"Kim beni hatırlar?"
Karanlık bir odaya geçelim ve yukarıdaki müziği açıp öyle okuyalım ^^
***
Bir hafta sonra"Gidiyor musun?" dedi ve kaşlarını anlandıramadığım bir şekle soktu. "Evet, tekrar teşekkürler. " dedim ve gülümsedim. Çocuksu bir sırıtmayla "Ne demek, her zaman, yani merdivenden yuvarlanmanı, gazoz kapağını yüzüme atmanı, o çirkin sesinle şarkı söylemeni tekrar isterim. " dedi ve yine sırıttı. Kapının çalınmasıyla Mirsad hemen kapıya yöneldi ve açtı.
Şuan öyle bir an yaşıyorum ki, her nerede bu yazıyı hangi gözlerle, hangi göz rengiyle, hangi gözünle okuyorsun.. Ama ben şuan kalbimde öyle bir acı yaşıyorum ki, her şey benim yüzümden oluyor, benim yüzümden insanlar zarar görüyor, korkuyorum, evet içimde bir korku var..
Gözlerimi açtığım odanın soğukluğu içimi ürpertiyordu. Son hatırladığım Mirsad'ın vurulması ve dövülmesi, Su'ya tokat atılması ve benim bayıltılmamdı. Ama öyle bir burukluk hissettim ki, o hissi sen de hissediyorsun, biliyorum, fakat dik durmalısın, dışarıdakilere göstermemelisin, dayanmalısın. Dışarıdakilere gösterme fakat o aklından geçen kişiye göster, aklında bir kişi oluştu değil mi? Bu kişinin özel olduğunu başkaları da biliyor fakat ne hissettiğin hakkında en ufak fikirleri yok. Aklından geçen kişiye en ufak noktanı bile göstereceksin, sen göstermesen de o seni tanıyacak, bu kişi annen de olabilir. Annen senin ne yaşadığını biliyor mu? Hislerini biliyor mu?! O seni tam olarak tanımıyor güzel insan.. Sen o kişiye kendini göstereceksin!
"K-kimse var mı?" dedim titrek sesimle. Boğazımda bir yumru vardı. Bu yumruyu ne zaman hissetsem ağlıyordum. Gri dört duvar arasında ne yapacağımı bilmiyordum. Titreyen dizlerimle ayağa kalktım ve tekrar konuştum "Kimse var mı? Kuzey Amca!" diye bağırdım. Kapıya vurmaya devam ederken "Amca şaka yapıyorsan komik değilsin!" dedim. Kuzey Amcam bana bir kez böyle bir şaka yapmıştı. O da doğum günümdeydi. Çok ağlamıştım. Karanlık işlerle uğraşıyordu. Kapıyı açmıştı, sonra da bana hediyemi vermişti. Fakat bir daha yapmayacağı için söz de vermişti..
Bağırışlarımın arkasından gür bir ses duydum "Susturun şu sürtüğü!" denilmesiyle kapının açılması bir oldu. Benden yaşça büyük bir adam elindeki tepsiyi yanımdan geçerek yatağa koydu. Dışarıya doğru gözümü doğrulttum "Bakmasan iyi edersin. " demesiyle yerimde sıçradım "T-tamam. " dedim ve adamın kapıyı kapatıp kilitlemesiyle gözlerimde biriken yaşlar oluk oluk akmaya başlamıştı.
Yere çömeldim.
O değildi.. Kuzey Amcamın adamları bana böyle davranmamışlardı.. Kimdi bunlar? Kuzey Amcamın düşmanlarıydı.. Aklıma Beyza gelince kaşlarımı çattım ve korkum kat kat arttı. Ölmekten korkuyorum. Evet, çoğu kişi ölmekten korkmaz ama ben korkuyorum. Çünkü cenneti hak etmediğimi biliyorum. Beyza.. Kuzey Amcamın kızı ve benim kuzenim. Onun için yapmadıkları güvenlik önlemi yoktu. Olayı tam bilmiyorum ama bildiğim tek şey Amcamın düşmanlarının onu öldürmesiydi.. Yardım dilemek istiyordum fakat dileyecek cesaretim yoktu.
Ya düşmanları değilse beni kaçıran? Okuldaki kavga ettiğim kişiler? Hayır, onlar göt korkusundan bana değemezler bile. Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve yavaşça yataktan destek alarak ayağa kalktım, yatağa oturdum. Acıkmıştım, yemek zorundaydım. Burnumu çekip kaşığı elime aldım ve çorbadan bir kaşık yedim. Aklıma babam geldi, acaba annemlere söylemiş midir? Yoksa Kuzey Amcam babama söylemeyip araştırmaya başlamış mıdır?
Korkuyorum, Amcam beni bulmadan bana bişey yapmalarından korkuyorum. İçeriye deminki adam geldi ve "Beni takip et. " dedi kaba sesiyle. Ayağa kalktım ve onu takip etmeye başladım. Bir kapının önünde durduktan sonra kafasıyla içeri girmemi işaret etti. Kapıyı tıklatmadan açtım. Sandalyede ellili yaşlarda kaşları çatık ve içler ürpertici bir adam oturuyordu. Bana "Kuzey senin için bana çok şey verecek, Gürkan!" diye bağırdı. İçeri bir adam girdi. "Samet'e götür şunu. " deyince adam kolumdan sertçe çekti ve beni odadan çıkardı.
Alt kata indik ve bir odaya girdik. Yaşı 20 gözüken bir çocuk, koltukta yayılmış, elindeki telefonla uğraşıyordu. Bizi görünce ayağa kalktı ve telefonunu arka cebine koydu. "Seninle çok eğleneceğiz. " demesiyle kaşlarım daha da çatıldı. Beni oraya götüren adamın yüzüne bir umutla baktım fakat onun gözünde bile üzüntüyü, acıyı gördüm. Bana öyle bakarak kapıyı kapadı. Arkasından "H-hayır, b-beni burada bırakamazsın. Hayır hayır!" diye hem hıçkırarak ağlıyor, hem bağırıyor, hem de kapıyı yumrukluyordum.
Samet denen piçin kolumdan tutup beni kendine çevirmesi ve bedenimi onunkiyle kapını arasında bırakması bir oldu. Babam beni boşa mı dövüş kursuna yollamıştı? (yeni mi aklına geldi diyenler olacaktır akwkemmq kız onların da eğitim aldığını bilecek kadar zeki fakat Sameti hafife alıyor)
Yapacağım hareketi fark etmiş olacak ki benim durmamı sağladı. "Sen akıllanmayacaksın sanır-" demesiyle kafa atmam bir oldu. O onun şiddetiyle sarsılınca ikinci darbeyi bacağına yaptım. "Sikeceğim kızım belanı. " diyip yüzüme şiddetli bir yumruk attı. Bu da dudağımın patlamasına ve düşmeme sebep oldu. Telefonundan birini arayıp birşeyler geveledi ve bana dönüp "Seni kurtarmak isteyen bir yaramaz varmış, ama birkaç level daha yapıp aksiyonu arttıralım ha?" diyip gülümsedi ve kolumdan sıkıca tutup sertçe kaldırdı. Kapıyı açtırdı ve beni de peşinde sürükledi.
Dışarı çıkıp bir arabaya bindik. Hiçbir şey demiyordum. Anlamıştım bunların gücünü, akıllanmıştım. Benim gücüm yüzlerce adamın içinde neydi ki?
***
Rutubetli, camları kırık, eski fakat büyük bir binaya doğru ilerliyorduk. Etraf çok korkutucuydu ve güneş git gide batıyordu. Karanlık zaten bana çoktan yüzünü göstermişti. Arkamızdan birkaç tane daha araba gelmişti. Sanırım korunma amaçlıydı. Göz yaşlarım dinmek bilmiyordu artık ağlamaktan yürüyecek gücüm kalmamıştı. Bu yaşımda, sadece birkaç saat içerisinde tükenmiştim. Zorla beni merdivenlerden çıkarıyordu "Biraz hızlı ol ve kes zırlamayı!" dedi. Benim elimden gelen birşey yoktu. Şuan normalde Kuzey Amcamlarda olup onunla ve adamlarıyla playstation oynamalıydım. Fakat beni kurtaracak kişi sanırım gecikecekti..
Buradan sonrasında pek birşey yok fakat rahatsız olmayanlar okuyabilir
Beni bir odaya soktu ve düşmemi sağlayacak şiddetle itti. Sırtımı duvara sertçe çarptım ve yere düştüm. Sırtım duvara yaslıydı. Bana yaklaştı, önce karnıma tekme attı. Birkaç kez öksürdüm. Bacaklarımı kendime doğru çektim. Çok canım yanıyordu. Bana yaklaşıp eğildi ve kazağımı belimden tutup yukarıya doğru sıyırdı. Ellerimle onu durdurmaya çalıştım ve bu sefer kahkaha atarak cebinden adını bilmediğim şeyden çıkardı ve bileklerimi arkadan bağladı. Bacaklarımla tekme attım. Artık sinirlenmiştim ve sanırım ağlamanın sırası değildi fakat kendimi durduramıyordum. Tekmelerimi boşa atıyordum. Kazağımı bir çırpıda çıkarıp karnıma tekrar tekme attı. Bu sefer kan kusmuştum. Çömeldi ve kulağıma "Mavi he? Severim, tabi kırmızıyla karışınca da ayrı bir güzel oluyormuş. " diye fısıldadı. Sütyenimden ve ağzımdan akan kanlardan bahsediyordu. Başım eğikti ve dizlerimi kendime çekerek vücudumu kapamaya çalışıyordum. Dizlerimi yere indirip üstlerime oturdu ve bana iyice yaklaştı. Köprücük kemiklerimi ısırmaya başlamıştı. Kendimi korumaya çalışıyordum fakat olmuyordu. Hıçkırarak ağlıyordum, bu ben olamazdım, bu Eylem Arslan değildi. Ben her oyunda Şah olmuştum ve bu oyunda piyon olamazdım.
Elleriyle bedenimi kaldırdı ve bir yatağa yatırdı. Tam üstüme yüklenecekken telefonu çaldı. "Oo Mirsad Bey? Kız mı? Kusura bakmayın babanızın emri. Sesi mi? Tabii ki. " telefonu hoparlöre aldı ve konuşmamı belirtecek şekilde kafasını oynattı. "Eylem, sakin ol güzelim geliyorum. Az daha dayan. " dedi. "Dayanacak gücüm yok Mirsad, birkaç dakika sonra kimsenin yüzüne bakamaz olacağım. Su'ya söyle 'Ağlayan çocuk annesinin eteğine daha da yapıştı.."
"Yeter bu kadar, çok konuştun. " dedi ve eli eşofmanıma doğru uzandı. Korkuyordum. "Yardım edin!" diye bağırdım. Bağırışlarımın duyulacağını sanmıyordum fakat bağırdım. Ben babamın yüzüne nasıl bakacaktım? Bir daha annem evde olmadığı zamanlar onunla nasıl uyuyacaktım? Abimin mezarına nasıl gidecektim? Beyzama bu olayı nasıl anlatacaktım?!
Bölüm sonu. Nasıl olmuş? Umarım beğenmişsinizdir. Votelemeyi unutmayın 💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mamanur
Teen FictionOkulun ilk günü annesinin eteğine yapışır ya çocuk, bırakamaz, onsuz kendini yalnız hisseder. Fakat sonra alışır onsuzluğa.. Ben sonumuzun böyle olmasından korkuyorum.. *** Yavaş yavaş adım sesleri geliyordu. Bu sesler kalp atışımı daha da hızlandı...