Fas'a apar topar gelmiştim. Meksika-Fas seferli uçak arza yapmış, ineceği yeri geçip, çöle düşmüştü ve hala kaybolan insanlar vardı. Kaza yerine gitmek için jiplerin birine binmiş, o lanet olası sarı kum denizini izliyordum. İçimde bir matem, büyük bir acı ve ayrıca umut vardı. Umut... Bir yanım 'o artık yok' derken, öteki yanım isyanla 'hayır' diyordu. 'O ölemez. Bana geri gelecekti ve gelecek.'
Düşüncelerimde kendimle cebelleşirken araba ilginç bir şekilde sarsılmaya başladı.
-"Neler oluyor?" dediğim anda camdan uçtuğumu hissettim.
...
Sıcak... Çok sıcaktı. Gözlerimi açamıyordum, canım yanıyordu. Öyle halsizdim ve susamıştım ki... Biri bana sesleniyordu sanki. Tam net değildi sesi. Yavaşça gözlerimi açtım. Yüzü peçeli bir adamdı gördüğüm. Yüzüme su döktü. Sonra matarasından bana su içirdi. Ellerimde kanlar vardı. Adam beni kucakladı ve deveye bindirdi. Bayılıyordum yine, sanı...rım.
...
Gözümü bir çadırda açtım. Gece olmuştu. Bir fener vardı çadırda. O sarıklı adam arkası dönük oturuyordu. Doğrulmak istedim ama canım yandı.
-"Ahhh."
Adam bana doğru döndü ve bir şeyler söyledi. O sırada yüzüne baktım.
-"Aman Tanrım!" dedim. Bu O'ydu, Lincoln! "Yaşıyorsun!" dedim sevinçle. O an öyle mutlu oldum ki... Aptalca sırıttım. Canım yanmasa boynuna atlayıp sarılacaktım. Gözlerim doldu ve yaşlar yanaklarımdan süzüldü. Lincoln ise yüzüme anlamsızca baktı. Dilimi anlamıyor gibiydi.
-"Hafızanı mı kaybettin?" diye sordum.
-"İngilizce biliyor musun?" dedi.
-"Evet?"
-"İyi misin?"
-"Asıl sen iyi misin? Öldüğünü sanıyordum."
-"Ne? Ne ölmesi? Sen beni nereden tanıyorsun?"
-"Benimle dalga mı geçiyorsun Lincoln?" Kısa bir an birbirimize baktık. Başımı eğdim. "Anladım. Sen kesin hafızanı kaybettin."
-"Benim adım Sait. Hafızamı da kaybetmedim."
-"Ne? Sait mi? Nasıl? ..." Tüm moralim alt üst olmuştu. Bu Lincoln değilse tek yumurta ikizi filan olmalıydı. Çünkü birebir ona benziyordu. Birden hatırladım. Bu rüyamda ki adamdı.
-"Seni daha önce rüyamda görmüştüm" dedim. Güldü.
-"Geleceği mi görüyorsun?"
-"Hayır, ama sendin. Bundan eminim."
-"Tamam, peki." Bana inanmadığı açıktı ama üstelemedim.
Ellerime baktım oldukça fazla sıyrık ve yaram vardı.
-"Bana ne oldu?"
-"Seni çölde tek buldum. Sanırım kaybolmuştun."
Sonra jipin camından uçtuğumu hatırladım.
-"Turist misin?" dedi.
-"Sayılır. Aslında uçak kazasında kaybolan arkadaşımı bulmaya geldim."
-"Meksika uçağı mı?"
-"Evet."
-"Çok ölü ve yaralı var. Birçoğu da kayıp... Hastanelere ve ölenlere baktın mı?"
-"Baktım ama yoktu."
-"O zaman kayıplar arasındadır. Seni üzmek istemem. Ama sağ bulabileceğini sanmam. Kayıplar genelde kumlara saplanıp, ölmüş oluyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Shadow of Love II
Romance"In The Shadow of Love" adlı hikayenin devamı, ikinci sezonudur.