Titreyen elindeki kağıda hakim olmaya çalışırken, mavi gözlerindeki acı tüm odayı sarmıştı. ''Biliyordun.'' dedi hayal kırıklığıyla sarmalanmış bir sesle. ''Biliyordun ve bunca zaman bir yalanın peşinde koşmama izin verdin Hazan!''
Gözleri çoktan buğulanmaya başlamış, elinde DNA testini tutan adam karşısında ne yapacağını bilemeyen kadın dudaklarından birkaç anlamlı cümlenin dökülmesi için çabaladı. ''Yağız- bak ben...''
''Ne sen? Ne!'' Bunca zaman Yağız'ın sesi karşısındaki kadına bir an bile olsun bu kadar yükselmemişti. ''Ben sana ne yaptım ya Hazan? Söyler misin? Nasıl benden böyle bir şeyi saklayabildin?''
''Ben seni korumaya çalışıyordum.'' dedi titrek bir sesle Hazan. Şimdi mavi gözlerinde hiçbir yere ait olmamanın, hayatını büyük bir yalan üzerine kurmuş olmanın getirdiği boşluk hakimdi Yağız'ın. Nefesini kesiyorlarmış gibi hissediyor, tam da yüreğine oturmuş acıyı bir türlü yok edemiyordu. Hazım Egemen babası değildi. O bir Egemen değildi. Ve sevdiği kadın gözünün içine baka baka bunu aylardır ondan saklıyordu.
Hazan Yağız'ın gözlerini yakalamaya çabaladı çaresiz bir halde. ''Yağız yemin ederim, seni korumak istedim.''
Yağız karşısındaki kadının çaresizliğini görse de bu kez yapamadı. Affedemedi. Her şeye rağmen sevmeye devam ettiği kadının ihanetini görmezden gelemedi.
Yağız arkasını dönüp cama doğru yönelince Hazan panikle aralarındaki mesafeyi kapattı. Onun acısını ne ara bu kadar yüreğinde duyumsar olmuştu? Adamın hayal kırıklığıyla parlayan mavi gözleri ne diye bu kadar yüreğini yakıyordu?
Yağız'ın koluna uzandı. ''Zarar görme istedim.'' Yağız iradesinin her bir parçasını kullanarak kolunu Hazan'ın parmaklarından uzaklaştırdı. ''Sence şimdi zarar görmedim mi Hazan?'' Sesindeki tını, Hazan'ın ondan duymaya alışık olmadığı soğukluktaydı. Hazan'ın içi buz kesti.
''En başından bilmiyordum.'' Derken adamın onu dinlememesinden deli gibi korkmaya başlamıştı. ''Kerime ablanın neyin peşinde olduğunu bilmiyordum. Bak Yağız gerçekten fotoğrafları bulduktan sonra-''
''Sinan için araştırmaya başladın değil mi?'' Yağız artık kabullendiği cam kırıkları boğazını parçalarken hafifçe yutkunmayı denedi.
Hazan gözünden yuvarlanan bir damla yaşa ve içini adım adım saran korkuya anlam veremedi. Yağız'ın sorusunun niye ikisini de bu denli zorladığına anlam veremedi.
''Senin olduğunu öğrenince-''
''Hazan-'' dedi Yağız sesindeki pürüzü gidermeyi başaramamışken. ''Sevgilin üvey olmadığı için sevinmedin mi?''
Hazan Yağız'ın cümlesiyle olduğu yere çakıldı. Titreyen ellerini saçlarının arasından geçirdi. Kesik bir nefes aldı. ''Nasıl sevinebilirdim?''
Adamın yüzündeki gülümseme mutlu olmaktan öylesine uzaktı ki, gecenin karanlığında bile iğreti duruyordu üzerinde. ''Artık bırak da yalnızlığımı yaşayayım.'' Yağız'ın sesindeki kabullenmişlik ve çaresizlik Hazan'ın gözlerini yaktı. Yine hiç kimseden bir şey beklemiyordu çünkü o yalnız olandı.
''Hayır.'' dedi Hazan itiraz etmesi bir işe yarayacakmış gibi. ''Hayır, seni bu halde yalnız bırakmam.''
Gözleri Hazan'a yönelirken, ay ışığının suratını aydınlattığı kadına son kez gibi baktı. ''Ben zaten yalnızım Hazan.''
Hazan adamın cümlelerini duymuyormuş gibi devam etti. ''Sen beni hiç yalnız bıraktın mı? Hiç sırtını döndün mü bana? Ne zaman ihtiyacım olsa sen ordaydın Yağız, şimdi ben de-'' Hazan'ın cümlesi kesildi. Bir şeyler beynine hücum etmeye başlarken, tutulduğu yoğun duygu selini başından savmayı denedi. Neden şimdi Yağız'ın hep onun yanı başında karşılık beklemeksizin ona destek olduğunu hatırlıyordu. Neden Sinan'ın bile olmadığı anlarda Yağız vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız- YağHaz
FanfictionBir çift mavi gözde aylardır saklanan aşk sonunda kurtardı kendini bu esaretten. Açığa çıktı, Yağız Egemen'in tüm acılarını açığa vurarak kadının suratına çarptı olanca gerçekliğiyle. Kadın inkar etti, saklandı sonra kendini bir kabuğa sardı. Hiçb...