Bir türün neden çok yayıldığını ve çoğaldığını ve onun hısımı olanbaşka bir türün neden dar bir alana yayıldığını ve az bulunduğunu kim açıklayabilir? Oysa bu ilişkilerçok önemlidir, çünkü yeryüzündeki her canlının bugünkü esenliğini ve bence, gelecekteki başarısınıve geçireceği değişikliği belirlemektedir. Dünya tarihinin eski yerbilimsel dönemlerinde yaşamışsayısız varlıkların karşılıklı ilişkileri üzerine bildiklerimiz daha da azdır. Pek çok şey karanlıkkalmakta ve uzun zaman karanlık kalacak ise de, başarabildiğim en titiz çalışmadan ve en nesnel(objective) yargılamadan sonra, doğa bilginlerinin yakın zamana dek benimsedikleri ve eskidenbenim de benimsediğim görüşün, –yani, her türün başlıbaşına yaratılmış olduğu görüşünün–yanlışlığı konusunda hiç kuşkum yoktur. Türlerin değişmez olmadığına, tersine, aynı cinsten (genus)denenlerin tıpkı herhangi bir türün onaylanmış çeşitlerinin o türün dölleri olması gibi, başka vegenellikle tükenmiş bir türün doğrudan doğruya dölleri olduğuna kesinlikle inanıyorum. Bundanbaşka, Doğal Seçmenin, değişiklik geçirmenin biricik yolu değilse bile, en önemli yolu olduğukanısındayım.BİRİNCİ BÖLÜMEVCİLLEŞMENİN ETKİSİNDE DEĞİŞİMDeğişkenliğin nedenleri • Alışkanlığın ve parçaların kullanılıp kullanılmamasının etkileri •Karşılıklı değişim • Soyaçekim • Evcil çeşitlerin ırası • Çeşitlerle türleri ayırt etmeningüçlükleri • Bir ya da birden çok türden olan evcil çeşitlerin kökeni • Evcil güvercinler, evcilgüvercinlerin farkları ve kökeni • Eskiden izlenmiş seçme ilkeleri ve bunların etkileri •Yöntemli (bilinçli) ve bilinçsiz seçme • Evcil türlerimizin bilinmeyen kökeni • İnsanın seçmeyetisine elverişli durumlarDEĞİŞKENLİĞİN NEDENLERİEski tarım bitkilerimizin ve evcil hayvanlarımızın aynı çeşidinden ya da alt-çeşidinden (sub-variety)olan bireyleri birbirleriyle karşılaştırınca gözümüze ilk çarpan noktalardan biri, onlarınbirbirlerinden doğal bir durumdaki herhangi bir türün ya da çeşidin bireylerinde görüldüğündendaha farklı olmasıdır. Tarıma alınmış ve çağlar boyunca en farklı iklimlerin ve işlemlerin etkisindedeğişmiş bitkilerin ve hayvanların büyük farklılığını incelersek, bu büyük değişkenliğin, evcilürünlerimizin ata-türlerinin doğada karşılaşılageldiğinden biraz başka ve daha az kararlı yaşamkoşullarında yetiştirilmişliklerine bağlı olduğu sonucuna varırız. Andrew Knight'ın öne sürdüğü budeğişkenliğin kısmen besin fazlalığı ile bağlantılı olabileceği görüşünde de epey olasılık vardır.Organik varlıkların pek çok kuşak boyunca büyük ölçüde bir değişmeye yol açan yeni koşullarlakarşılaşmak zorunda kaldıkları; ve oluşumları bir kez değişmeye başlayınca, bunun genellikle birçokkuşakta sürüp gittiği besbellidir. Değişken bir organizmanın değişmesinin tarım koşullarındadurduğunu gösteren bir olgu yoktur. En eski tarım bitkilerimiz, örneğin buğday, hâlâ yeni çeşitlertüretmektedir ve en eski evcil hayvanlarımız hızla iyileştirilmeye ya da değişiklik geçirmeye hâlâyeteneklidir.Bu konuyla uzun süre uğraştıktan sonra varabildiğim sonuca göre, yaşam koşullarının iki türlüetkide bulunduğu anlaşılmaktadır: oluşumun tümünü ya da yalnız belirli parçaları doğrudan doğruyave üreme sistemini dolaylı olarak etkilemek. Doğrudan etkileme bakımından, Prof. Weismann'ın kısabir süre önce üzerinde durduğu ve benim Variation under Domestication adlı yapıtımda rastlantıylagösterdiğim