Demek adı Emre'ymiş diye düşündü Kamu.Kızın yaptığı tarif çocuğa uyuyordu.Sakallarını kaşırken olasılıkları düşünüyordu.En sonunda kıza dönüp "Şu Emre,ne tarafa doğru gitti?"dedi.
Kız eline bir koz geçtiğinin farkındaydı.Kendi çıkarlarını da hesaba katmalıydı."Bunu sana söylerim ama bir şartım var."
"Neymiş?"
"Toplulukta iyi bir konum istiyorum.Beni öyle işçi,hizmetçi veya ayak işlerini yapan biri olarak kullanmayacaksınız.Ayrıca başınızdaki adamla da görüşmek istiyorum."
"Tamamdır.Yalnız efendiyle konuşmanı garanti edemem."
Kız biraz yüzünü ekşitse de iyi bir anlaşma yaptığını biliyordu.Topluluk dedikleri yere varınca konumunu daha da yükselterek efendiyle kendi de görüşebilirdi.Kafasını sallayıp tamam dedi.
"Ne tarafa gitti?"
"Anayola çıktığını gördüm.Doğuya doğru gidiyordu.Fakat nereye gittiğini bilmiyorum."
Doğuya diye tekrarladı Kamu'nun iç sesi.Çocuğun doğuda ne işi vardı ki?Durmadan doğuya doğru gidiyordu.Sonra aklına Sinop civarlarındaki diğer grup geldi.Çocuk oraya gidiyor olabilirdi ama zannetmiyordu.İçinden bir ses farklı bir nedeni olduğunu söylüyordu.
-------------------o------------------------
Yol boyunca çok az konuştular.Aralarında hala bir soğukluk vardı.Emre kızın adının Sude olduğunu,kız ise çocuğun adının Emre olduğunu öğrenmişti.Bir süre sessizce yol aldıktan sonra sessizliği Emre bozdu.
"Çenen için üzgünüm."Kızın çenesinde Emre'nin dirsek attığı yer şişmişti.Bir süre sonra şişlik bir miktar inse de kızarıklık duruyordu.
"Sorun değil,suçlu hissetmene gerek yok."
Emre benzin göstergesine baktı.1/4 kalmıştı ve açıkcası yiyecekleri bitmek üzereydi.Emre'nin menemenciden aldıklarından kalanları öğlen bitirmişlerdi ve Sude'nin çantasında kraker,kek,çikolata tarzı şeyler dışında pek bir şeyleri yoktu.
"Birdahaki şehirde durup yiyecek almalıyız.Birde bi eczaneden sana merhem alırız."Emre biraz fazla emir kipiyle konuştuğunu ve artık her nekadar aralarındaki buzlar erimese de bir yol arkadaşının olduğunu hatırlayıp ona da onaylatma gereği duydu.
"Ne dersin?"
"Olur."
Sude camı yarıya kadar açıp dışarıyı izlemeye başladı.Saçları camdan giren rüzgarla birlikte arkaya savruluyordu.İçten içe yaptığı şeyden sonra suçluluk hissediyordu.Biraz da utanıyordu.Sonuçta artık bu çocukla yol arkadaşı olmuşlardı ve aralarındaki soğukluğu çözmesi gerekiyordu.Bir şeyler düşünmeye başladı.
Bir süre sonra yollar gene tıkanmaya başladı.Zaman zaman arabadan inip yolu tıkayan arabaları kenara çekiyorlardı.Kızın ehliyeti yoktu.Emre kısaca gaz fren debriyaj olayını kıza anlattı.Arabaların yoğunlaşması aslında iyiye işaretti.Bir şehir merkezine yaklaştıklarını gösteriyordu.
Bir saat sonra aradıkları şehri buldular.Emre anayoldan çıkıp şehre yöneldi.Şehrin biraz içlerine ilerleyebilse de bir süre sonra artık araçlar kenara çekmekle zaman kaybedemeyecekleri kadar çoğalmıştı.Emre kendi kendine motorsikletlerimiz olsaydı aslında diye sesli düşündü.Arabayı durdurdu ve indiler.
"Aslında alacaklarımızı aldıktan sonra şehirde motorsiklet satan bir yeri arayabiliriz."
"Kullanmasını biliyor musun?"
Kız elini şöyle böyle der gibi sallayıp "Sevgilim bir keresinde göstermişti.Sahil yolunda sürmüştüm."
"Tamam.Ben yiyecek arayacağım sende bir eczaneye uğra istersen.Sonra bana katılırsın.Araba da buluşuruz."
"Tamam."
Kız sağ tarafa doğru giden sokağa girerken Emre seslendi:Sude!
Kız durup Emre'ye baktı.
"Dikkatli ol."
"Sen de."
El sallayıp köşeyi döndü ve gözden kayboldu.
Emre şehir içinde dar bir sokaktan ilerlemeye başladı.Hafif bir rüzgar esiyordu.Saçlarını sağa doğru eliyle düzeltti.Market ararken düşüncelere daldı.
Aklında hep hayal ettiği dağ yamacında dere kenarındaki ev vardı.Öyle bir yerin Karadeniz Bölgesi'nde olabileceğini düşünmüştü.Emre çok sıcak veya çok soğuk havaları sevmiyordu.Onun yaşamak istediği yerde yağmur olmalıydı.Hava hafif kapalı,şimdiki gibi hafif bir rüzgar,ortalama bir sıcaklık...Ormandan yakacak odun toplayıp bir kütüğün üstünde kestikten sonra sobasında yakmak,o sobanın üstünde kahvesini pişirip içerken cam kenarından yağan yağmuru seyretmek istiyordu.Belki bir köpeği olurdu.Birlikte ava çıkarlardı.İnsanlara,şehirlere uzak bir yerde yaşamak istiyordu.Belki yanında sevdiği kişi de olurdu...
Onu düşününce içi burkuldu,boğazı düğümlenir gibi oldu.Acaba şimdi neredeydi,ne yapıyordu?Daha da önemlisi yaşıyor muydu,yoksa boşuna mı umut ediyordu Emre?İçinde hala küçük bir umut parçası vardı.
Rüzgar şiddetini arttırmıştı her tarafta cesetler olan dar sokaktan ilerlerken.İleride bir kamyon gördü.Yan yatmıştı ve damperindeki kasalar yere düşmüştü.Her tarafta ezilmiş meyveler sebzeler vardı.Emre üstlerine basmamaya çalışarak kamyonu geçti.Yoluna devam etti.Bir süre sonra bir markete rastladı ama burası da yağmalanmıştı.İçeri girdiğinde market neredeyse boşalmıştı.Bazı yiyecekler yerlerdeydi ve gene ezilmişti.Emre birkaç reyon gezdikten sonra abur cuburların olduğu yerde birkaç çikolata gördü.Birtanesini açıp yedi.Diğerlerini cebine attı.Bu iş böyle olmayacaktı.Marketlere değil evlere girmeliydi.
Girdiği market dört katlı bir binanın zemin katındaydı.Emre üzerinde demirden desenler olan kapıyı zorladı,açılmadı.Kilide ateş edip içeri girdi.İlk kata el yordamıyla çıktı.Koridor karanlıktı.Kapıyı bulunca gene kilidi vurup açtı.Kapı gıcırdayarak açılınca çürümüş et ve rutubet kokusu suratına çarptı.Giriş karanlıktı.Sağında bir kapı vardı.Açtı,tuvalet çıktı.Biraz daha ilerleyip buzlu camı olan tahta bir kapıyı açtı ve hastalıktan sonra kanını donduran görüntülere bir yenisi eklendi.Dışarıya bakan camdan gelen ışık hüzmeleri odayı aydınlatıyordu.Oda toz içindeydi.Işık hüzmelerinin üzerinde toz zerrecikleri hareket ediyordu.Tavanın köşesinde de bir örümcek ağ örmüştü.Geniş bir salona girmişti ve sağ tarafta mutfak odayla birleşikti.Solunda televizyonun arkasında bir oturma grubu vardı.Büyük koltukta bir anne bebeğini emzirirken ölmüştü.Kafası arkaya düşmüştü.Bebeğinse suratını kurtçuklar yiyordu.Bebek hastalıktan değil açlıktan öldüğü belli oluyordu.Hiçbir hastalık belirtisi onda yoktu.
Emre daha fazla dayanamayıp kafasını çevirdi.Bebeğin suratına bakmak kusmasına neden olacaktı.Hele de o yanağındaki kurtların yuvalandığı çöküntü...
Dayanamayıp yere kustu.Eliyle ağzını silip mutfağa yöneldi.
Beklediğini burada buldu.Tam da düşündüğü gibiydi.Burada yiyecek depolamışlardı.Heryerde konserverler,makarna paketleri,su şişeleri...Buzdolabını açınca da aynı görüntüyle karşılaştı.Yiyeceklerden bozulmayanları alabileceği kadar çantasına doldurdu.Gidecekken banyoya uğramaya karar verdi.Duş almayalı ne kadar olmuştu?Kesin berbat kokuyordu.
Banyoyu bulmak için koridora çıktı.Gelmediği tarafa doğru ilerlemeye başladı.Koridor 3 metre ilerde sağa kıvrılıyordu.Ortada ise bir sehpa ve üzerinde fotoğraflar vardı.Emre yaklaştı ve fotoğraflara bakmaya başladı.Mutlu aile fotoğrafları heryerdeydi.Salondaki kadın,bir adam ve bebekleri...
Koridordan sağa döndü ve köşede yatan adamı gördü.Fotoğraflardaki adam olmalıydı.Adamı kenara ittirdi.Kapıyı açıp banyoya girdi.Burası da sadece camından giren ışıklarla aydınlanıyordu.
Emre aynanın karşısına geçti,kendine baktı.Saçları darmadağın olmuştu,sakalları uzamıştı.Rafları karıştırmaya başladı.Tıraş bıçağı buldu ama jeli başta bulamadı.Mutfağa gidip su bidonlarından 5 tane getirdi.Tıraş oldu,sonrasında bidonlardan dökerek duş almak nekadar zor olsa da duş aldı.Saçlarını bir süre taradı ve evden çıkmak üzere kapıya yöneldi.
Arabaya doğru yürümeye başladı.Arabaya varmadan iki kere durması gerekti çünkü çantası inanılmaz ağırdı ve omuzları çökmüştü.
Arabaya varınca Sude henüz gelmemişti.Çantasını arka koltuğa bıraktı,kaputa çıkıp oturdu.Etrafa bakınırken elini cebine götürüp fotoğrafı çıkardı.Parmağını yanakları üzerinde gezdirdi.Düşüncelere dalmışken Sude'nin sesini duyunca birden kafasını kaldırdı ve fotoğrafı cebine geri koydu.
"Çok beklettim mi?"
"Yok bende şimdi gelmiştim.O elindeki kutu da ne?"
Sude gülümsedi.Elinde koyumavi renkte ve beyaz şeritleri olan soğutucuya benzeyen orta boyutlarda bir kutu vardı.
Yaklaştı,kutuyu kaputa koydu.Açtığında içinde iki uzun balık buzlu suyun arasında duruyordu.Emre balık yemeye bayılırdı.Gözleri birden açıldı.Tam nasıl demek için kızın suratına bakıcakken Sude ona fırsat vermeden,"Yolda dönerken balıkçıların olduğu bir sokağa rastladım.Marketlerden yiyecek bulmak zor olduğundan şansımı deneyeyim dedim,bunu buldum.Balık sever misin?"
"Sen ne diyorsun,bayılırım."İçinden kıza sarılmak geldi.Bir hareketlendi ama sonra kendini frenledi.Neden durduğunu bilmiyordu ama durmuştu.
Sude kaputa çıktı,Emre'nin yanına oturdu.
"Biliyorum biraz kötü tanıştık seninle Emre.İkimizinde kendine göre yaptıklarımızın nedenleri var ama bir şeyi bilmeni istiyorum.Aramızdaki soğukluğu kaldırmak istiyorum.Yaşananları unutup yeniden başlamaya ne dersin?"
Kız elini uzattı.Emre tereddüt etmeden kızın elini sıktı.
"Aslında ben de aynı şekilde düşünüyordum ama nasıl söyleyeceğimi,yapacağımı bilmiyordum."kız başını onaylarmış gibi salladı.
"Ayrıca balıkla beni can evimden vurduğunu söylemeliyim."dedi Emre ve ikisi de güldü.
Kız kaputtan indi."Yolda gelirken motorsiklet mağazası da gördüm.Oraya gidebiliriz.Cam vitrinden içeride birsürü motorsiklet görmüştüm."
"Tamam.Bekle çantamı alayım geliyorum."Emre çantasını alıp Sude'yi takip etmeye başladı.Birsüre sessizce yürüdükten sonra Sude sessizliği bozdu.
"O elindeki fotoğrafta kim vardı?"Sude çocuğun birden mutlu olan yüzünün bozulduğunu gördü.Gözleri dalgınlaşmıştı.
"Pardon,özelse ben..."
"Önemli biri değil.Boşver."diye konuyu anında kapadı Emre.Sude bir süre Emre'nin cevap vermeyeceğini düşünmüştü.
Motorsiklet mağazasına varınca Emre camdan vitrini indirdi ve içeri girdiler.Her tarafta motorsikletler vardı.Bir sürü değişik modelde motorsikletler,lastikler,civatalar,yağlar,motorsiklet ekipmanları...Bir süre gezindikten sonra"Kullandığım motorsiklet de Kawasaki'ydi."dedi Sude.Emre kafasıyla onayladı.Mağazanın arkasında yanyana dizilen aynı marka 10 tane motorsiklet gördüler.Bunların öndekileriden daha iyi ve pahalı olduğu hemen anlaşılıyordu."Buna ne dersin?"dedi Emre.
Sude yaklaştı.Motorsikleti incelemeye başladı.Yan tarafında Ninja 400 yazıyordu.
"Güzel.Anahtarları da üstünde."Sıranın sonundaki yeşil olanını gözüne kestirdi."Ben yeşil olanı alacağım."
Emre de gri olanını seçti ve sırayla mağazadan çıkardılar.
"Sen kullanmasını biliyor musun?İstersen öğretebilirim."
"Saol,biliyorum."Sude biraz şaşırdı.
"Nasıl öğrendin?"
Emre motoru çalıştırdı ve kıza gülümseyerek"Bilmek istemezsin."dedi.Sude de gülümsedi.
"Nereye gidiyoruz?Yani demek istediğim başka insanları arayacağız değil mi?"
"Doğuya gidiyoruz."dedi sadece Emre ve ilerlemeye başladı.Sude gene biraz şüphelenmişti.Garip biriydi Emre.Sanki bir şeyler saklıyordu ondan.Neyse diye düşünüp Emre'nin arkasından ilerlemeye başladı.
Anayola ulaşana kadar çok fazla dur kalk yaptılar.Öyleki yolun bazı yerleri okadar tıkanıktı ki yolların dışından gitmeleri gerekiyordu.Anayola çıkıp doğuya yöneldikten bir süre sonra tıkanıklık azaldı.20 dakika sonra ise artık alıştıkları bir askeri barikattan sonra tamamen bitti.
Güzel ormanlık bir yola girdiler.İkisi de iyi hissediyordu.Sude Emre'yi yakaladı,yanına geldi.Birbirlerine bakıp sırıttıktan sonra Sude
biraz daha gaza yüklendi ve Emre'nin bir miktar önüne geçti.Sonra aynısını Emre yapıp ona yetişti.Bunu bir kez daha tekrarladılar ve artık gülümsemeleri tüm yüzlerine yayılmıştı.Sonra Sude gaza sonuna kadar yüklendi ve ok gibi atağa kalktı.Saçları arkasından dalgalanıyordu.Vuuuuhuuu!diye bağırıp sağa sola kırdı.Bir süre sonra ise artık boş yolda yarışmaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Virüs
מדע בדיוניRusya'da biyolojik araştırmalar yapan bir labaratuvarda bir sorun çıkar ve insanların %99'unu iki hafta içinde öldürecek bir virüs tüm dünyaya yayılmaya başlar.Hastalık bulaşan insanın yüzünde gri lekeler çıktığından hastalıktan sonra hayatta kalan...