1 🗝 'Nefesini Sımsıkı Tut'

8.2K 348 796
                                    

Gözünü ayırmadan kenetlendiği hedefini kaçırmamak için dikkat kesiliyor, sımsıkı tuttuğu nefesini bırakmadan ağırlığını bir ayağından diğerine veriyordu. Uzun zamandır bu an için çalışmıştı ve bu defa başaracaktı. Alnını çevreleyen siyah saçlarının arasından süzülen bir ter damlası, avına saldırmaya hazırlanan bir aslan edasıyla yaptığı zarif hareketlerine bir engel değildi.

Dartın metal sivri ucunu, kavradığı eliyle hafifçe aşağıya doğru indirdi ve tuttuğu nefesini geri verdi. On beş santim uzunluğundaki bu sivri cisim, gerektiğinde bir hayat kurtarabilir; kullanmasını iyi bilen birinin elinde tehlikeli bir silaha dönüşebilirdi. Sadece hedefini vurabilecek kabiliyette bir dengesi ve odaklanmasını sağlayan bir çift göze sahip olması, bu silahı etkili bir şekilde kullanmasına yardımcı olabilirdi.

Yüzyıllardır yerlilerin avlanmasına yardımcı olmuş bu küçük oku, kollarını havaya kaldırarak hizaladı ve beş metre ötesindeki hedefine doğru fırlatmak için son hazırlıklarını da tamamladı.

Kestane rengi gözlerini kısarak hedefine doğru hafifçe eğildi ve geriye doğru kaldırdığı dartı hızla öne doğru savuracakken kapalı olan kapının hızla açılmasıyla dengesini kaybetti. Dart hedefinden yarım metre ötedeki duvara saplanırken o, ayağının ucu kalkık halıya takılmasıyla yere yuvarlanmıştı.

Hızla içeriye giren kumral saçlı genç adam, yere kapaklanan efendisinin bu komik durumuna gülmemek için elleriyle ağzını kapattı ancak yine de parmaklarının arasından sızan birkaç kıkırtı efendisinin kulağına ulaşmıştı. Efendisinin yanında aylardır çalışmasına rağmen hala onun bu değişken tavırlarına alışamamıştı. Bu ciddi adamı yerde yatarken görmek, onun için çok komik bir durumdu.

"Öyle boş boş güleceğine beni kaldırsana Seyfi!" dedi elleriyle gülmesini engellemeye çalışan çocuğa. "Bu Mehmet yüzünden ne hallere düştüm. Şuncacık çocuğa beni rezil etti!"

Parmaklarının arasından sıyrılmaya çalışan kahkahasını, kulaklarının basınçtan uğuldamaya başlamasıyla birlikte artık serbest bırakmıştı. Efendisinin sinirlendiği zamanlarda ondan 'çocuk' diye bahsetmesine de alışamamıştı ama neyse ki onun yanında çalışırken bazı şeyleri umursamamak gerektiğini artık biliyordu. Yoksa hayat çekilmez olurdu.

Efendisine yardım etmeye yeltendiği sırada köşeden sırıtarak içeceğini yudumlayan Mehmet Bey gözüne ilişti. Bir şeyler söylemeye çalışacak gibi duraksayıp etrafı tarıyor ama daha sonra bundan da vazgeçiyordu. Bardağındaki son damlayı da temizledikten sonra saklandığı yerden çıkıp ceketinin içindeki dibi gözükmeye başlamış olan cüzdanını çıkardı.

"Fatih, şansa bak ki tam da param suyunu çekmeye başlamıştı. Doğru düzgün bir atış yapamadığına göre ben paramı alayım. Hava kararmaya başladı, çocuklar bekler."

Seyfi'nin de yardımıyla homurdanarak ayağa kalktı ve masanın üstündeki anahtarlardan birini alarak odanın bir köşesinde, ışığın en az nüfuz ettiği yerdeki dolaba yöneldi. Homurdanarak çıkardığı yüzlüklerden birini Mehmet'e verirken onunla birlikte sanki içi de gitmişti.

"Üstü kalsın, çocuklarına çikolata falan alırsın. Keşke hakkınla kazansaydın ve beni çocuğun önünde bu garip duruma düşürmeseydin!"

"Senin bu yaptığın hatayı maalesef üstlenemeyeceğim. Ondan daha mühim işlerim var. Biraz daha dart atmaya çalış, daha sonra yine oynarız. Belki o zamana ben yaşlanıp ölmüş olurum ama neyse." dedi parayı çenesine sürerek. "Allah bereket versin!"

Fatih, kızarmaya başlamış olan yüzünün loş ışıktan dolayı pek seçilememesine şükrederken aklına gelen bir şeyi unutmadan söylemek için kapıdan çıkmakta olan Mehmet'in arkasından seslendi.

Zamana DirenenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin