AŞK MI SEVGİMİ

19 0 0
                                    

Uyandığımda biran düş mü gördüm yoksa gerçek miydi diye kararsız kaldım, yanımdaki bir bardak suya uzanıp bir yudum alarak düşünmeye başladım. Evet rüyaydı. Yıllar sonra nerden de girmişti rüyama bu adam? Fazla üzerinde durmadan hazırlanmaya başladım, işe geç kalmamak için biran önce evden çıkmam gerekiyordu zaten. Arabaya bindiğimde radyoyu açtım, bizim şarkımız çalıyordu, sanırım rüyam hala devam ediyordu, ben daha uyanamıştım. Öylesine dalmışım ki birden korna sesiyle irkildim, yeşil yandığı için arkamdaki beyefendi doğal olarak benim ilerlememi beklemiş ancak benim rüyada olduğumu anlayıp uzunca basılan bir korna sesiyle beni uyandırmak istemişti. Elimle pardon işareti yapmaya çalışarak trafiğin içine daldım. O gün yoğun toplantılarımın olduğu bir gün olacaktı, biran önce kendime gelmem gerek diye düşündüm. Ofise varır varmaz koyu bir kahve yaptım kendime, her zamanki gibi bilgisayarımı açıp o gün yapılacaklarla ilgili notlarıma bakmaya başladım. E-maillerime bakarken o mesajı gördüm, kısacık bir e-mail idi. ‘Nasılsın, görüşmeyeli neler yapıyorsun, seni özledim’ Aslında rüyalara hiç inanmam, hiçbir zamanda herhangi birşeye yormam ama bu kadar da tesadüf nasıl olabilirdi ki? Sanki gizli bir güç bana önceden Gökhan’ın arayacağını ve hazır olmam gerektiğini söylüyordu. Birkaç dakika o kısacak mesaja baktım, sanırım o arada 30-40 kez okumuşumdur aynı yazıyı. Kendime gelip hemen mesajı kapattım ve toplantıya girmek üzere alt kattaki toplantı salonumuza indim. Konular ne kadar da sıkıcıydı, aklımdan sürekli o mesaj geçiyordu...Ne yapacaktım şimdi, acaba bir cevap yazmalı mıydım, yoksa hiç o mesajı almamış gibi yapıp hayatıma kaldığım yerden devam mı etmeliydim. Akşam üzeri eve döndüğümde telefonumun çalmasıyla irkildim, umarım Gökhan değildir diye dua ederek telefona uzandım. Arayan Erhan’dı. Nasılsın birtanem, akşam bir içki içmeye Bebek Otel’e gidelim mi ne dersin dedi. Süper bir fikirdi, evde oturup gereksiz hayallere dalmak istemiyordum. Uzun süredir devam eden bir beraberliğim vardı, geriye dönüp boşuna hayatımı alt üst etmemem gerek diye düşündüm.

1 saat sonra Erhan kapıdaydı, her zamanki inceliğiyle kırmızı gonca gülümü uzattı gülümseyerek ve hazırsan hemen çıkalım dedi. Erhan büyük bir Holding’de Finans Müdürü olarak çalışıyordu. Üniversiteden sonra Amerika’da master’ını yapmıştı burslu olarak. Dönüşte de burs aldığı şirkette çalışmaya başlamış, kısa sürede de yükselmişti. Yıllardır aynı firmada çalışıyordu, gayet istikrarlı bir iş hayatı vardı. Benimkine hiç benzemeyen..Ben ise bırakın aynı şirkette çalışmayı, aynı sektörde, aynı iş kolunda 3-4 seneden fazla çalışamıyordum. Hayatımın tamamında olduğu gibi bir süre sonra sil baştan yapıp yeni şeylere başlamayı seviyordum. Zor oluyordu aslında ama ben de zoru seviyordum. Yeni bir işe başladığımda hırs yapıp, kendimi o işe kaptırıyor ve deliler gibi çalışıyordum. Son işimde tamamen farklı bir sektöre geçip oldukça büyük bir değişiklik yapmıştım, 3 senedir aynı şirketteydim, işimden de memnundum aslında ama acaba değişim zamanı yine yaklaşmış mıdır diye düşündüm içimden, güzelim boğaz manzarasına karşı kırmızı şarabımı yudumlarken. Erhan daldığımı farkedip, iyisin değil mi canım, bir yaramazlık yok değil mi diye sordu. Hayır canım ne olabilir ki, manzaranın güzelliğine dalmışım biran deyiverdim. Sonra koyu bir sohbete daldık yine, saat 12:00 ye yaklaşırken, sabah ki toplantılarımızı düşünerek kalkmaya karar verdik. Ben yol boyunca çok sessizdim, bir yandan Ayten Alpman’ı dinleyerek, boğaz manzarasına dalıp dalıp gidiyordum. Gökhan ne yapıyordu diye düşündüm, her zaman gittiğimiz sahildeki seyyar köftecinin önünden geçerken...

Mesajı alalı nerdeyse 1 hafta olmuştu, iyi ki bir cevap yazmadım diye düşündüm içimden, Gökhan her zamanki gibi sıkıntılı bir döneminde yaslanacak bir omuz arıyordu kesin, kendini toparlayana kadar tabii. Ondan sonra arkasına bakmadan sessizce çekip giderdi hayatımdan, daha önce defalarca yaptığı gibi. Ben öylesine kör gibi bağlanmıştım ki Gökhan’a yıllarca tekrarlanan bu sahnede hep aynı rolü oynadım. O bir bumerang gibi gitti sonra yine geri geldi, hayatıma girdi, düzenimi alt üst etti, yine gitti, yine geldi... Ama bu sefer farklıydı, artık Erhan vardı hayatımda, onun sevgisi o kadar yumuşacaktı ki, hiç acıtmıyordu insanı. Sevgi böylesine yumuşacık da olabiliyormuş düşündürten adam Erhan... Ona aşık değildim ama çok seviyordum, sevdiriyordu kendini çünkü. Bana çoğu zaman kırılacak, nadide bir parça gibi davranırdı. Birlikte yapmayı sevdiğimiz çok ortak şey vardı. Bazen sahilde yürüyüşlere çıkardık, bazen bir sinemaya gider, bazen de çekirdeklerimizi alıp yerde halının üzerine uzanıp Türk filmi seyrederdik evde..Gülen gözleri her zaman bana pozitif bir enerji veriyordu sanki, en sıkıntılı zamanlarım da bile bir şekilde beni rahatlamayı çok iyi becerirdi. Gökhan ise en huzurlu dönemleri bazen sanki kıskanır gibi öyle birşey yapardı ki, gererdi beni. Neden sevmiştim Gökhan’ ı ben de bilmiyordum. Aslında sevgi dememeli, bir çeşit tutku gibi bir şeydi Gökhan benim için, sanki bağımlılık yapmıştı bende. Çalan telefon zili ile bir an irkildim. Gayet sakin ve neşeli bir sesle Gökhan’ dı arayan. Ne kadar da rahat bir adamdı bu...Sanki hiç ayrılmamışız, sanki biz ayrılırken yer yerinden oynamamış, sanki terkedip gittikten sonra beni daha sonra aramış halim nedir diye sormuş gibi..İçimden bir ses konuşma ve yüzüne kapat telefonu, sonra da unut bu aramayı dedi ama benim tarzım değildi, merhaba diyen birine cevap vermemem mümkün değildi. Mesajımı almadın mı diye sordu, almıştım tabii ki, nasıl almam..Evet hoş bir mesajdı teşekkürler diyebildim sadece, biraz saçma olsa da. Fakat Gökhan’ın hemen pes etmeye niyeti yoktu, her zaman ki ısrarlı tavrıyla, ‘yeni bir restaurant keşfettim sahilde, seni mutlaka oraya götürmek istiyorum, tam senin beğeneceğin tarzda, salaş bir yer, yarın akşama ne dersin’ dedi.. ‘Çok teşekkür ederim ama yarın akşam Erhan’ la sinemaya gidiyoruz, gelmem mümkün değil, hoş daha sonra ki akşamlarda da mümkün değil, yani seninle tekrar görüşmeyi düşünmüyorum maalesef Gökhan’cığım’ dedim, bu kelimeler ağzımdan nasıl da çıkmıştı ben bile şaşırmıştım, sözümü kesmesin diye hızlı hızlı bir çırpıda söyleyivermiştim. ‘Erhan? Erkek arkadaşın mı? Ne zamandır görüşmüyoruz tabii kusura bakma kabalık ettim, öncelikle müsait olup olmadığını da sormam gerekirdi’ dedi, sahte bir nezaketle. ‘Önemli değil, alışkınım ne de olsa senin bu tarzına ancak bundan sonra lütfen beni arama mümkünse, ilişkimiz biteli uzun zaman oldu, bırak iyi anılar kalsın aklımızda, kendine iyi bak, hoşçakal’ diyerek telefonu kapattım. Birden gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı, ne olmuştu? Neden ağlıyordum ki? Onca zaman onun için ağladığım yetmemiş miydi ki? Aslında ona hayır dediğim için ağlamıyordum, sadece uzun zaman önce çektiğim sıkıntılar ağırlık yapmış olmalı ve son telefon konuşmamızla birlikte belki de rahatlamam için gözyaşlarım olup, akıp gitmişlerdi işte..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 28, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AŞK MI SEVGİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin