160 19 5
                                    

Gecenin bu saatinde, kendimi gözü yaşlı, bitkin, yorgun ve darmadağınık bir şekilde bu ara sokaklarda bir yere yetişmeye çalışıyormuşçasına hızla yürürken buldum. Ne yapıyordum, neden yapıyordum, yapmalı mıydım yoksa hemen şuan vaz mı geçmeliydim?

Tüm bu sorular, kendi cevaplarını kendi içlerinde barındırıyordu ama ben şuan hiçbir sorumun cevaplanmasını istemiyordum, istediğim tek bir şey vardı: Yoongi'yle konuşmak.

Kendimi sonunda, Yoongi'nin kapısının önünde bulduğumda, yüzümde kurumasına izin vermeden akmaya devam eden gözyaşlarımı temizlemeye çalıştım. Zaten pek de başarılı olamamışken, kapı yarım bir şekilde açıldı.

Yoongi'yi bu saatte uykulu bir şekilde görmeyi beklerken, onun tamamiyle dinç durması garip hissetmeme sebep olmuştu ama şuan takılacağım konu kesinlikle bu değildi.

"Üzgünüm, gece saat 3 ama-"

Yoongi, kapının dışında duran kişinin ben olduğunu anlayınca lafımı bitirmeme izin vermeden konuştu.

"İçeri gelsene."

Hızla içeri doğru adımlarımı attım ve kendimi ezbere bildiğim bu evdeki oturma odasına fırlattım. Üzerime ne zaman giydiğimi bile hatırlamadığım ceketimi çıkarıp koltuğun koluna koydum. Odaya peşimden Yoongi girdi.

"Bu saatte, burada? Problem nedir, Yeoeun?"

Koltuğa yaklaştıkça, saçlarımla saklamaya çalıştığım gözyaşlarım, onun daha da ilgisini çekti ve tam da ondan beklediğim gibi saklayamadığı endişesi, bir ton yükselmiş sesine karıştı.

"Ne oldu sana?!"

Ellerim istemsiz olarak direk yüzüme gitti ve parmaklarım mendil görevi görürken ıslandı.

"Konu yine o şerefsiz sevgilin değil mi? Ondan tam olarak ne zaman kurtulmayı planlıyorsun, Yeoeun-aah?"

Yine nokta atışı yapmıştı. Gerçi Yoongi'ye tek dert yandığım şey, o aptalla olan ilişkimizdi. Bu yüzden gözüme bakar bakmaz anlamasını garipsememiştim.

"Boşver onu, Yoongi. Sadece yanımda olsan, olmaz mı?"

Yoongi, gelip oturduğum koltuğa bana doğru dönüp oturdu.

"Elbette olurum."

Başıma baskı uygulayarak hareket ettirdi ve kendi göğsüne yasladı. Vücudumu ona doğru çekip yüzümü boyun girintisine gömdüm.

Birkaç dakika sadece öylece durduk. O saçlarımı okşadı, bense o kendine has kokusunu içime çektim.

Sonsuza kadar sürecekmiş gibi gelen dakikalar çalan telefonumla bölündüğünde, cebimdeki telefonu çıkarmak için Yoongi'den ayrıldım.

Telefon ekranında yazan "Sevgilim" yazısını gördüğümde, heyecanlanmam gerektiğini düşünmüştüm ama... içimdeki tek yoğun duygu nefret oldu.

Telefona hala dik dik bakarken, Yoongi telefonu elimden hızlıca aldı ve aramayı sonlandırıp karşımızdaki tekli koltuğa fırlattı.

"Orospu çocuğu."

Yoongi'nin ağzından dökülen fısıltılar bu sessizlikte duyulabilecek seviyedeydi ama duymamazlıktan gelmeye karar verdim. Haklı olabilirdi.

"Ne için kavga ettiniz, Yeoeun?"

Yoongi'nin bu sorusunu cevaplamak için birkaç saniye düşündüm. Ve bulduğum cevabı ona söyleyemeyeceğime karar verdim. Çünkü, kavgamızın asıl sebebi her zamanki gibi, Yoongi'ydi.

Can You Please Stay With Me? | One Shot | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin