her şey bir gecede değişiyor,

976 96 199
                                    

night people - you me at six

Namjoon'un arabayı otelin önüne park etmesiyle yarı kapalı bilinçteki gençler "Ne olduk ya!" "Kaza mı yaptık lan." diye bağırmaya başlıyor, Taehyung "Şimdi kusuca-" mırıldanmasını bitiremeden arabanın kapısını açıp asfalt park alanına kanına henüz karışmamış olan alkolü çıkartıyor. 

Her şey ultra neon renklerde gerçekleşiyor. Otelin kaliteli pavyonların tabelalarına benzer tabelasında Sea Fan Apis yazıyor, geceye pembe renk hakim, ya da bu mercan şeklindeki fonun üstündeki Sea Fan Apis yazısının pembe renkten ibaret olması geceye pembe renk hakimmiş gibi düşündürtüyor. Geceye pembe rengin hakim olduğunu arabadaki herkes düşünüyor, Taehyung hariç, o kusuyor.

Bir iki palmiyenin otelin yanından selam çaktığını görüyor Yoongi, aralarında en ayık olan o ama yine de arabayı Namjoon'a kullandırtmış çünkü tanışmalarının üstünden henüz saatler geçmiş olan bu insanlara ehliyetinin olmadığını söylememiş. Garip olansa şu, araba onun. Zaten hiçbir zaman yalnız başına yapılan yolculukları sevmiyor Yoongi. Her zaman bir yol arkadaşı oluyor ve yol arkadaşına her zaman arabasının anahtarını veriyor.

Bunun güvenle alakalı olduğunu düşünmek gereksiz iyimserliğe kaçar, Namjoon acınası derecede iyimser olduğu için Yoongi bardan çıkarken arabanın anahtarını ellerine doğru fırlattığında içten bir şekilde gülümsüyor, herkes Namjoon değil çoğu insan Yoongi'nin garip olduğunun farkında ancak anahtarı geri teslim eden de olmamış şu ana kadar. Babasının parası mı varmış, banka mı soymuş da Chrysler Newport'a sahip olmuş bu asfalta istifra eden Taehyung'un aklındaki sorular ama kimse cevabı bilmiyor. Yoongi bu konu hakkında konuşmuyor, hakkında soru gelse cevapsız bırakıyor. Palmiyeleri görünce yüzü gülüyor biraz, palmiyeleri, plajları ve neon renkleri seviyor. Dünyasına bu sevdikleri hakim değil, ara sıra rastlıyor, bu gece tüm sevdiği güzellikleri ağırlıyor bünyesinde. Büyülü bir gece olacak, bunu palmiyeleri gördüğü an anlıyor.

Jeongguk arabada en sessiz olan kişi, barda da pek konuştuğu söylenemez. O sadece Taehyung'un götünü toplamakla meşgul. Taehyung kusarken sırtını sıvazlıyor. Sea Fan Apis'in altında yazanlar dikkatini çektiği için okuyor. "Air Color ne demek Hyung?" Soruyu Namjoon'a soruyor tabii ama Namjoon pek oralı değil, içeride yer olması için agnostikliğini bir kenara bırakıp var olan ve olmuş, eski ve yeni tüm tanrılara dua edecek duruma gelmiş vaziyette. İşi düştüğünde Tanrı'ya sığınan biri. "Hava rengi ne anlam ifade edebilir ki! Hem biz neden eve gitmiyoruz Hyung?" sesi biraz buruk Jeongguk'un. Eve neden gitmiyorlar, bilmiyor. Taehyung'un barda telefon numarasını verdiği herifin ne zaman yazacağını da bilmiyor. Neyseki agnostik değil, Hristiyan, bu yüzden inandığı ve yüreğinde taşıdığı Tanrısına o yavşak adamın bu gece içinde mesaj atması için yalvarıyor. Taehyung kendinde değilken o yavşağa engeli basmak istiyor.

İşte bilinçleri yarı yarıya kapalı gençlerin aklının köşelerinde bambaşka şeyler dönüp duruyorken Taehyung hariç tabii, onun aklında bir şey yok sadece ağzını elinin tersiyle siliyor, Sea Fan'a giriyorlar.

Namjoon önderliğinde resepsiyona yürüyorlar ve resepsiyonda dikilen siyah saçlı herifin baygın bakışlarına maruz kalıyorlar. "Boş odamız yok." diyor Jimin yani resepsiyonist. Gecenin bir vakti sırf bölgenin en ucuz oteli diye içeri doluşan sarhoşlardan bıkmış durumda. Gece vardiyasından nefret ediyor. İşinden nefret ediyor. Turizm okurken oteller zincirine sahip olacağını düşünüyordu, ama şimdi ucuz bir otelin ucuz resepsiyonunda ucuz bir resepsiyonistten başkası değil, hayal kırıklıklarından nefret ediyor.

ten seconds not to die ༄ yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin