı görevlendirmiş ve her konuda bana bilgi vermelerini söylemiştim. Ara sıra da olsa şirkete gidip geliyordum. Kapının çalmasıyla olduğum yerden hızla kalktım. Kim geldiki benim evime öff. Kapıyı açınca karşımda duran çocuğa "derdin ne" bakışlarımı attım. "Tanımadığım biri olarak kapımı neden çaldığını soruyorum" dedim ters bir şekilde. Çocuk sinirli bir bakış attı ve "kapının önündeki şu motor senin mi?"
"Evet" dedim. "He o zaman onu ordan alıp garajına park etmeni tavsiye ederim" dediğinde "sen kimsin benim evimin önünde neyin olup olmayacağına karar verirsin" der gibi baktım ve "Ev benim, motor benim. Ve tabiki ev benim olduğuna göre şu görmüş olduğun çitlerde benim alanımı gösteriyor. Yani benim sınırlarımdaki şeyler seni ilgilendirmez" dedim. Çocuk şaşkın bir ifadeyle bana baktı ve "Arabamı nereye park edeceğim o zaman ben?" dedi sinirli ses tonuyla. Tepkisiz bir suratla "Bu- raya ne için yada kime geldiysen git oraya park et!" dedikten sonra kapıyı çocuğun yüzüne kapattım. İnsanları anlayamıyordum. Neden sadece kendilerini düşünüyorlar. Sanki dünya bir tek onların etrafında dönüyor.
★
Kafa dağıtmam lazımdı. Çevremde çok arkadaşım yoktu. Insanlarla samimi olmazdım. Banyoya koştum, biraz eğlenmek- ten zarar gelmezdi. Lavabodaki jileti alıp koluma çizikler atmaya başladım. Akan kan gülmeme neden oldu. Kolum baştan aşağı kan içinde kalmıştı ve buda benim çok hoşuma gidiyordu. Kolumu soğuk suyun altına tuttum ve akan kanı seyrettim.Kolumu kuruttuktan sonra odama çıktım. Hala daha kanamakta olan kolumu aldırış etmeden gi- yinmeye başladım. Şalvar modelinde olan siyah bir eşofman ve üstüne yarım kırmızı Die yazan t-shirt' imi giydim. Şapkamı takıp ayağımada siyah supralarımı giydim ve kaykayımı alıp evden çıktım. Çok iyi kaykay kullanırım ve aynı zamanda parkurcuyum. Her ne kadar karanlık bi dünyam olsada adrenalin benim damarlarım da akıyor. Kaykay'ımı elime alıp koşmaya başladım ve kaykay'ımı yere bıraktığım anda üzerine çıktım. Bir ayağım kaykayın üzerinde diğeride yerde ileri doğru hareket ettirmeye başladım. Ve kısa bir süre sonra iki ayağımda kaykayın üstünde oldu. Hızla yolda ilerlemeye devam ettim. Görenler tekrar tekrar dönüp bana baksada aldırış etmedim. Gelmek istediğim yere gelince ustaca kaykay'ımı dur- durdum. İşte benim hayatımın başlangıç noktası. Kaykay pistleri, parkur alanları, tırmanmak için demirlikler, yazı yazabilmek için boş duvarlar. Boş bir banka oturdum ve telefonumu çıkarıp yine omfg_hello yu son ses olarak açtım. Herkes bana baktı. Bense sadece onlara "ilk kez mi görü- yorsunuz müzik dinleyen birini bakışlarımı attım" ayağa kalkıp kaykay'ımı aldım ve piste doğru yürüdüm. Köşesinde durdum, kaykayımın arkasına bastım ve önünü kaldırdım. Kendimi bırak- tım ve ustaca kayıp taklalar attım. Ve en sonunda durdum. Herkes bana bakıp alkışladı ve ıslık sesleri. Bunu neden bu kadar büyütüyorlar anlamıyorum. Buranın havasından sıkıldım ve eve doğru yürümeye başladım. Yanımdan geçen bir grup kaykaylı çocuklardan biri düz bir korkuluğun üzerinden kayarak geçerken yere düştü. Diğer çocuklar da onun yanına gelmeye başladı. Onları kafama takmayarak yolu- ma devam edicektim ki aklıma o çocuğun yapamadığı haraketi benim çok rahat yapabileceğim aklıma geldi. Geri gittim, kayka- yımı yere koydum ve sürmeye başladım. İstediğim hıza gelince korkuluğun üzerinden kayarak geçtim. Çocukların hepsi ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Ve yine Gece 1 karşı taraf, 0 olmuştur. Birinin bana seslendiğini duyduğum da arkamı döndüm. Az önce yere düşen çocuktu bu. "Bakarmısın?" dediğinde sadece yüzüne"ne istiyorsun" der gibi baktım. "O hareketi nasıl yaptın. Yani ben her seferinde denediğim- de başarısızlık ile sonuçlanıyor. Hangi kursa gittin? " dedi. Ne yani o hareketi kursa giderek öğrendiğimi falan mı düşünmüştü. "Söylemesi kolay ama o hareketi kendim öğrendim" diyince çocuk şok olmuş bir şekilde yüzüme baktı. Ne yani bu kadar basit bir şeyi büyütücek- misin. "Her neyse bu kadar sohbet yeter sevmediğim bir şeyi yaptırma bana" dedikten sonra arkamı dönüp hızlıca eve doğru ilerledim. İnsanlarla konuşmayı sevmiyorum ve konuşmakda istemiyorum.
★
"Ulan zalımın çocuğu niye ötüyorsun" alarma söve söve ka- pattım. Saat 7:00 bu saatte kalkın- maz. Lanet bir günki bugün okul var. Hocanın tanışma bıdı bıdısı zaten beni verem ediyor. Yataktan kalktım penceremi açıp dışarıya baktım. Yüzüme vuran güneş ışığına "başka bir yere ışık vur. Benim karanlığımda ışığın anında sönüp gider" dedim. Hızla duş aldım ve yeni okul formamı dolabımdan çıkardım. Neden etek...
Siyah bir etek ve mavi renk okul forması. Neden mavi renk forma...
Bu okulla şimdiden anlaşamıya- cağız. Siyah nike'larımı ayağıma giydim, saçlarımı kendi halinde bıraktım ve çantamı alıp evden çıktım. Okulla evimin arası 20 dakikalık yoldu. Bundan dolayı motorumla gitmeyi tercih ettim. Kaskımı aldım ve motoruma bir bakış attım. "Yine harika gözükü- yorsun yavrum" dedim. Benim rengimi vurgulayan motorumda tabiki simsiyahtı. Hızla okula doğru yola çıktım. Araçlar arasından makas atarak ilerledim. Okula geldiğimde ustaca otoparka girdim ve park edeceğim yerde motorumla dirift yaparak durdum. Kaskımı çıkar- dım ve etrafa bakındım. Lanet olsun ki yine binlerce göz benim üzerimdeydi. Okul bahçesine doğru yürümeye başladım. Boş bir banka oturdum. Ne sıkıcı bir yer ama. Kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. Başımda duran şahısı fark edince kulaklı- ğımı çıkarıp "ne var" der gibi baktım. Sesini siktiğimin çakma sarısı "burası bizim yerimiz" dediğinde "sizin adınız yazmadı- ğına göre he bide okulda bank satın alıyordukta benim mi haberim yokdu?" diye ters bir şekilde kıza cevap verdim. "Çok uzatmada kalk!" dediğinde kendini çok bişey sanan tiplerden buda. Her ne kadar konuşmayı sevmesemde buna haddini bildirirdim ben. "Sen kimsin bana emir veriyorsun?"diye ters bir soru sordum. Ufak bir kahkaha atan kız "Ben Merve Bağcı. Ve derhal burdan kalkıyorsun!" diye bağırdı. Herkes bize bakmaya başladı. İşte şimdi damarıma bastın be kızım. "Kalkmıyorum ne yapıcaksın?" Kızın saçıma yapışma- sıyla damarlarımda ki kan daha hızlı akmaya ve sinirlememe neden oldu. Kızın kolunu kavradığım gibi döndürmem bir oldu. Kolunu bir kez daha döndürsem kırılacak olan kız acıyla bağırmaya başladı. "Bir dahakine kime bulaştığına ve ne yaptığına dikkat et Merve Bağcı. Bana yapmak istemediğim şeyi yaptırma." Bağırarak konuştum. Kolunu bıraktım ve okulun içine girdim. Tuvalete girdiğimde sinir- den çantamı yerlere fırlatıp dur- dum. Hala daha sinirliydim. Tuva- letten çıktım ve sınıfa doğru yürü- meye başladım. Merdivenlerin başındaydım ki ayağımın takılıp düşeceğim zaman bileğimi kavrayıp beni kendine doğru çeken şeye baktım. Sert bir şeye çarpınca bir adım geri çıktım. Karşımda duran siyah saçlı, mavi gözlü, uzun boylu kaslı fit bir çocukdu. "Biraz dikkatli olmanı tercih ederim. Merdivenler- den yuvarlanmana saniyeler kal- mıştı" dediğinde hala daha üzerim- den atamadığım sinirle "Keşke tutmasaydın da bu dünyada yaşa- maya hakkım olmadığından belki ölüp giderdim." Sinirimden dolayı çocuğa bağırdım. Şaşkın bir ifadeyle bana baktı. "Nasıl yani yaşamaya hakkım olmayan dünya derken?"
"karanlık dünyasında yalnız kalmış bir mazoşisti anlayamazsın" diye bağırdım ve sınıfa doğru ilerlemeye başladım.
★
Öğrenciler sınıfa dolmaya başladı. Benimde biraz da olsa öfkem din- mişti. Bende kapıdan girenleri izli- yordum. Tanıdık bir yüz içeri girdi. Az önce beni tutan çocukdu bu. En arka sırada oturmama rağmen sınıfa girdiği gibi bana bakması bir oldu. Göz göze geldiğimizde kafamı dışarıya çevirdim. Cam kenarından en arka sıraya oturmuştum. Kendi- mi bildim bileli ön sıraları hiç sevmezdim. Yanıma oturan kişiye kafamı çevirdiğimde kısa bir an şok geçirdim. O çocuk benim yanıma neden oturmuştu ki? Sırıtıp bana baktı."Boş sıralar varken neden burası?" diye sordum. "Daha sıcak geldi" dedi. Amacını anlayamadığım çocuğu aldırış etmedim ve telefo-
numla uğraşmaya başladım.
★
"Evet çocuklar öncelikle sınıfı- mızdaki yeni öğrencileri tanıya- lım" dediğinde hoca sırayla yeni- leri kaldırıp soru sormaya başladı. En nefret ettiğim kısım tanışma fastı. Yanımdaki çocuk ayağa kalktı kendini tanıttı. Adı Utku Özan'mış. Ve sıra bende. Ayağa kalktığımda herkes bana baktı. Eminimki yanımdaki çocuk da beni tanımak için can atıyor. "Evet canım adın ne?" Diye soran hocaya baktım. "Gece. Gece Kıraç" dedim. Adım herkesin dikkatini çekmişti. "Neden Gece ismi peki" annemle babam yaşasaydı sorardım heralde nere- den bileyim. "Nedenini bende bilmi- yorum" dedim. "Annen ve baban- dan bizim için bunu öğrenirmisin?" "Eğer bir gün rüyama girerlerse sorarım" dediğimde herkes şaşkın bir şekilde bana baktı. Hoca tam bir şey söyleyecektiki zil çaldı. Gözle- rimin acıdığını hissettim Utku'ya baktığımda meraklı gözlerle bana bakıyordu. Hiçbir şey söylemeden sınıftan çıktım. Bahçeye çıkıp hava almam lazımdı. Boş bir banka otur- dum ve gözlerimi kapattım. Neden- se sakinleşmeye, yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. "Neden rüyama girerlerse sorarım?" yanımdaki sesle gözlerimi açtım. Utku meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Konuşmayı sevmiyorum. Bilmen gerekseydi sana söylerdim" diye kısaca kestim ve arka bahçeye doğru yürüdüm. Sakin ol Gece sakin...
