Hüso, Yuki, Leo, Nao ve Blast yeni araçları Zula ile birlikte tamamen ıssız bir şehrin içinden geçiyorlardı. Binalar yıkılmıştı veya inşaat halinde gibi duruyorlardı. Hayata dair hiçbir iz yoktu. Hüso camdan şehre bakarken birini farketti. Hüso'nun onu gördüğünü fark ettiğinde saklanmıştı. Siyah bir beresi ve siyah kapişonlusu vardı. Beyaz saçlıydı ve saçları ensesini kapatacak kadar uzundu. Dalgalı saçları ıslak görünüyordu ama aslında değillerdi. Hüso, Nao'dan arabayı durdurmasını istedi.
-Birini gördüm. Belki burada neler olduğunu sorabiliriz.
-Biz de geliriz.
Leo yattığı yataktan kalktı.
-Ben de bir hava alayım.
Yuki araçta kalmak istedi. Blast'le birlikte burda durup nöbet tutmak istiyordu. Hüso, Leo ve Nao dışarı çıktılar. Hüso saklananın nerede olduğunu tahmin edebiliyordu. Oraya gittiler. Gerçekten de bir katı tamamlanmış hala inşaat halinde olan binanın çatısındaydı. (ikinci katın zemini) Garip bakıyordu. Sanki daha önce hiç insan görmemiş gibiydi. Kötü bir aksanla konuştu.
-Buralarda çok insan olmaz. Neden buradasınız?
Hüso cevap verdi.
-Buradan geçip istikametimize ulaşacaktık fakat şehrin yıkık ve buradaki tek insanın sen olduğunu görünce durup nedenini araştırmak istedik.
-Henüz burayı inşa ediyorum. O yüzden yıkık.
-Ee. Sen- Adın ne?
-Es.
-Yalnız mı yaşıyorsun?
Es küçümseyerek Hüso'ya baktı.
-Tabiki değilim. Şehrin inşasına yardım eden birçok arkadaşım var. Gelin sizi market sahibi Rosa ile tanıştırayım.
Hüso ve arkadaşları onunla gitmeye karar verdiler. Çünkü burada gerçekten marketi olabilecek kadar bir uygarlık olduğuna inanmak zordu. Üçü de meraklıydı. Biraz sonra gerçekten bir markete vardılar. Fakat market pisti ve kimse yoktu. Sadece kasaya oturtturulmuş plastik bir manken vardı. Es markete girince büyük bir peluş ayıya gülümsedi.
-Merhaba.
Sonra Hüso ve arkadaşlarına döndü.
-Buraya çok sık gelir. Herhalde Rosa'dan hoşlanıyor.
Hüso ve arkadaşları şaşkınlık içindeydi. Birbirlerine baktılar ama sonradan hiçbir şey demeden olacakları izlemeye devam ettiler. Es kasadaki mankenin elini tuttu.
-Nasılsın Rosa?
Es, Rosa'nın elini tutarken elindeki düğmeye basmıştı. Rosa kötü bir melodiyle konuştu.
-Fantastik hissediyorum.
Hüso ve Nao şaşkınlıkla birbirlerine bakıyorlardı. İkisi de aynı şeyi düşünüyordu. Bu Es hasta mıydı yoksa gerçekten manken ve peluş ayı bazı zamanlarda Es ile konuşuyorlar mıydı? Battland'den beklenilirdi bu. Leo tam o sırada araya girdi.
-Es. Rosa bir manken. Neden onunla konuşuyorsun?
Es birden öfkeyle kudurdu. Aniden Leo'nun üstüne atladı. Leo, Es'in ona zarar verebilecek kadar güçlü olmadığını bildiği için onu üstünden atmak için bir güç uygulamadı. Yoksa ona zarar verebilirdi. Es bağırıyordu.
-Neler idda ediyorsun sen?! Ha!
Leo bu durumdan güç kullanmadan kurtulmak istiyordu. Hemen bir şeyler düşünmeye başladı. Nasıl kurtulacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
PrzygodoweBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...