*şimdiden bazı şeyler için uyarıyorum haberiniz olsun*
"Ah, bugün öyle yoruldum ki..." Kafamı kaldırıp kaldırımda savurganca yürüyen Jimin'i izledim.
"Sana yardım etmeme izin ver demiştim, hiç mızmızlanma." İki gün önce saçlarının dibi geldiği için kendi rengine döndüren Jimin, şimdi öyle sevilesiydi ki her an boynuna atlayıp suratını şap diye öpesim geliyordu. Kahverengi saçlarını geriye savurdu ve belini tuttu.
"Orada çalışan benim, yüzmek için giden de sen. Saçma saçma tekliflerle gelme o zaman." Yüzünü buruşturdu kararmak üzere olan gökyüzünden sızan son parıltıları yanaklarında taşırken.
"Ben senin sevgilinim. Senin yaptığın her işe karışabilir ve sana yardım edebilirim, Jimin." Durdum ve yaramazca gülümseyerek burnumu kırıştırdım.
"Ayrıca benim yüzmeye gitmemin sebebi sendin. Artık sana da sahip olduğuma göre..." Jimin'in kocaman açılan gözleri ve dudakları yüzüme sabitlendi. Kıkırdayarak burnumu düzelttim.
"Vay hain vay, demek bendim?"
"Aslında başta Sehun tavsiye ettiği için gelmiştim, ilk gün o kadar sıkıldım ki üyelik yaptırmak aklıma bile gelmedi. Ama sonra seni gördüm ve neredeyse her gün gelmeye başladım." Omuzlarımı silktim ve ellerimi ceplerime yerleştirerek son sokağı döndüm.
"Hep dikkatimi çektin." Kaşlarımı kaldırarak yüzünü yolladım, ciddiydi.
"Seni gördüğüm ilk andan beri dikkatimi çektin ama senin bana karşı bir adım attığını görene dek sana yaklaşamazdım. Düz olmadığını nereden bilebilirdim ki? Bu yüzden biraz geride durup seni izledim." Kalp atışlarım hızlıca kulaklarıma vura vura atmaya başladı. Beni ilk andan beri gözüne kestirmiş miydi yani? Ah, tanrım...
"Sonra tanıştık, sen ağzınla bir şey söylemesen bile hareketlerinle benden hoşlandığını o kadar çok belli ediyordun ki. Bunun farkına varsam bile sana bir müddet hiçbir şey söylemedim çünkü benimle diyalog kurmaya çalışman, gizlice beni izlemen öyle tatlıydı ki, tanrım... Bazen hala aklıma o hallerin geldikçe gülüyorum." Ne yapacağımı şaşırmıştım. Jimin'in bu itirafıyla sevinmekle gıcık olmak arasında bir çizgide geziniyordum.
"Demek biliyordun..." Diyiverdim sadece.
"Sakın trip atma, Jungkook. Her şeye rağmen sana ilk adım atan bendim."
"Yine de bunun için fazlasıyla bekledin. Hem sen adım atacaksın tabi." Diyerek cevap verdim.
"Niye ben adım atıyormuşum?" Omuzlarımı silktim ve dudaklarımı büzdüm.
"Ne bileyim, hep öyle hayal ettim." Yaklaştı ve kollarımın altından usulca belimi buldu kolları. Sardı, sarmaladı. O şekilde evime kadar yürüdük.
"Hayalini gerçekleştirdim öyleyse." Belimdeki ellerine tutundum ve derin bir iç çektim.
"Evet, gerçekleştirdin."
*
"Doydun mu?" Kafamı sallayarak ellerimi silkeledim ve masadan kalktım.
"Öyleyse senin dilimini de yiyebilir miyim?" Ağzımdaki son lokmayı yuttum ve Jimin'e ters ters baktım.
"Bunu cidden soruyor musun?" Pizza dilimini eline almadan önce kafasını salladı.
"Evet, sonuçta daha sonra acıkabilirsin ve yemek isteyebilirsin. Ayrıca bu dilim senin hak-" Lafını onun üzerine eğilip dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak kestim.
"Bir daha sormana bile gerek yok, sevgilim." Jimin pizza dilimini kartonun üzerine bıraktı ve ellerini sandalyenin iki yanında sallandırdı.
"Bir daha yapsana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kairos ¦ jikook
Fanfiction"Hayatımın en doğru anında ikinci bir vurgun yemek, ağrıların en şiddetlisini öptürdü bana." 28.10.17/12.01.18