Ruh her zaman kendini
nasıl iyileştirmesi gerektiğini bilir
asıl olan, zihni susturmaktır.İşe başlayalı bir hafta olmuş olsada işle meşgul olacağıma başka şeylerle uğraşmıştım. Bu gün ikinci haftanın
ilk günü olacak ilk hafta gibi geçmesine izin vermeyeceğim güzel düşünüp güzel geçmesini dileyerek yataktan kalktığım gibi Ada'nın gardırobundan bir şeyler
çıkarmak zorundaydım çünkü Ada'yla giyinme konusunda çok zıt karakter olduğum için hep bana erkek gibi giyiniyorsun der, ben de
ona tam bir kız çocuğusun
derim. Ada'nın bir pantolonla
atletlerinden bir tanesini giyinip üstüne de kendi gömleğimi
giyindikten sonra aynanın karşısına geçtiğim anda sendelenerek yere düşmemek için kendimi son arda toparladığımda Ada resmen üstüme çıkmıştı."Fıstık sen gittikçe güzelleşiyor musun?" Adanın bu ani tepkisine karşı boş bulunduğum yetmiyor gibi birde saçmalıyordu.
Ada'yı sırtımdan atıp
bana göre ufak olduğu için
belim ağrımamıştı olsada
bunu ona belli etmemeliydim yoksa her gün sırtıma atlayıp beni fıtık
ederdi şapşal ."Ne yapıyorsun Ada kırdın
belimi" Masum bir yalan söylediğim sırada kendiside gözlerini dikmiş beni iyice süzüp sonrada burun kıvırarak gözlerini gözlerime dikti."Vala bu güzelliğin ziyan
olup gidiyor. Giy bir tane elbise hem seni bu kıyafetlerle nasıl şirkete sokuyorlar ki.... . Birde baş vurduğumız diğer şirketlere göre büyük diyorsun."Ona yüzümü buruşturup
"Sevmiyorum mini kıyafetleri
biliyorsun. Hem ben geç kalıyorum işe." deyip Onu geçiştirmeye çalışarak hızla çantamla telefonu aldığım gibi
koşar adımlarla bedenimi sonunda odadan çıkarmış olsamda. Ada'nın
arkamdan bağırmasına aldırış etmeden çıkış kapısına vardığımda
Ada'nın söylediğiyle sadece tebessüm etmekle yetindim." Sen bu gidişele evde kalacaksın" demişti. Sanki evliliğe çok meraklıydım.
Onu kızdırdığımı biliyordum ama odada biraz daha kalsam zorla
üzerimdekileri çıkaracağınıda biliyordum. Manyak bir kaç kez yapınca tabi o zamanlar abimin gazabından kurtulmamıştı ama bizimki okadar azar işitmesine rağmen hala uslanmamıştı.Evden çıktığım gibi bir
araba çevirip binmiş birazdan Rüzgar beyin evine varacaktım. Rüzgar
beyle çalışalı bir hafta oldu
ama onun başını çok ağrıttığımı düşünüyorum. İlk önce onunla bara gittim, Ondan izinsiz odasına girdim, Zorla arabasına binip hız kullandığı için onu azarlamış bu da yetmiyormuş gibi onu babam sanarak bayılmış ve odasını işgal etmiştim .
Araba sitede durunca parayı
ödediğim gibi arabadan çıkarak villaya girdiğimde. Bedenimi direk mutfağa atarak Rüzgar bey gelmeden
kahvaltı için hazırlıklara
başlamalıydım. Kahve makinesinin düğmesine bastıktan sonra hemen dolaptan kahvaltılıkları masaya yerleştirdikten sonra masayı gözden geçirdiğimde her şey tamam olduğunu anlayıp derin bir nefes alarak bedenimi mutfak tezgahın yanındaki sandalyenin üstünde devirip Rüzgar beyi beklemeye başladığım bir kaç saniye sonra burnuma gene o dehşet verici kokusu geldi. Ve ben o kokuyla neden böyle oluyorum bilmiyorum.
Derin bir nefes aldıktan sonra ağır bir çekim gibi omzumun üzerinden arkama dönüp baktığımda Rüzgar bey
tüm bu ihtişamıyla dikilmiş bana bakıyordu. Onu her gördüğümde kalbim onun görüşüyle deli gibi atmaya başlıyordu ve ben hiç
anlamıyorum, ben neden böyle oluyordum. O benim bu halimi
anlıyor mudur diye düşündüm sonra da kendime kızarak "Ne var ki halimde, daha ben anlamazken o nasıl anlasın degil mi?. Diye geçirdim içimden.
Ben kahve almak için yerimden kalktığım sırada Rüzgar bey de kahvaltı masasına kuruldu
kupayı yavaşça önüne bırakırken"Afiyet olsun,"deyip arkamı dönüp tam gidecektim
"Asistan kahvaltı yaptınmı? "
Bana böyle bir şey niye sordu bilmiyorum ama yalan yerine doğruyu söyleyerek.