//Without You dinlerken güzel gidiyor. //
Yaklaşık 1 gündür odamdan çıkmamış ve hiçbir şey yememiştim. Wonwoo sürekli gelip kapıyı çalıyor, açmayınca da telefondan arıyordu. Başta belki arayan Jun'dur diye bakıyordum ama sonra telefonumu sessize aldım ve Wonwoo'ya iyi olduğumu söyledim. Hiçbir şey yemek içmek istemiyordum, sadece yatağımda uzanmak istiyordum. En sonunda Wonwoo'nun inadına dayanamayıp kalkıp bir şeyler atıştırdım ve odama döndüm.
...
Akşam telefonum çaldığında uyuşuk uyuşuk kalkıp telefonu elime aldım. Arayan Wonwoo olduğu için ilk başta açmakta tereddüt ettim fakat sonra belki bir şey olmuştur diye açtım.
"Minghao müsaitsen hemen attığım konuma gel."
"Ne? Bir şey mi oldu?"
"Jun'un biraz yardıma ihtiyacı var sanırım..."Duyar duymaz telefonu kapatıp üstümü değiştirerek evden fırladım. Taksiye binerek Wonwoo'nun attığı konuma vardığımda karşıma gösterişli bir restoran çıktı. İçeri girip gözlerimle Wonwoo ve Jun'u aramaya başladım. Onları görür görmez hızlıca yanlarına gittim. Mingyu ve Jun'u gördüğümde sarhoş olduklarını anlamam 3 saniyemi almamıştı. Jun beni gördüğünde bakışlarını üzerime dikip derin bir iç çekti.
"Kafayı çok çekti gerizekalılar. Jun'u eve bırakırsan iyi olur... İkiniz için de."
Mingyu'yu sırtına alarak bizden ayrıldı. Daha önce hiç sarhoş bir insanla uğraşmak zorunda kalmadığım için mal mal bakışıyorduk. En sonunda onu kollarından tutup kaldırdım. Sırtıma almama izin vermediği için kolunu omzuma alıp destek olarak taksiye bindirdim. Eve vardığımızda onu koltuğa bıraktım. Yol boyunca tek kelime etmedi ve neredeyse hiç kıpırdamadı. Koltuğa bıraktığımda da sadece gözleriyle beni süzdü.
"Bir yere kıpırdama kahve yapıp geliyorum tamam mı?"
Başını sallayarak onayladı. En azından beni anladığını öğrenmiştim. Mutfağa gidip ikimiz için de kahve hazırlamaya başladım. Kahveyle uğraşırken kolum yanlışlıkla kenardaki kavanoza çarptı ve yere düşüp kırıldı. İçimden bolca küfür ettikten sonra eğilip parçalarını topladım. Toplarken bir parçası parmağımı kesmişti ama o kadar küçük bir kesikten dolayı ölmeyeceğime göre abartmanın anlamı yoktu. Elimi suya tutup kanı temizlerken belime sarılan kollarla bir anda irkilip yerimde zıpladım."J-Jun?"
Yüzünü omzuma yaslayarak suratını gizledi. Bir süre öyle kaldıktan sonra omzumda bir ıslaklık hissettim. Ağladığını anladığımda ona dönmeye çalışsam da belimdeki kollarıyla iyice sıkarak izin vermemişti."Benden intikam almayı bu kadar çok mu istiyorsun?..."
"Ne intikamından bahse-"
"Her şeyi hatırladığını biliyorum Minghao... Sana yaptıklarımdan dolayı benden hâlâ nefret ediyorsun."
Hiçbir şey demedim çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. Bildiğim tek şey ona kırgın olsam da hâlâ onu seviyor olmamdı.
"Senden nefret ettiğim falan yok nerden çıkarıyorsun bunu?"
"O zaman neden canımı yakıyorsun? Seni sevdiğimi bile bile başka biriyle çıktığını söylüyorsun, gözümün önünde o aptalla öpüşüyorsun, bana umut verdikten sonra hâlâ o adamla birlikte olduğunu söylüyorsun. Senden vazgeçmeye karar verdiğimde gelip beni öperek yine kafamı karıştırıyorsun..."
Hıçkırıkları sözlerini kesmeye başladığında başladığında boğulduğumu hissettim. İlk defa ağladığını görüyordum ve inanılmaz derecede canımı yakıyordu.
"Çok kötüsün Minghao, çok güzel ve bir o kadarda kötüsün... Canımı yakmana rağmen seni herşeyden çok seviyorum."Kollarını gevşettiğinde ona döndüm. Ağladığımı görmemesi için kafamı göğsüne yaslayıp sıkıca sarıldım. Ağladığımı fark ettiğinde şaşırdı.
"Seni gerçekten seviyorum aptal Jun."
Yeniden kollarını belime sıkı sıkı sardı. İkimiz de bir süre konuşmadan ağladık.Gözyaşlarım kesildiğinde tüy gibi hafiflemiş hissettim. Bir süre daha öyle kaldıktan sonra sarılmayı bırakıp gözlerinin içine baktım. İkimizin de gözleri ağlamaktan şişmiş ve kızarmıştı.
"Kurbağaya benzi-"
"O cümleyi tamamlarsan ağlamaktan kör olana kadar döverim seni."
İkimiz de gülmeye başladık. Herşeyi gerçeğiyle anlatmam gerekse de şuan sadece ona sarılarak kollarında uyumak istiyordum.
"Seni seviyorum Hao."
"Ben de seni seviyorum."
"Seni seviyorum."
"Ben de seni."
"Seni sevi-."
Boynuna sarılıp kendime çekerek dudaklarını öptüm. Kısa bir süre öptükten sonra dudaklarından ayrılıp gülümsedim.
"Oldu mu?"
"Çok güzel oldu."
"Yarın birbirimize herşeyi gerçeğiyle anlatacağız tamam mı?"
Kafasını sallayarak onayladı. Elimi tutarak odasına götürdü. Onun pijamalarından birini giyip yatağa uzandım. Yanıma geldiğinde sıkı sıkı sarılarak göğsüne yaslanıp kokusunu içime çektim ve huzurla uykuya daldım.