Bölüm 3: KABA

70 18 21
                                    


Hayatımız boyunca hep bir şeyleri sorgularız. Her şeyin en iyisini kendimiz için yapmaya çalışırız. Bencildir insanoğlu iyi olan hangisi düşünmez kendisi için hangisinin iyi olduğuna bakar. Hatta can almaya bile kalkar insanoğlu kim olarak? Biz kimiz ki can almaya kalkıyoruz. Peki hiç düşündünüz mü can almak günahken ve bunun karşılığı cehennemken neden can veremiyoruz neden can verip cennette yer edinemiyoruz? Bazen sorgulamalı insan kim olduğunu. Yapabileceklerimizi ve yapamayacaklarımızı, iyiyi ve kötüyü bunları düşünerek davranmalı insanoğlu.

Bende yaklaşık yarım saattir babamın karşısında bunları düşünüyorum. Poyraz'ın kim olduğunu, babasını. Babam o arabada ne işim olduğunu sorguluyor. Babamın delici bakışlarıyla eve girdiğimde Poyraz'da gitmişti. Babamla dakikalardır susuyorduk. Sonunda genzini temizleyecek bir şekilde öksürüp yüzünü bana çevirdi. ''Evet Derin o çocuğun arabasında ne işin vardı?'' ''Baba o çocuk benim okuldan arkadaşım ve onunda bir adı var Poyraz.'' ''Onun kim olduğunu gayet iyi biliyorum. Babasıyla birkaç kez ortak toplantılarda bulunmuştuk fakat tekin insanlar değil. O çocukla arkadaşlık etmeni istemiyorum!'' ''Baba, ne zamandır bu tür şeyleri sorguluyoruz. Kimin nasıl birisi olduğunu anlayacak yaştayım. Daha fazla bu konuda konuşmak istemiyorum.''

Babamı arkada bırakarak ağır adımlarla merdivenlere yöneldim. Sırtımdaki yara sağ olsun hızlı hareket etmeme engel oluyordu. Babamın arkamdan söylenmelerine kulak asmadan odama girip Buse'yi aradım ve bize gelmesini söyledim. Baş ucumda minik bir kitap rafı vardı elime Tunç İlkman'ın Parla kitabını aldım ne zamandır okumaya fırsat bulamadığım ama merak ettiğim bir kitaptı.

Odanın kapısı aralanıp ışık açıldığında gözlerimi kırpıştırdım. Gelen Buse'ydi. Sahi ben en son kitap okuyordum ne ara uyuyakalmıştım. Aldığım ilaçlardandır diye bir düşünce geçti aklımdan. Buse'ye yaralandığımı söylediğim için bana yavaşça sarıldığında ona karşılık verdim. Yatağın diğer ucuna oturup meraklı gözlerle bana bakmaya başladı. ''Tamam Buse böyle bakmayı kesersen anlatacağım her şeyi.'' Tebessüm etti. Uzun saçlarını geriye atarak ''Hadisene kızım bekliyorum ama gayet iyi görünüyorsun yaralandım deyince öldüm meraktan annenleri de arayamadım.''

Ona olan biten her şeyi anlattığımda ağzı o şeklini almış bir şekilde suratıma bakıyordu. Hafifçe iteledim ''Buse iyi misin ?'' ''Sana oraya gitmenin tehlikeli olduğunu söylemiştim nasıl gizleyeceksin bu olayı ailenden?'' diye bir soru yönelttiğinde ona bilmiyorum anlamında kafamı salladım. Buse tam bir şey diyecekken Selma ablanın odaya girmesiyle sustuk. ''Yemek hazır sizi bekliyorlar.'' Dediğinde Selma ablayı onaylarcasına kafamı salladım.

Buse'nin yardımlarıyla aşağı inip masaya oturduk. Deniz her zamanki gibi hareketliydi ama bugün extra bir şımarıklığı vardı sürekli bana bulaşıyordu. Yemeğin bitiminde Buse'yle tam odaya girecekken Deniz sırtıma zıpladı. Olduğum yere çivilendim hayatımda daha önce hiç böyle bir acı hissetmemiştim ki gözlerim dayanamayıp dolmaya başladı gözyaşlarımdan bir tanesi firar ettiğinde yavaşça odaya girip Deniz'in suratına kapıyı çarptım. Beş dakika sonra Buse'de odaya girdiğinde Deniz'e yaptığı açıklamayı söylüyordu. Ama şuan onu duymuyordum canım çok yanıyordu.

Buse hırkamı çıkarıp yarama bakmak için arkama geçti. ''Derin b.. bu kanıyor. Kahretsin dikişlerin açılmış! Poyraz'ı ara hemen.'' ''Buse dur aramak yok kimseyi. Şimdi sessizce evden çıkıp hastaneye gideceğiz.'' ''Derin saçmalama hastanede nasıl olduğunu soracaklar ne diyeceksin tutanak tutmak isteyecekler ailenin her şeyi öğrenmesini mi istiyorsun!'' Haklıydı. Konu Poyraz'la konuşmak olunca heyecandan her detayı atlıyordum.

Buse aceleci bir şekilde telefonu elimden alıp Poyraz'ın numarasını arıyordu rehberimde. ''Buse dur tamam ben ararım. Poyraz bu olayı kimseye anlatma dedi. O yüzden sen arayamazsın.'' Garip bir bakış atıp telefonu bana uzattı. Poyraz'ın adının üstüne tıklayıp derin bir nefes aldıktan sonra arama kısmına bastım..

Çalıyor.. Çalıyor..

''Efendim Derin? '' ''Şey.. Sanırım dikişlerim açıldı, canım acıyor ve kimseye söyleyemiyorum.'' ''Anladım. Bekle geliyorum, gündüz bıraktığım evde misin? '' ''Evet'' dıt dıt dıt.. Hayvan insan bi görüşürüz derdi suratıma kapatmakta ne demek bela mıyım ben. Suratım asık bir şekilde Buse'ye döndüm.

''Noldu? Gelmiyor mu yoksa'' ''Yoo gelecekmiş. Bekle dedi.'' ''Eee sen niye suratını astın o halde? '' ''Off! Canım acıdığı için astım suratımı Buse oldu mu?'' Buse umursamaz bir şekilde omzunu silktiğinde yersiz yere onu kırdığımı fark ettim. ''Özür dilerim öyle sert çıkmak istemedim Poyraz'a sinirlendim çok ters bir çocuk.'' Buse'nin kıkırtısını işittim ''Vaaayy demek onun davranışlarını umursayacak kadar hoşlanıyorsun yani.. '' ''Hayır!'' diye cırladım ona. İmalı bakışlarını bana yollarken telefona gelen mesaja baktım.

Gönderen: Poyraz Değirmen

''Aşağıdayım. İn.''

Allah'ın öküzü. Kaba insan. Söylenmeyi bırakıp Buse'ye Poyraz'ın geldiğini annemlere bir şey çaktırmamasını söyleyip sessiz sessiz merdivenlerden indim. Ortalıkta kimse gözükmüyordu anlaşılan herkes odasına çekilmişti. Bu benim için iyi bir durumdu. Aynı sessizlikte evden de çıkıp yaramın acısı yüzünden yavaş adımlarla sokağa adımladım. Az ileride siyah bir araba duruyordu bana sinyal çaktığında Poyraz olduğunu anlayarak arabaya doğru ilerledim. Poyraz içerden kapıyı açtığın da ön tarafa yavaşça oturdum.

''Ne oldu dikişlerine? Neden dikkat etmiyorsun?'' ''Biraz daha kibar birisi olamaz mısın. Hep böyle kaba mısın?'' ''Hayır büyütüldüğüm gibiyim. Olması gerektiği gibi.'' Ne demek istemişti şimdi yanlış bir şey mi demiştim acaba. ''Bana bakmayı bırak Derin SÜVARİ. İzlenilmekten hoşlanmam.'' ''Peki deyip cama döndüm. O anda radyodan Sıla ve Rubato düeti Yıkılmışım Ben şarkısı çalmaya başladı.

Şarkıya sessizce eşlik ediyordum. Severdim bu şarkıyı. Şarkının sonlarına doğru hastaneye varmıştık. Arabanın kapısını açıp arabadan indim. Poyraz'ın yüzüne baktığımda benim sıcak kahvelerimle onun soğuk maviliği buluştu. ''Yardımcı olur musun canım iyice acımaya başladıda.'' Bu soruyu bilerek Poyraz'a yönelttim çünkü soğuk maviliğinin arkasında ki merhameti fark ediyordum ve ben o merhameti istiyordum.

Poyraz bana kolunu uzattığında ağır adımlarla hastaneye girdik. Özel hastaneydi burası ve sanırım Poyraz beni getirmeden önce ayarlamıştı çünkü beni odaya aldıklarında hemşire kız direk arkama geçmiş ve dikişlerimi yenilemeye başlamıştı. Pansuman işlemini haletlikten sonra tekrar arabaya bindik. Garip birisiydi Poyraz. Gerek kalmadıkça konuşmaz. Her zaman sert bir görüntü çizer ama belli ki merhameti de var yoksa beni buraya getirmeyebilirdi bana yardımcı olmayabilirdi.

Eve yaklaşmıştık. Arabayı sağa çekip durduğunda inmemi beklerken ona döndüm ''Teşekkür ederim kaba adam! İyi geceler..'' ''Teşekküre gerek yok. Yapmam gerekenleri yapıyorum.'' Dediğinde ona belirgin bir şekilde gözlerimi devirdim tepkisine maruz kalmamak için arabadan indim. Kapıyı açıp içeri girdiğim de Poyraz hala duruyordu. Sessizce odama çıktım Buse yatağımda uyuyakalmıştı. Ses çıkarmadan cama ilerleyip dışarı baktığımda Poyraz yeni gidiyordu.

Bende Buse'nin yanına kıvrılıp Poyraz'ı düşünmeye başladım. Beni ona çeken şey neydi? Neden onu görünce elim ayağım dolaşıyordu. Onun yanında olmadığım bir Derin'e dönüşüyordum. Ama yollar vardı bizi rast getirmeyen..

.

.

Canlarıııım bugün yeni bölüm günü. Henüz belirli bir düzen oturtmadım ama birkaç hafta sonra bölüm atacağım günleri belirleyeceğim. Bu bölüm biraz olaysız geçti. Geçiş bölümü olarak da düşünebiliriz. Evet sizce hikaye nasıl ilerliyor? Memnun musunuz ? Bu arada hikayemiz için karakterleri belirledim ileride sizinle de paylaşacağım :).

Görüşlerinizi, oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum :).   Sizi seviyorum :).

Hoşçakalın :)))..

KIVILCIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin