++ TÜRKİYE'DEKİ İRAN ++
(İran Derin Devleti)Mevzu çok boyutlu ve derin.
İran, Humeyni Devrimi'nden sonra ciddi bir dinamik yakalayıp Ortadoğu ve birçok İslâm ülkesinde yayılıma geçti. Şuan da hızla İslâm dünyasını kuşatıyorlar. İran'ın etkinlik alanı arttı ve hegemonyasını büyüttü.
2025'te neredeyse İslam ülkelerinin çoğuna hâkim olmaya yönelik büyük bir operasyon planladı. Bunun için İran'daki iç muhalif dinamiklerin buna engel olması önlenecekti. Nasıl mı? Dikkat!
İran derin devleti bir karar aldı ve etki ajanlarını kullanarak ülkesindeki muhalifleri ayaklandırdı. Onları ezip etkisiz hale getirmek için yaptı bunu. Bu, klasik eski bir metottur: Etki ajanlarıyla isyan ettir. Sonra suç üstü yakalayıp etkisiz hale getir. Bu riskli iştir ama. Kontrolden çıkabilir.
İran Derin Devleti şuanki olayları kendi büyütüyor. Dışarıya yönelik büyük operasyonlara başlatacak. Önce içerideki pürüzleri engel olmaması için etkisiz hale getiriyor.
Şimdi anlatacaklarımı iyi okuyun.
1979'da İran'da Humeyni devrim yapınca bir devlet politikası belirledi: Bu politikaya göre devrimi yaşatabilmek ve tüm İslam ülkelerine Şiilik-İrancılık yayarak hâkim olmak için bu devrimi dış ülkelere de ihraç etmek istedi...
Özellikle Pakistan, Türkiye ve Mısır'a, İran'da yapılan Şii devrim ihraç edebilirse bölgede bir sirkülasyon sağlayıp güçlü bir kutup haline gelecekti...
Fakat bunun için özellikle saydığım 3 ülkede İran sempatizanı ve ajanı olarak çalışan adamları olması lazımdı. Özellikle Türkiye'de 1990'dan sonra bu zemini bulmak için eline süper bir fırsat geçti. İran'daki İslami devrimin etkisi ile Türkiye'de ki birçok İslamcı İran'a aşırı sempati duymaya başladı. Özellikle Erbakan Hoca'nın partisi İran yanlılarının ve ajanlarının arayıp da bulamayacağı karargah olmuştu. Bu sayede İran, çeşitli tarikat ve cemaatlere de adamlarını yerleştirdi. Bitti mi ? Hayır, daha bitmedi.
Erbakan Hoca'nın partisi 90'dan sonra bazı illeri alarak büyümeye devam etti. Bu arada İrancı şebekenin örgütlenmesi de büyüyordu. Erbakan Hoca 1996-97'de başbakan olup içinde İran'ın da olduğu 8 İslâm ülkesi ile birlik kurmak istedi. Ve kuruldu.
İran tam o ara Türkiye'deki örgütlenmesini profesyonel seviyeye ulaştırdı. Artık Erbakan'ın partisinde bile çok etkin oldular. Partide İran'a sempati duymayanı tasfiye etmeye başladılar. Şuan bile partide çok etkindirler. Bakın, Erdoğan İran'a karşı sert bir tavır takınınca ses "SAADET PARTİSİNDEN" gelir. İranla elbette stratejik ittifaklar kurulabilir lakin çok dikkat etmeli.
İran sadece islamcılara mı sızdı? Hayır. Alevileri kullanarak CHP'ye bile sızdı. İyi takip ettiyseniz anlamışsınızdır. Kimi tarikatların içine mürit kılığında girdi ve fitne çıkardı. Bunlar İran'a çalışan kışkırtıcı ajanlardı. FETÖ'de bile çok sayıda vardı.
Erbakan Hoca da İran'da sünni bir örgütlenme oluşturmak istedi. Fakat İran'a gönderdiği adamların hepsi İrancı olup geri geldi. Gelenler, Türkiye'de İran'ın örgütlenmesine yardım ettiler. Erbakan Hoca, Türkiye'den adam göndermeyi kesti. Direk İran'daki sünnileri örgütlemeyi denedi. Peki başarılı oldu mu?
İran sert bir şekilde ezdi. Fakat Türkiye'ye eğitim görmesi için sünni gençler getirilip tekrar İran'a gönderildi. İran kesinlikle yüz vermedi. Mollalar ipi sıkı tutuyordu.
Burayı iyi okuyun.
28 Şubat'ta İran'ın da rolü vardır. Yanlış duymadınız. Erbakan Hoca İslâm Birliğini kurmak için harekete geçti. Güçlü 8 islam ülkesiyle D-8'i kurdu dedik. İran da vardı. Fakat bu birlik ve oluşturduğu dalga daha çok Türkiye'nin sünniliğini hâkim kılmaya yönelikti. Ve böyle bir dalga yayılıyordu. Selçuklu ve Osmanlı'dan bu yana İran ve Şii komite bunu hiç sevmedi. İran Türkiye'nin İslam âleminin lideri olmasını asla istemiyordu.
1997'de Erbakan Başbakan olunca RP içindeki İran'ın etki ajanları Erbakan Hoca'yı radikal şeyler yapmaya ittiler. RP içinde kafalarına göre de radikal şeyler yaptılar. Zamansız faaliyetler yapmaya da ittiler. Böylece 28 Şubat Darbesini tetiklediler. Bakın bunlar iyi araştırılmalı. Bu şuana kadar hiç araştırılmadı. İran'nın etki ajanları Erbakan Hoca ve Partisini nasıl zamansız adımlar atmaya itti. RP'li Sincan Belediyesinin düzenlediği olaylı Kudüs gecesinden Parti merkezinin haberi yoktu. Şevket Kazan ve Erbakan Hoca çok kızmışlardı.
İran, şuan da dahil Kemalist rejimi hep destekler. Çünkü Kemalizm için Müslüman ülkelere yayılmak diye bir durum söz konusu değil. Edirne Kars arasından başka yere hâkim olma yoktur. Koyu ulusalcılık. Bu tam İran'ın işine gelen bir şeydir. Etrafına, Müslüman ülkelere yayılan sünni Türkiye İran'ın işine çomak sokar. Bu yüzden Erbakan ve Erdoğan gibi iktidarların hâkim olup sünni dinamikleri harekete geçirip etrafa yayılacaklarını bilirler. Bu yüzden 28 Şubat ile Erbakan'ın önünü kesenler arasında İran da vardı. Hem de Kemalist rejimle iş tutarak bunu yaptı. Halen de Kemalistlerle anlattığım sebepten dolayı sıkı iş tutarlar. Türkiye, sünni dinamikleri öne çıkarıp yayılım politikası izlemesin diye.
Şimdi anlatacaklarımı not edin.Selçuklu döneminde Şii propagandası ve yayılımcılığı ciddi tehlike haline gelmişti. Nizamülmülk'ün kurdurttuğu Nizamiye medreseleri ile başta "İmam Gazali" olmak üzere birçok alim bu Şii propagandasına karşı mücadele etmeye başladı. Şii faaliyetlerini yapanlar kolayca fark edilebildiği için kolay önlem alınabiliyordu. Çünkü direk Şiiliği yayıyorlardı. Bu kolay fark edilmelerini sağlıyordu.
Şiiler bu engeli aşmak için taktik değişikliğine gittiler. Şii dünyası, Selçuklunun son döneminde bazı ajanlarını sünni alimi kılığında Selçuklu devletine soktu. Bunlar Şiiliği yaymayacaktı. Dikkat! Ehli sünnet inancını bozacaktı. Ehli sünnet inancına uyan kitleleri rayından çıkarıp bölge bölge saptıracaktı. Ehli sünnet omurga çökünce Şiilerin önünde bir tehlike kalmayacaktı.
Selçuklu ve Osmanlı döneminde Şii dünyası tarafından gönderilen "ehli sünneti bozucu" 4 ajanın etkisi hala devam etmekte. Unutmayın bu 4 ajan ŞİİLİĞİ yaymadı. Ehli sünneti rayından çıkarıp farklı mecralara soktu.
Bu 4 ajandan 2'si İslâm düşünürü olarak cemaatleşti. Diğer 2'side tarikat kılıfında cemaatleşmişti. Bu olurken Bizans ve Avrupa devletleri de buna finans desteği verdi.Ve 1900'lü 2000'li yıllara gelindi. 1923'ten sonra Türkiye'de İslam tasfiye olunca Müslüman alimler farklı cemaatler kurarak kendileri İslam'ı öğretip yaşamaya devam etmek istedi. Bunu farkeden Şii dünya, yetişmiş 4 adamına Türkiye'de hemen cemaat oluşumu kurmasını istedi. Bunlardan 2'si başarılı oldu. Biri sol-liberal kılığında vakıf, diğeri tarikat-dini topluluk şeklinde cemaatleşti büyüdü. Amaç yine aynıydı. Şiiliği yaymak değil, ehli sünnet kitleyi rayından çıkarıp farklı felsefe ve dinlerin inançlarını kabul ettirerek etkisiz hale getirmekti.
2000'li yıllara geldiğimizde ise Şii dünya daha çok "vakıf ve dernek" adı altında bu faaliyeti devam ettirdiler. Şuan 4 vakıf ve başında duran adamlar bu faaliyeti büyük çapta yürütmekteler.
İranla stratejik ortaklık kurulabilir. Tamamen itmek hata. Amerika'yla bile stratejik ortaklık kurduk. İranla niye olmasın. Fakat dikkat etmeli.
-- Mustafa Güldağı --
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Dünya düzeni
Non-FictionBu hikayede Yeni Dünya düzenini yazıcam. Kimi zaman başkasının yazısını yayınlıyıcam, kimi zaman kendi yazdıklarımı.