"Hey, kanka."
"Hey."
Önümdeki sandalyeyi çekip sandalyeye oturduktan sonra kafasını kaldırıp bana baktı.
"N'aber?"
"İyi, çok iyi. Peki senden?"
"İyi. Hey, bakar mısın? Ben bir bardak buzlu kola alabilir miyim lütfen? Zayn, sen bir şey alacak mısın?"
Bana cevap verdikten hemen sonra yanımızdan geçen bir garsona siparişini vermiş ve tekrar bana dönüp soran bakışlarını yöneltmişti. Hayır anlamında kafamı sallarken bunu söylediklerimle de dile getirmiştim.
"Hayır, hayır teşekkürler."
Garson yanımızdan ayrılırken başını ondan çevirip bana döndü. Yanaklarına bakıyordum, neden bilmiyorum ama bakıyordum işte. Dalıp gittiğimin farkındaydım ama birkaç saniye daha öylece izledim, ta ki yanağının gülümsemesiyle birlikte gerildiğini görüp dudaklarına bakana kadar. Anında silkindim ve ne ara araladığımı bilmediğim ağzımı kapatıp çenemi kenetledim.
"Eee, Louis ve diğerleri gelmeyecek mi?" diye sordu.
"Hayır, hayır gelecekler. Birazdan burada olurlar."
"Oh, tamam."
Garsonun masaya bıraktığı kolasını kendine doğru çekti ve kağıt kaplı pipetini açıp kola bardağına taktı.
"Iıım, Danielle ile nasıl gidiyor?" dedim ensemi kaşırken.
"O harika, adamım; o sadece... O sadece gerçekten harika bir kız. Onu seviyorum."
"Bu harika, evet..."
Danielle'den bahsederken parlamaya başlayan gözlerine ve gittikçe daha da büyüyen gülümsemesine bakarken onu gülümseyerek onaylamıştım.
Ben sessizce masanın üzerindeki ellerimi seyrederken odağımın arkasında kalan vücudunun hareketiyle başımı kaldırıp Liam'a baktım. Ciddileşmiş bir şekilde sordu:
"Hey, bir problemin mi var?"
"Hayır? Neden sordun?"
"Sessizsin de."
"Hayır, biliyorsun ben hep sessizim." dedim gülerek.
"Hayır, demek istediğim, cidden sessiz."
"Ah Liam, ortada bir sorun yok. Her şey iyi." diye söylendim.
"İkna kabiliyetin yeterli değil Malik." deyip kaşlarını havaya kaldırdı.
"Evet evet, her neyse."
"Hey! Hey, Liam!"
Liam'a seslenenin Louis olduğunu gördüm. Harry ve Niall da arkasından masaya ilerlediler. O sırada elimin üstünde bir sıcaklık hissettim.
Liam elini hızla benimkinin üstüne koyup elimi ovuşturdu ve elini çekip çocuklarla selamlaşmak için kalkarken "Bu sessizliğini daha sonra konuşacağız Zayn." diye mırıldandı. Elbette, dedim kendi kendime. Sen elimi tutacaksan elbette konuşabiliriz Liam.
Ayağa kalktım ve Niall'a sarıldım. Çakma sarışının saçlarını omzumda hissederken gülümseyip içinde bulunduğumuz kafeye odaklandım. Ayrıldığımızda Harry'ye ilerledim ve ona da sarılıp birkaç kere yumuşakça sırtına vurdum. Aynını o da bana yaptıktan sonra ayrıldık ve Louis'ye yöneldim. O sırada Niall ve Liam masaya oturmuşlardı ve Harry de onlara eşlik ederek yerine çökerken Niall'ın çoktan sipariş vermiş olduğuna iddiaya girebilirdim. Louis ile de kucaklaştık.
"Selam kötü çocuk." dedi suratındaki silinmez gülümsemesiyle.
"Sana da selam Loueh."
Ellerimi sırtından çektiğimde biz de oturduk. Karnım zil çalıyordu ve çocuklar biraz daha gecikselerdi onları beklerken açlıktan ölebilirdim.
Niall'ın tabağı geldiğinde, sarışın garsondan bir porsiyon köfte istedim. Sanırım benim siparişim gelene kadar Niall'ınkinden otlansam sorun olmazdı. Louis heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatırken kafamı ona çevirmeden hemen önce Niall'ın tabağındaki patateslerden bir tanesine uzanıp patatesi ağzıma attım.
"Ve, ve ardından ağzındaki kolayı Harry'nin yüzüne püskürttü! O kız bir harika dostum!"
Louis kahkahalarının arasından nefes almaya çalışırken Liam Louis'nin anlattıklarına gülüyor; Harry, "Hayır dostum, gerçekten hiç komik değildi. Yerimde sen olsaydın anlardın." diye itiraz ediyor ve Niall ise bıyık altından Harry'nin itirazına gülerken tabağıyla ilgileniyordu.
Neyden bahsettiklerine kulak asmadan sadece midemin gurultularına teslim olup beklediğim 15 dakikanın sonunda siparişim gelmişti. Çatalı köfteye saplayıp ağzıma götürdüm ve bir parçasını ısırıp çiğnemeye başladım. Kısa süre sonra Niall ve ben yemeğimizi bitirip arkamıza yaslanmış, üniversite heyecanını anlatan Harry'yi dinliyorduk.
"Bizim eve gidelim mi çocuklar? Ev bugün boş, Johanna ve kızlar evde değiller." diye önerdi Louis.
"Oh, neden?"
"Akraba ziyareti, endişelenme Lee-yum. Haydi gidelim!"
"Bana uyar, Louis." dedi Harry.
Niall, "Ben varım." diye onayladı.
İyi hissetmiyordum. Yediğim yemek mideme oturduğundan mı bilmem ama karnım ağrımaya başlamıştı ve uykum gelmişti. Hesabı ödemek için kasaya gidip geri döndüğümde hepsinin ayaklanmış, beni beklediklerini gördüm.
"Sanırım ben gelmeyeceğim."
"Bir şey mi oldu?" Niall hemen elini omzuma atmış ve meraklı bir ifadeyle bana eğilmişti.
"Hayır, sadece pek iyi hissetmiyorum. Eve gitsem iyi olacak." dedim doğruyu söyleyerek. Niall'ın elini omzumdan çekip kendi elimi onun omzuna yerleştirdim ve omzunu sıvazlarken gülümsedim.
"Size iyi eğlenceler!"
"Hey, istersen seninle gelebilirim Zayn?"
"Hayır Harry, teşekkürler. Bay bay çocuklar!"
Hepsiyle vedalaşmaya gerek duymayıp kafenin kapısına ilerledim ve İrlandalı'ya göz kırptıktan sonra çıktım, onlara el sallayıp evime yöneldim.
Güneş batıyordu. 5 dakika sonra yolu neredeyse yarılamıştım. Mesaj çınlamasını duyduğumda elimi arka cebime atıp telefonumu çıkardım ve mesajı okudum.
Kimden: Liam
Mesaj: Kendine dikkat et, seni merak ediyoruz
-Takım
Gülümseyip telefonu ceketimin cebine attım ve adımlarımı hızlandırdım. Sonunda eve varmıştım.
"Ben geldim anne! Yemeğe inmeyeceğim, çünkü dışarıda yedim, ve şimdi uyumaya gidiyorum!"
Merdivenleri tırmanmadan hemen önce mutfağa bunları seslenmiştim. Daha sonra ise odama ulaşıp kendimi yatağa bıraktım.
Rahatlık mırıltıları çıkarırken ellerim pantolon düğmemi buldu ve fermuarla birlikte pantolonumu ve çoraplarımı yataktan aşağı ittirdi. Yattığım yerden doğruldum ve tişörtüme dokunmayarak ceketimi çıkarıp komodinin üstüne fırlattım. Çok, çok yorgun hissediyordum. Bedenimi kaldırıp dolabıma ilerleyebildiğimde altıma ince bir eşofman geçirdim ve son gayretimle kendimi yatağa geri bıraktım.
Pikeyi üzerime çekmeye hazırlanırken ışığı kapatmadığımı fark ettiğimde her zamanki gibi kendi kendime içimden küfrediyordum. Tekrar kalktım ve ışığı kapatıp koşarak yatağa atladım. Pikeye sıkıca sarınıp yan döndüm ve gözlerimi rahatlamaları için serbest bıraktım.