gibi, her durumda iki etken olduğunu göz önünde tutmamız gerekir: organizmanındoğası ve koşulların doğası. Birincisi çok daha önemli görünmektedir, çünkü aşağı yukarı aynıdeğişimler, varabildiğimiz sonuca göre, bazen aynı koşullarda ortaya çıkmaktadır; ve öte yandan,farklı değişimler hemen hemen birbirinin aynı olarak beliren koşullarda ortaya çıkmaktadır.Döllerdeki etkiler ya belirli ya da belirsizdir. Bireylerin döllerinin hepsi, ya da yaklaşık olarak hepsi,belirli koşullarda, ayrı ayrı ve pek çok kuşak boyunca aynı tarzda değişince etkiler belirli sayılabilir.Kesinlikle böyle ortaya çıkan değişmelerin derecesi konusunda bir karara varmak aşırı güçtür.Bununla birlikte, küçük birçok değişim konusunda ancak önemsiz kuşkular olabilir –örneğin besininniceliğine bağlı büyüklük, yemin doğasından gelen renk, iklime bağlı deri kalınlığı ve kıl sıklığı, vb..Kanatlılarımızın tüylerinde gördüğümüz sayısız değişimlerin her birinin herhangi bir nedeniolmalıdır; ve belirli neden, birçok kuşaklar dizisi boyunca, birçok bireye aynı tarzda etki yapsaydı,bireylerin hepsi, belki aynı tarzda değişikliğe uğrardı. Bitkilerde urlara yol açan bir böceğinsokmasıyla bitkiye verilen bir damlacık ağının hemen ardından ortaya çıkan karmaşık ve olağanüstübelirtiler (urlar) gibi olgular, özsuyunun doğasındaki bir değişmeye bağlı olarak bitkilerde ne gibigarip değişikliklerin ortaya çıkabileceğini bize göstermektedir.Değişmiş koşulların çok daha sık görülen sonucu, belirli değişkenlikten çok belirsiz değişkenliktirve evcil ırkların oluşmasında bunun daha önemli bir yeri vardır. Aynı türün bireylerini birbirindenayıran ve ana-babaya ya da uzak bir ataya soyaçekimle bağlanamayan sayısız küçük özellikte(sapmada), belirsiz değişkenliği görmekteyiz. Arada bir, birlikte doğmuş karındaş yavrularda ve aynıkapsülün tohumlarından oluşan fidelerde bile göze çok çarpan farklar ortaya çıkmaktadır. Çok uzunsürede, belirli bir ülkede milyonları aşkın birey yetiştirildi ve aşağı yukarı aynı yemlerle beslendi veyerinde olarak yaradılış aykırılığı (monstrosity) denen yapı sapmaları türedi; ama yaradılışaykırılıkları küçük değişimlerden kesin herhangi bir çizgiyle ayrılamaz, ister aşırı önemsiz olsun,ister göze çok çarpsın, birlikte yaşayan bireyler arasında ortaya çıkan böyle yapı değişmelerininhepsi, her bireysel organizmaya yaşam koşullarının belirsiz etkileri sayılabilir; örneğin üşütmeninayrı ayrı kimseleri belirsiz bir tarzda etkilemesi, beden durumlarına ya da doğal özelliklerine göreöksürüğe, nezleye, romatizmaya ya da türlü organlarda yangılara yol açması aşağı yukarı budur.Değişmiş koşulların dolaylı etkisi dediğim şey konusunda, yani üreme sisteminin etkilenmesiyledeğişmeye, kısmen bu sistemin koşullardaki her değişmeye aşırı duyarlığı olgusunun, kısmen de,Kölreuter'in ve başkalarının belirttikleri gibi, belirli türlerin çaprazlanmasını izleyen yeni ya dadoğal olmayan koşullarda yetiştirilen bitkilerde ve hayvanlarda gözlenebilen değişkenliğin yolaçtığını kabul edebiliriz. Bazı olgular, üreme sisteminin çevre koşullarındaki çok önemsizdeğişmelere karşı ne denli duyar olduğunu açıkça göstermektedir. Hiçbir şey, bir hayvanıevcilleştirmekten daha kolay değildir ve pek az şey, o hayvanı kapalı yerde engellenmeksizinüretmekten, erkekle dişi çiftleşse bile, daha zordur. Kendi anayurdunda özgür denecek durumdatutulmakta olsa da üremek istemeyen kim bilir kaç hayvan vardır! Bu, genellikle, ama yanlış olarak,yozlaşmış içgüdülere bağlanır. Birçok tarım bitkisi çok iyi büyür, ama seyrek olarak tohum bağlar yada hiç bağlamaz! Bazı durumlarda, gelişimin özel bazı dönemlerinde, suyun biraz fazla ya da eksikolması gibi küçük bir değişmenin, bitkinin tohum vermesine ya da vermemesine yol açtığıbulunmuştur. Bu ilgi çekici konuda topladığım ve başka yerde yayımlanmış ayrıntıları buradaveremiyorum; ama, tutukluluğun etkisindeki hayvanların üremesini belirleyen yasaların ne denlibaşka olduğunu göstermek için etçil (carnivorous) hayvanların, tabanlarına basanlar (plantigrades) yada ayı familyası ayrı tutulursa, tropik bölgelerden bile olsalar, o ülkede ve tutukluluk koşullarındaözgürce ürediğini; oysa etçil kuşların, pek azı bir yana, hemen hemen hiç döllenmiş yumurtavermediğini anayım. Yerli olmayan birçok bitkinin çiçektozları (pollen), tıpkı en kısır hibritlerinkilergibi, tümüyle değersizdir. Bir yandan, cılız ve hastalıklı bile olsalar, evcil hayvanların ve bitkilerintutukluluk koşullarında özgürce üremelerine; ve öte yandan, doğal bir durumdan gençken alınmış,tümüyle evcilleşmiş, sağlıklı ve uzun ömürlü (buna sayısız örnek gösterebilirim) ama üremesistemleri bilinmeyen nedenlerce iş göremeyecek denli önemli ölçüde etkilenmiş bireylere bakarak,üreme sisteminin düzensiz çalışmasına ve ana-babalarına biraz benzemeyen döller vermesineşaşmamalıyız. Bazı organizmaların, üreme organlarının kolayca etkilenmediğini ortaya koyarak, endoğal olmayan koşullarda (örneğin kafeslerdeki tavşanlar ve dağ gelincikleri) özgürce ürediğiniekleyelim; bazı hayvanlar ve bitkiler evcilleştirilmeye ve tarıma alınmaya böylesine dayanabilir vepek az –belki doğal bir durumda olduğundan daha çok olmamak üzere– değişir.Kimi doğa bilginleri bütün değişimlerin eşeysel üreme eylemiyle ilişkili olduğuna inanmaktadırlar;ama bu kesin bir yanılmadır; başka bir çalışmamda, bahçıvanların "şakacı bitkiler" (sporting plants)dedikleri bitkilerin uzun bir listesini verdim; –bunlar, durup dururken, aynı bitki üzerinde öbürgözlerden bazen büyük ölçüde farklı, yeni, bambaşka bir göz vermektedirler. Bu göz değişimi, buböyle adlandırılabilir, aşıyla, çelikle, vb. ve bazen tohumla sürdürülebilir. Böyle şakacı bitkilerdoğanın etkisinde seyrek ortaya çıkar, ama tarıma alınmanın etkisinde ortaya çıkmaları hiç de seyrekdeğildir. Aynı ağaçta, bir-biçim (uniform) koşullarda, binlerce gözden biri birdenbire yeni bir ırakazandığına göre; ve farklı koşullarda yetişen başka başka ağaçlardaki gözler bazen aşağı yukarıaynı çeşidi (variety) –örneğin şeftali ağaçlarında tüysüz şeftali veren gözler ve alışılmış güllerdeyosun-gülleri (moss-rose) veren gözler– türettiğine göre, değişimin özel bir biçimini belirlemedekoşulların doğasının organizmanın doğasından daha az önemli olduğunu görüyoruz demektir; –koşulların doğası, belki de, alevin doğasını belirlemede, yanıcı bir madde yığınını tutuşturan birkıvılcımınkinden daha önemli değildir.ALIŞKANLIĞIN VE PARÇALARIN KULLANILMASININ YA DAKULLANILMAMASININ ETKİLERİ; KARŞILIKLI DEĞİŞİM;SOYAÇEKİMAlışkanlıkların değişmesi, çiçeklenme döneminde bitkilerin bir iklimden başka bir iklimegötürülmesi gibi, kalıtsal bir etki yaratır. Hayvanlarda parçaların artmış kullanılmasının ya dakullanılmamasının daha güçlü bir etkisi vardır; öyle ki, evcil ördeğin, bütün iskelete oranla, kanatkemiklerinin yaban ördeğininkilerden daha hafif ve bacak kemiklerinin daha ağır olduğunu buldumve bu değişme, evcil ördeğin yabanıl atalarından daha az uçmasına ve daha çok yürümesine güvenleyorulabilir. İneklerde ve keçilerde, bu hayvanların sürekli sağıldığı ülkelerde, öbür ülkelerdekilerlekarşılaştırılınca memelerde görülen büyük ve kalıtsal gelişim belki de kullanılmanın etkilerine başkabir örnektir. Evcil hayvanlarımızdan hiçbirinin bazı ülkelerde sarkık kulaklı olmayanı yoktur; kulaksarkmasının, hayvanlar pek az ürkütüldükleri için, kulak kaslarının kullanılmamasına yorulabileceğigörüşü olası görünmektedir.Değişimi birçok yasa düzenler; bunların birkaçı şöyle böyle bilinmektedir ve ilerde kısacatartışılacaktır. Burada yalnız karşılıklı değişim diye adlandırılabileni anacağım. Embriyondaki ya dakurtçuktaki (larva) önemli değişmeler belki ergin hayvanda da değişmeleri gerektirecektir. Aykırıyaratıklarda tümüyle ayrı parçalar arasındaki karşılıklı-ilişki (correlation) ilgi çekicidir. IsidoreGeoffroy St. Hilaire'ın bu konudaki değerli yapıtında buna birçok örnek gösterilmiştir. Yetiştiriciler,uzun bacakların aşağı yukarı her zaman uzamış bir başla birlikte bulunduğuna inanırlar. Karşılıklıilişkinin bazı örnekleri gerçekten gariptir: mavi gözlü ak kediler genellikle sağırdır, ama Bay Tait,kısa bir süre önce, bunun erkeklere özgü olduğunu saptadı. Renk ve yapısal özellikler birbiriyleilişkilidir, hayvanlarda ve bitkilerde bunun dikkate değer birçok örneği bulunabilir. Heusinger'inderlediği olgular, belirli bitkilerin ak koyunlara ve domuzlara dokunduğunu, oysa koyu renklibireylere dokunmadığını ortaya koyuyor: Prof. Wyman, yakınlarda, bu olgunun güzel biraçıklamasını bana bildirdi: Virginia'daki kimi çiftçilere bütün domuzlarının neden kara olduğunusormuş; çiftçiler, domuzların boyalı kökleri [Lachnanthes -ç.] yediğini, bunun hayvanlarınkemiklerini pembeleştirdiğini ve bunun, kara hayvan çeşitleri dışında, bütün toynaklı hayvanlardaböyle olduğunu söylemişler; "Cracer"lerden [Virginia'ya yerleşmiş göçmen -ç.] biri şunu eklemiş:"Yalnız kara yavruları seçip yetiştiriyoruz, çünkü yalnız onların yaşama şansı var." Tüysüzköpeklerin dişleri eksiktir; uzun ve kaba kıllı hayvanlar, uzun ve çok boynuzlu olmaya eğilimlidir;paçalı güvercinlerin dış parmakları arasında deri vardır; kısa gagalı güvercinlerin ayakları küçük,uzun gagalılarınkiler büyüktür. Bundan ötürü, seçme belirli bir özelliği artırarak sürdürülürse,yapının öbür parçaları da istenmeden ve hemen hemen kesinlikle ve ayrı parçalar arasındakikarşılıklı-ilişkinin bilinmedik yasalarının sonucu olarak değişikliğe uğrar.Değişimin farklı, bilinmeyen, ya da şöyle böyle anlaşılan yasalarının sonuçları, son derecekarmaşık ve çeşitlidir. Sümbül, patates, hatta yıldız çiçeği vb. gibi eski bazı tarım bitkilerimiz üzerineyazılmış kitapçıklar dikkatle incelenmeye değer ve çeşitlerin ve alt-çeşitlerin birbirinden hafifçeayrıldıkları sayısız özel yapı ve kuruluş biçimlerini görmek, gerçekten şaşırtıcıdır. Bütün oluşumplastikleşmiş gibi görünür ve atasal tipten küçük ölçüde ayrılır.Kalıtsal olmayan herhangi bir değişim bizim için önemsizdir. Ama kalıtsal sapmaların sayısı veçeşitliliği, sapmaların fizyolojik önemleri ister az ister çok olsun, sonsuzdur. Dr. Prosper Lucas'ın ikibüyük cilt tutan araştırması, bu konuda en iyi ve dolu araştırmadır. Soyaçekime olan eğilimden hiçbiryetiştiricinin kuşkusu yoktur; benzerin benzerden türediği onun başlıca inancıdır; bu ilkeden yalnızteorici (theoretical) yazarlar kuşkulanmaktadır. Herhangi bir sapma sık sık ortaya çıkarsa ve bunubabada ve oğulda görürsek, bunun ikisini de etkilemiş belirli bir nedene yorulabileceğinisöyleyemeyiz, ama görünüşte aynı koşullardan etkilenmiş bireyler arasında koşulların olağanüstü birbileşimine bağlı olan, çok seyrek görülen bir sapma, babada ortaya çıkarsa –milyonlarca bireydenbirinde– ve sapma oğulda da ortaya çıkarsa, şans öğretisi bizi bu yeniden ortaya çıkmayı soyaçekimeyormaya zorlar. Akşınlık (albinism), pürtüklü deri, kıllı vücut vb. gibi herkesin bilmesi gerekendurumlar aynı ailenin birkaç bireyinde ortaya çıkar. Seyrek ve garip sapmalar kalıtsalsa, daha yaygınve daha az garip sapmalar haydi haydi kalıtsal olmak gerekir. Bu konuyu tümüyle incelemenin doğruyolu, belki de, her özelliğin kalıtsallığını bir kural ve kalıtsal olmamaklığını bir sapkınlık (anomaly)olarak düşünmektir.Soyaçekimi yöneten yasalar çok büyük ölçüde bilinmiyor. Hiç kimse, bir türün ya da farklı türlerinbireylerinde belirli bir özelliğin neden bazen kalıtsal olduğunu ve neden bazen böyle olmadığınısöyleyemez; çocuk, belirli bazı ıralar bakımından niçin dedesine ya da ninesine ya da daha uzak biratasına çekmektedir; bir özellik neden çoğu zaman bir eşeyden ikisine birden, ya da yalnız birine, herzaman değilse de büyük bir çoğunlukla aynı eşeye (sex'e) iletilmektedir? Evcil hayvanlarımızınerkeklerinde ortaya çıkan özelliklerin, daha çok, ister sınırlı ister büyük bir ölçüde olsun, yalnızerkeklere iletilmesi, bizim için epey önemli bir olgudur. Güvenilir, çok daha önemli bir kural da, birözelliğin, yaşamın hangi döneminde ortaya çıkarsa çıksın, döllerde de aynı yaşta ve arada bir dahaönce görünmesidir, sanırım. Bu, birçok durumda, başka türlü de olamazdı; sığırlarda, boynuzlardakikalıtsal özelliklerin döllerde ancak ergenliğe yakın görünebilmesi böyledir; ipek böceğinin uyguntırtıllık ya da koza döneminde ortaya çıkan özellikleri vardır. Ama kalıtsal hastalıklar ve başka bazıolgular, beni bu kuralın daha geniş bir yaygınlığı olduğuna ve bir özelliğin belirli bir yaşta ortayaçıkması için görülür bir neden olmasa bile, o özelliğin döllerde gene de atada ilk ortaya çıktığı aynıyaşta görünmeye eğilimli olduğuna inandırıyor. Bu kuralın embriyolojinin yasalarını açıklamada çokbüyük önemi olduğuna inanıyorum. Bu söylenenler, elbette, bir özelliğin ilk ortaya çıkması ilesınırlıdır ve yumurta gözelerini ya da erkek öğeyi etkilemiş olan ilk nedeni kapsamaz; aşağı yukarıtıpkı kısa boynuzlu bir inekle uzun boynuzlu bir boğanın dölünde boynuz uzunluğunun açıkça erkeköğeye bağlı olmasındaki gibi.Ataya dönmeyi (reversion) anmışken, burada, doğa bilginlerinin sık sık belirttikleri bir şeyi deanayım: Evcil çeşitlerimiz, yabanıllaşınca, yavaş yavaş ama sürekli olarak, yeniden asılkökenlerindeki ıralara dönerler. Bu yüzden evcil ırklardan doğal bir durumdaki türler için hiçbirsonuç çıkarılamayacağı savunulmaktadır. Sık sık ve cesaretle öne sürülen yukardaki görüşün hangikesin olgulara dayandığını bulmaya boşuna uğraştım. Bunun doğruluğunu kanıtlamak çok güçtür:çünkü en belirgin evcil çeşitlerimizin yabanıllık durumunda belki de yaşamayacakları sonucunugüvenle çıkarabiliriz.