Daha 2 ders var. Şimdi ölmeyi tercih ederdim. Önüme düşen kağıt parçasını kimin gönderdiğini anlamak için etrafıma baktım. Utku boş gözlerle bana bakıyordu. Bu çocuğun derdini anlayamıyorum. Kağıdın içindekini okumaya başla- dım. "Neden bu kadar Soğuksun?"
"Seni ilgilendirseydi bilirdin" yazdım ve kağıdı masanın üzerine bıraktım.
★
Okuldan çıkmak için eşyalarımı toparlamaya başladım. Sınıftan çıkmak üzereydimki bileğimi kav- rayıp beni duvara yapıştıran elin sahibine baktım. Sınıfta hiç kimse kalmadığı için bu kadar rahat dav- ranan Utku "Benimle konuşucak mısın?"
"Ne hakkında" diye cevap verdim, her ne kadar insanlarla muhattap olmayı sevmesem de. "Neden rüyama girerlerse sorarım demenin nedeni?" Neden bu kadar merak- lıydı. "Anlatmak istediğimi sanmı- yorum. Ve şimdi bileğimi bırakır- san gidicem" dedim sinirle. Bu konuyla ilgili konuşmak istemiyor- dum. Hızla sınıftan çıktım. Gözleri- min acıdığını yine hissettim. Mer- divenlerden inerken bir kızla çarpıştım. Bu bizim sınıftaki kızdı. "Pardon" dedim arkamdan "iyimisin" demesini aldırış etmeden hızla otoparka doğru yürüdüm. Kaskımı takarken Utku' yla göz göze geldim. Kendi grubuyla beraber onunda motoru vardı. Hızla motoruma binip oradan uzaklaştım.
★
Banyoya girip lavobadaki jileti elime aldım ve salona gittim. Kesmek, bana kendimi iyi hissetti- riyordu. Laptop umdan "bana bir masal anlat baba'yı" açtım ve birazda ses. Kameramı açtım. Kaydetmek istediğim video vardı. Ve kayıt...
"Olmadığınız bir gün daha. Her gün başka bir acıyla ölüyorum ben. Hem siz yokken, hem de bana o büyük acıyı yaşatan insan yüzünden. " gözümden bir damla yaş süzüldü. "Ve ben sadece kendimi keserek rahatladım. Biraz da olsa iyi hissediyorum. Hayatıma birinin girmesine izin vermiyorum, insanlarla muhattap olmak istemi- yorum. Yalnızım çünkü ben... Karanlığında kaybolmuş yalnız bir kız. Ama ben artık böyle biriyim. Karanlık bir hayatım var. Hayatı- nın her saniyesi ölmek isteyen bir kızım. Bunu ben kabullendim sizde kabullenmek zorundasınız" gözlerimden bir çok yaş süzüldü. Jileti elime alıp önce kollarımı kesmeye başladım. Akan kana gülümsedim. Aynadan yansımama baktım. Bugüne kadar köprücük kemiğimi bir kez kesmiştim. Bana o büyük acıyı yaşatan insan yüzün- den. Köprücüğüme küçük küçük kesikler atmaya başladım. Ve bir süre sonra daha büyüklerini attım. Her yerim kan içindeydi. Ve buda beni gülümsetiyordu...
Gördüklerime her ne kadar inanamamış olsamda onun böyle bir kız olması canımı acıttı. Kim ona ne yapmıştı da böyle olmuştu. Açtığı şarkı sesini duymaya başladım. Söylediği şeyleri duyunca kısa bir an kendimden nefret ettim. Nasıl olduda anlayamamıştım. Anne ve babası ölmüştü. Onu şimdi anlıyordum.Bu kadar soğuk ve karanlık olmasının diğer yanıda başkası yüzündenmiş. Acaba kim? Nedense onun hayatını ve en çokda kendisini merak ediyordum. Ama onunla konuşucam. Bende Utku Özan' sam seninle konuşucam Gece Kıraç. Gördüğüm şeyle kısa bir an afalladım. Kolunumu kesiyordu o. Ama neden? Köprücük kemiğinide kestiğini gördüm. Her yeri kan içinde kalmıştı. Daha fazla dayanamayıp kapısını çalmaya başladım. Onunla konuşmanın tam zamanıydı.
★
Çalınan kapıyı açmak için olduğum yerden hızla kalktım. Kapıyı açtığım an karşımdakini görünce bir anlık afalladım. Ne yani evimi nereden biliyordu? Beni takip mi etmişti? "Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun? Kan kaybından ölmeyi mi yoksa? Yada damarlarını mı kesmek amacın? " diyerek bağırdı. "Seni ilgilendirsey- di bilirdin " dedim ve kapıyı kapatmak için hamle yaptım ama Utku kapıyı tuttu ve kapatmama izin vermedi. Anlamadığım bir anda içeri girdi. Salona gitti ve jileti eline aldı. "Ne yani bu küçücük şeyin senin hayatını mahvetmesine izinmi veriyorsun"
"Ben buyum tamam mı? Bu benim hayatım. Daha şurada beni tanıman birkaç saat olmuş gelip benim hayatıma karışıyor-sun. Şimdi evimden çık(!)" Sinirlenmiştim. Hem de fazlasıyla. " Gitmiyorum. Böyle şeyleri yapmana göz yumamam. Seni birkaç saattir tanıyor olsam bile bu benim için birşey değiştirmez. Gerekirse 1 dakika bile olmamış olsun" dedikleriyle şaşırdım. Beni umursuyor muydu? " başkasıyla muhattap olmayı sevmiyorum. Konuşmak da istemiyorum. Çık dışarı şimdi! " çok sinirlenmiştim. Sinirle kendimi koltuğa bıraktım. "Tamam madem gitmiyorsun o zaman işime karışma ve sessizce otur" elinden jileti aldım ve kolumu kesmeye başladım. Sinirle jileti elimden aldı ve cebine koydu. "İşime karışma demiştim" "karışmıcam demedim bende" dedi. Sinirlendim hemde fazlasıyla.
Kolundan tutup onu banyoya götürdüm ve kolunu suyun altına tuttum. Canı acımadı bile. Suyun tenine temas ettiği an bağırması gerekirken o bu duruma alışıktı. Kolunu çekiştirse de daha sıkı tuttum. Pansuman yapmam için bir şeyler aramaya başladım. Dolapta buldugum tentüriyot u pamuğa döküp koluna pansuman yapmaya başladım. "Neden hayatıma karışıyorsun?" sesinde biraz öfke ve endişe hissetmiştim. "Bilmiyorum. Ama bu yaptıkla- rına göz yumamam ve seni karanlığında kaybolmana izin veremem" dediğimde şaşırdı ve dalga geçer gibi bir kahkaha attı." Ne yani beni umursuyor musun? Kimse beni eski ben yapamaz. Benim hakkımda daha hiçbir şey bilmiyorsun bile" dediğinde haklıydı. Onun hakkında bişey bilmiyordum henüz ama. "O zaman bana kendini anlat" kolunu sargı beziyle sarıp dolaplarını karıştırdım. Bütün jilet ve ona benzer şeyleri aldım. "Ne yapıyorsun onlar bana ait" diyerek beni engellemeye çalıştı ama ben izin vermedim. Salona gittim ve koltuğa oturdum. "Sen kendini ne sanıyorsun. Evime gelip elini kolunu sallayarak hareket edebileceğini mi? Benim hayatımda yaşadıkları mı ve beni tanımadan böyle şeyler yapamazsın" diye bağırdı. Evet doğruydu "sadece şu anlık bir şey bilmiyorum. Ama er yada geç yaşadıklarını ve seni tanıycam" diyip evden çıktım.
★
Çalan alarmla gözlerimi açmak zorunda kaldım. "Lanet bir okul gününe yeniden merhaba" dedim. Hızla hazırlanarak evden çıktım. Garaja doğru yürürken koluma baktım. Dün yaşadıklarım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Neden beni bu kadar umursuyorsun Utku? Neden?
★
Zilin çalmasını beklerken dün çarpıştığım kız yanıma geldi. "Sen yeni öğrenci olmalısın ben Tuğçe" dedi elini uzatarak. Elini sıktım ve "Gece" dedim. "Dün seninle çarpış- tık hatırlıyor musun?" Kafamı evet der şekilde salladım."Ee kendinden biraz bahsetsene" dediğinde sitemle "insanlarla muhattap olmayı sevmiyorum" dedim. Ve oradan kalkıp okula girdim.
★
Ders çok sıkıcıydı. Hoca 65 yaşına gelmişse gayet normaldi gerçi. Ağır çekimde konuşuyordu resmen. Zaten dersi dinleyen de yoktu. Bende kafamı sıraya koyup gözlerimi kapattım.
Gece' ye baktığımda gözlerini kapatmış uyuyordu. Elimi gözünün önünde salladım gerçekten de uyuyordu. Nedense bir süre onu izledim. Daha onu göreli 2 gün olmuştu ve ona karşı neden bu kadar ilgiliydim ben. Onun kendine zarar vermesi canımı acıtıyordu. Dün kendine yaptıkları gözümün önüne geldi. Neden yapıyorsun bunları Gece neden? Kolundaki bandajı çıkarmış olduğunu gördüm. Kolundaki kesiklerin hepsi santimi santimine gözüküyordu. Kabuk bağlamıştı. Elimi saçların- da gezdirdim. Yumuşacıktı. Saçları çok güzeldi. Ilk defa ona bu kadar dikkatli bakıyordum. Ufak bir burnu vardı. Bembeyaz ama hafif dolgun dudakları ve beyaz teniyle meleğe benziyor- du. En çok dikkatimi çeken yanıda gözleriydi. Maviyle Siyahın karışımı bir renkti. Bir yandan mavi gibi gözükse de diğer yandan siyah gibi gözü- küyordu. Neler düşünüyordum ben böyle. Kendine gel Utku, kendine gel. Zil çaldı ve Gece hala uyuyordu. Onur' a dönüp "kantinden 2 tost 2 çay kap gel hemen" dedim. "Hemen kaptan" deyip koşar adım sınıftan çıktı. Gece' nin kahvaltı yapmamış olmasına dua ediyordum.
Onur geldiğinde elindekileri masaya koydum ve tam o sırada Gece gözlerini açtı. Kafasını uzun bir süre masadan kaldırmadan bana baktı ve sonra etrafına. "Uyanır uyanmaz ilk seni görmek zorundamıydım ben?" Dediğinde gülümsedim. Nedense bu hali komik gelmişti bana. "Mızmızlan- ma da gel kahvaltı yapalım" dedim önümdekileri gösterip. "Neden benimle bu kadar çok ilgileniyorsun?" diye sorduğunda tostu elime alıp "zaten sen uyanana kadar bekledi soğuma- sın hadi ye" diyip tostu eline tutuşturdum. Meraklı gözlerle bana bakmaya devam etti. Nedense sorusunu cevaplamak istemedim. Sessizce tostunu yedi ve çayını içti. "Bunu yaptığımdan sonra herkesle konuşan gülen eğlenen birine dönüşmeyeceğimi biliyorsundur umarım" dedi. "Her neyse bunlar için sağol" dedi ve sınıftan çıkıp gitti.
★
Otoparka doğru yürümeye başladım. Bana doğru gelen kızı daha yeni fark etmiştim. Sanırım adı Tuğçe'ydi. Gülümseyerek yanımda durdu ve "Bugün bir yerlere gidelim mi?" diye sordu. "Seni tanımıyorum ve biriyle bir yere gitmek gibi bir isteğim de yok"
"neden bu kadar soğuksun. O zaman tanışalım hem bir tanecik arkadaştan zarar gelmez" bu kız niye bu kadar ısrarcıydı. Benim hayatıma kafa uydurmazdı hem. "Beni tanımak istediğine emin misin?" Diye sorunca gözleri parladı." Evet hem de çok" yap- mak istemediğim şeyleri yaptırı- yordu bana ve buda canımı çok sıkıyordu." Tamam o zaman hiç kimseye vermediğim arkadaşlık fırsatını sana vereceğim. Ama önce seni tanımalıyım ve tabi seninde beni" dediğimde "tamam o zaman hadi bi cafe' ye gidelim" dedi. Cidden çok heyecanlı olduğunu anlıyordum. Bu bana da biraz farklı gelicekti. "Benim motorumla gidelim" dediğimde başıyla onayladı. Otoparka girdik motoru mu görünce kızın ağzı açık kaldı. Buna neden bu kadar çok şaşır- mıştı anlayamadım."Başka kaskım olmadığı için bunu sen tak" diyip kaskımı ona uzattım. Önce benim takmam gerektiğini söylesede itiraz ettim ve o taktı. Motoruma binerken yanımıza Utku geldi "hep beraber biyerlere falan gidelim mi?" Tuğçe' de hemen " biz Gece ile daha iyi tanışmak için cafeye gidiyoruz. İstersen arkadaşlarınla gel" diyip bana baktı. "Cidden sadece ikimiz sanıyordum" dedim onları istemediğimi belli ederek. "Tamam hep beraber gidiyoruz ve mızmızcılık yapmak yok" diyen Utku hızla arkadaşlarının yanına koştu ve motorlarına bindiler. Motoru çalıştırıp onlara işaret verdim ve otoparktan hızla çıktım. Bana sıkı tutunması için de Tuğçe'yi de uyardım. Motorlu çete gibi yolda makas atarak ilerledik. Cafe "ye yaklaşınca elimle işaret verdim. Ard arda motorları cafenin tam önünde durdurduk. Motordan inince herkesin bakışlarının bizde olduğunu fark ettim. "Harikaydı" diyen Tuğçe'ye karşılık sarışın bir çocuk "aynen her zaman yapalım böyle" diyerek ona katıldığını belli etti. Cafe'ye girince büyük bir masaya oturduk. Siparişleri verdikten sonra Utku "evett arkadaşlar bugün benim için çok özel bir gün. Çünkü Gece bizimle tanışma fırsatını bizede verdi" dediğinde "aslında ben onu sadece Tuğçe'ye vermiştim" dedim sitemle. "Tamam olsun biz ginede kendimizi tanıtırız" dedi Utku. "Tamam o zaman kendimden bahsediyorum Adım Tuğçe Kazaz..." diyerek kendini tanıtmaya başlayan Tuğçe'yi sıkılarak dinlemeye başladım. Tuğçe'den sonra Utku başladı " adım Utku Özan. Her hangi bir fobim yok. Sadece insanların kendine zarar vermesi ne dayanamıyorum" Gözlerimin içine bakarak konuşmaya devam etti "hobi olarak da bir çok hobim var. Kaykay kullanmak, müzik dinlemek, motor sürmek gibi. Babam ünlü bir fabrika sahibi. Annem ev hanımı tabikide. Tek çocuğum. Yalnız kalmayı severim. Ama oda sadece kafa dinlemek için..." daha sonra sarışın çocuk "adım Onur Bayân..." diyerek konuşmaya başladı. Daha sonra espiriye açık olan çocuk "adım tabikide Yusuf Güney. Bu karanlık kızı kesinlikle aydınlatıcağımıza adım gibi eminim" dediğinde "aydınlanmak isteyen kim?" dedim soğuk bir şekilde. "Evet anlıyorum bana laf soktun ama bunu istemene gerek kalmıcak. Birden olucak" diyerek konuşmasına devam etti. Ne yani birden bire mutlu eğlenceli gülmekten yanakları çukurlaşıcak birine dönüşeceğimi mi sanıyor- lardı? Saçma. Son olarak başka bir çocuk konuşmaya başladı. "Adım Burak Solmaz..." diyerek konuşma- ya devam etti. "Ve şimdi sıra sende Gece" diyen Utku'ya baktım. " Sorun cevaplıyım" dedim soğuk bir şekilde. O sırada siparişlerimizin hepsi geldi. Utku " Adının Gece Kıraç olduğunu bildiğimiz için geçtim. Anne ve baban kim?" Sorusuyla gözlerim doldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Bir Umut Yeter...
Randomİçine kapanık bir kızın hikayesi. Kısa bir süre önce canından çok sevdiği sevgilisi ve ailesi olan anne ve babasını kaybedince hayatının kararmasını anlatıyor kitabımız. Bir süre sonra her ne kadar arkadaş bile olmak istemesede hayatına birçok kişi...