Yarım yamalak kapatılmış perdenin ardında kalan gökyüzü morun tatlı bir tonuna boyanmıştı.
Sevimli bir renkti bu. Daha önce sadece fotoğraflarda gördüğü o gece manzaralarınu anımsatıyordu insana. Gökyüzünü delen binalara ve diğer ışıklara rağmen yılmadan bulabildiği her çatlaktan, aralıktan ve delikten sızarak hiç kimseye hissetirmeden yitip giden güneşin yerini dolduruyor; usulca hazırlıyordu yıldızlara gökyüzündeki yerlerini.
Eğer Kuroo biraz daha dikkatli baksa, yavaşça kararan bu mor örtünün üzerinde tembelce kendini belli etmeye başlayan Kutup Yıldızı'nı görebilirdi. Sevimli mor renginin üzerinde sevimli bir kontrast.
Lakin Kuroo'nun görebildiği tek yıldız miskin bir havayla sarmalanmış halde yatakta uzanandı. Mor gökyüzünün solgun ışıkları yarım yamalak kapanmış perdeden içeri süzülüyor, neredeyse sevgiyle denebilecek bir şekilde dokunuyordu kötü boyanmış saçlara. Güneşe çıkmamaktan solmuş yanakları öpüyor, bu loş ortama rağmen telefonun soluk ışığıyla birleşerek erimiş altını çağrıştıran gözlerin ışıldıyor gibi görünmesine neden oluyordu. Kim bilir, bir kediye benzemesine yol açan gözleri büyük bir dikkatle telefonun ekranına bakarken gerçekten de ışıldıyor olabilirdi. Kuroo son günlerde artık hiçbir şeyden tam manasıyla emin olamıyordu sonuçta.
Her zaman Kenma'yı avucunun içi gibi bildiğini düşünmüştü. Her bir çizgisini, kıvrımını ve çatlağını. Güldüğünde burnunu kırıştırdığını, ne zaman bir eli kaybetse kaşlarını kendine has bir şekilde çattığını ve ne zaman Karasuno'nun bücürünü görse yüzünün ışıldadığını biliyordu. Onun her halini gördüğünü düşünmüştü Kuroo, sahip olduğu her bir hissi bildiğini.
Bundan daha yanlış olabilir miydi?
Ama Kuroo bir şeyden eminse, bu da yatakta sırtüstü uzanan oğlanda eşsiz bir şeyler olduğuydu. Benzersiz, neredeyse kutsal. Hafifçe yukarı doğru seğriyen dudaklarının kıvrımında, kıpır kıpır parmakarının uçlarında ve soluk yastığın üzerine dağılmış pudingi anımsatan saçlarında saklıydı bu kutsallık.
Kenma'nın ayakları Kuroo'nun kucağında, Kuroo'nın elleri Kenma'nın bileklerindeydi ve çıkan tek ses, hızla mesaj yazan oğlanın ekrana temas eden parmakları ve ikisinin sessiz soluklarındna ibaretti. Işığı yakmamışlardı, perdeyi doğru düzgün kapatmamışlardı. Sadece kendilerini rastgele yatağa savurmuş ve susmuşlardı. Kenma ile konuşmak için kelimelere ihtiyacı yoktu, bunu çok uzun zaman önce farketmişti. Asıl farkedemediği bunca yıldır bir nişan gibi kalbinde taşıdığı ağrıydı. Parmağının çıplak tenin üzerinde gezdirdi.
Dışarıdaki gökyüzü mordu ve Kuroo, Kenma'yı öpmenin nasıl hissettireceğini düşünüyordü.
Bunu asla öğrenemeyecek olması ne kadar da üzücüydü.
s t a r r i n g;
Küfür - Genç Yaşta Madde Kullanımı/İmaları (sigara ve alkol) - Cinsellik - Bozuk Aile İlişkileri - Ayrımcılık - Ooc - Oc - Sağlıksız İlişkiler - Homofobi - İntihar Eğilimleri - Karşılıksız Aşk - İkincil karakter ölümü
───── ⋆⋅☆⋅⋆ ─────
、Canon divergence
、Heavy angst with open ending
───── ⋆⋅☆⋅⋆ ─────
、The Portrayal of Sepration ikinci kısım.
、Tek başına okunabilir ama ilerki kısımlar için Desecrate'e göz atılmasını öneririm.
、Kenma ile Kuroo'nun sonunda birlikte olacağını düşünerek okumaya başladıysanız geri çıkın özr dlrm.
、Stan Ateez BYE
" you are the holiest thing i know. "
⋅•⋅⊰∙∘☽༓☾∘∙⊱⋅•⋅
© 云雀 | 110118
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANCTIFY | k.ken
Fanfiction、「haikyuu」kuroken "Ne güzel olurdu," diye düşündü Kuroo "onu tam şuan öpmek."