death smells like blue velvet

6.3K 512 114
                                    

Harry, kızın yerde yatan solgun ve cansız bedenine baktı.

Büyük ellerini kızın soğuk ve narin bedenine değdirdiğin de, küçük bir gözyaşı kızın köprücük kemiğine damladı.

Harry ıslaklığı hemen sildi. Sanki gözyaşı kızın bedenini kirletecek gibi hissediyordu.

Ev sessizdi, Harry'nin içinde bulunduğu tüm duygu fırtınalarına rağmen sessizdi ve bu sessizlik Harry'i ürkütüyordu.

Kemiklerinin bile sızlamasına sebep olan bir duygu karmaşıklığının içindeydi işte.

"Neden?" diye sordu kızın duyamayacağını bile bile.

Kızın kahverengi saçlarını eline aldı, bu sabah duş almış olmalıydı.

Üzerinde uzun, mavi kadife elbisesi vardı.

Elbisesinin yakası,boynunu tamamen açıkta bırakmıştı.

Harry, kızın saçlarını soğuk zemine doğru bıraktı.

Harry, saçların saklayamadığı boynunda ki morlukta parmaklarını gezdirdi.Boğazında bir şey hissetti, acı.

Yerde ki ipe baktığında, gözyaşlarını daha fazla tutamadı.

Mahvolmuştu, kanatlarını kopartmışlardı sanki.

Harry kafasını kızın göğsüne koydu.Burnuna mavi kadifenin kokusu doldu.

Gözyaşları mavi kadifeyi kapladı ve Harry bunu hiç ama hiç umursamadı.

Kafasını kaldırdığında,tekrar ve tekrar kızın boynunda ki morluğa baktı.

Yerde yatan cansız bedene her baktığında,odaya ilk girdiğinde sallanan vücut zihnini dolduruyordu ve Harry ne yaparsa yapsın,görüntü kaybolmuyordu.

Kızın bedenini nazikçe kucağına aldı.

Acı her yerdeydi.

Kızı yatağa yatırdıktan sonra,tişörtüyle gözyaşlarını sildi,sildi ama faydası olmadı. Akmaya devam ediyorlardı çünkü.

Yatağa,kızın yanına oturdu ve zorla güldü.

"Ne gün ama. Sanırım bugün uyumak istiyorsun. Birlikte uyuyabilir miyiz?" dedi ve kızın yanına yattı.

Ağlıyordu ve farkında bile değildi,

Kızın kapalı gözlerine ve soluksuz bedenine rağmen kulağına aşk sözcükleri fısıldadı.

Duyduğuna inanıyordu.

Ayağa kalktı ve kapıdan çıkmadan önce, kıza hemen geleceğini söyledi.

Elinde ruj ve başka şeylerde vardı.

Ağlayarak kızın dudaklarını öptü,

Sonra,Romeo'yu bile kıskandıracak şekilde,son defa öptü dudaklarını.

Ama son defa olduğunu bilmiyormuş gibi davrandı.

Onu ilk defa öpüyormuş gibi hissetti ve büyük ihtimalle ikinci randevularının sonunda da öpecekti,aslında hiçbiri bir daha olmayacaktı.

Ölümden önce insanların aşırı mutlu olduğunu ve bunada ölümden önce çakan şimşek olduğunu söylerler.Bu doğruydu.

Harry,mavi kadifenin sarmaladığı kızı,ölümle yaptığı sonsuz anlaşmanın içinden çıkartmak istercesine,onun iyi gözükmesini sağlamaya çalıştı.

Kötü görünmek istemeyeceğini biliyordu ve ölüm kokan mavi kadife ona çok yakışıyordu.

Yerde ki mavi zarfı aldı ve yavaşça açtı. Kızın dokunduğu son şey buydu ve Harry zarfı incitmekten korkuyordu.

"Bu sana yazdığım son şey. Beni ilk bulacak olman,beni mahvediyor. Çünkü beni her zaman boynunda ip olan bir kız olarak hatırlayacaksın, ama ben daha güzel hatırlanmak isterdim.

Bana kızma,gün boyunca hep seni düşündüm ve hala durum aynı. Mutlu öleceğim.

Ama Harry,lütfen boynumda oluşan izi kapatır mısın? Ve lütfen ,gitmeden önce beni sertçe öp.

Son defaymış gibi,dudaklarımı dudaklarına mühürle ve kimse bunu engelleyemesin. Zaman ikimiz için dursun ve sonra,bana kırmızı rujumu sür. Saçlarımı açık bırak ve mavi kadife hep benimle olsun. Ve gitmeden önce son defa benimle uyu.

Harry,lütfen bana veda etme. Lütfen. "

Harry,gözlerinden akan şeyin mektubu mahvettiğini gördüğünde kendine lanet etti ve kızın kırmızı dudaklarına baktı. Boynunda ki morluk beyaz tenine uyum sağlayamamıştı.

Harry tekrar ve tekrar ağladı ve yatağa,kızın yanına uzandı. Cam fanus içinde uyuyan mavi kadifeli bir kız gibi görünüyordu. Gece kadar güzeldi. Mavi kadife gökyüzüydü ve teni ise yıldızlardı.

"Gitmeden önce son defa benimle uyu." diye mırıldandı Harry.

Kollarıyla kızın soğuk bedenini nazikçe sarmaladı ve onu ısıtmaya çalıştı,imkansız olduğunu bile bile. "Üşüyor musun mavi kadife?" diye sordu nazikçe,cevap alamayınca gözyaşlarına izin verdi. Kötü birgün diye düşündü,kötü birgün.

Harry sabah uyandığı zaman gözlerini açar açmaz çatlak sesiyle "günaydın mavi kadife." diye mırıldandı ama saniyeler sonra,gerçek yüzüne sert bir rüzgar gibi çarptı. Mavi kadife gitmişti.

O tamamen gitmişti ve asla geri dönmeyecekti. Harry bunu kabullenmek istemedi,gerçeği biliyordu ama kabul etmek istedi.

"Birazdan uyanır." diye mırıldandı Harry. Hayır,asla uyanmayacaktı. Harry, kırmızı rujun yüzüne dağıldığı mavi kadifeye baktı.

Sabah gözyaşları deniliyordu buna.

Ayağa kalktı ve kızın buz gibi olmuş bedenine baktı.

"Seni özledim mavi kadife. Ne zaman uyanacaksın? Eğer uyanmayacaksan,ben uyuyacağım."

Mavi kadife cevap vermedi ama Harry cevabı anlamıştı.

Harry ayağa kalktı ve masanın üzerinde duran saf alkol şişesine buruk bir mutlulukla baktı.

Mavi kadifeye son defa baktı ve saf alkolü yatağın ve odanın farklı köşelerine boşalttı.

Mavi kadifenin yanına yattı ve mavi kadifeyi öpmeden önce evi ateşe verdi.

Yatağın ve odanın etrafı alevlerle çevrildiği zaman, Harry mutluydu.

Mavi kadifenin etrafını sarmış olan alevler, Harry'i mutlu etti,artık mavi kadife üşümeyecekti.

Alevler yatağın etrafını tamamen sardığında,

"Sana veda etmiyorum." diye fısıldadı.

Vücutları tamamen ısınmadan önce, Harry mavi kadife elbisenin kıza ne kadar yakıştığını düşünüp gülümsedi.

Harry,artık ölümün nasıl koktuğunu biliyordu.

Ölüm,mavi kadife gibi kokuyordu.

*Kısa bir one shot.Blue Velvet dinlediğim sırada aklıma geldi ve bir saatte ortaya böyle bir şey çıktıı.*

death smells like blue velvetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin