Yazar-chan'ın anlatımı~
Bugün L'in bilgisayarına girmedi Aoki, kendi bilgisayarını bile açmadı. Sadece yatağında yorganını başına çekmiş bir şekilde, yanında Mina varken ağladı. Nedenini sorarsanız... ablası ölmüştü, genç yaşında. Dünyada ailesinden saydığı sadece Mina vardı şimdi. Kardeşi olarak gördüğü, 5 yaşından beri, 14 yıldır yanında olan Mina... Bir gün sonra cenazesi vardı ablasının. Nasıl dayanabileceğini, nasıl orada durabileceğini, nasıl ablasının gömülüşünü izleyebileceğini bilmiyordu. Ve sadece Mina'nın yanında ağlamakla geçirdi gününü.
Ertesi Gün
Bugün o gündü. Ablasının cenaze günü. Yağmur yağıyordu, Aoki bulutların ve meleklerin, hatta Tanrı'ların bile ağladığını düşündü. Üstüne siyah bir elbise, çorap ve paltosunu giydi. Siyah botlarını giyerek siyah şemsiyesini de alıp çıktı. Başka renk giyemezdi çünkü, ablası o tabuttaki beyaz güllerin içinde, beyaz elbise ve morarmış dudaklarıyla yatarken o nasıl renkli giyinebilirdi? Kiliseye gidip cenaze töreni yapıldıktan sonra, gömülmedeydi sıra. Ama Aoki bakamadı ablası gömülürken. Tek yaptığı yüzünü elleri arasına alıp ağlamaktı. O sırada L de daha uzak bir yerden cenazeyi izliyordu. Kalabalığın dağılması ile o da evlerden kendi kaldığı eve döndü.
~1,5 saat sonra~
Aoki L ile iletişime geçmeye karar vermişti. Maskesini taktı, çünkü bugün harap haldeydi ve L'in onu böyle görmesini istemezdi. L ile konuşmak belki az da olsa neşelendirir diye düşünmüştü. Bilgisayarı açtı. Ve daha kodları yazmadan L'in görüntüsü karşısında belirdi. Hem de L maske takmıyordu.
"Ablan için üzgünüm." dedi robotik ses. Kız onun bilmesine şaşırmamıştı. Sonuçta o L'di. Büyük ihtimalle kim olduğunu, görünüşünü de biliyordu. Hayır, büyük ihtimalle değil.. kesinlikle.
"Maske takmamışsın." dedi kız ağladığı için kötü çıkan sesiyle.
"Peki sen neden takıyorsun. Artık görünüşünü bildiğimi tahmin ediyorsundur."
"Yüzüm -en çok ta gözlerim- iki gündür nerdeyse sürekli ağlayıp uyumadığını harap olmuş durumda. Bu durumdayken sana gözükmek istemem."
"Çıkart işte maskeyi. Ryuk'un yüzünden daha kötü olacak hali yok ya." Kız her ne kadar hacker olsa ve diğerlerinden daha çok şey bilse bile L bu dosyaları özenle koruduğu için Kira davasına erişememişti. Ve dolayısıyla L'in yaptığı şakayı da pek anlamamıştı.
"Uhm... Tamam çıkarıyorum o zaman." Kız maskesini çıkardığında yüzünün cidden kötü göründüğünü farketti L. Normal haliyle çok farklıydı. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve kızarmış, göz altları uykusuzluktan morarmış ve göz altı torbaları görünür hale gelmişti hafiften. Ayrıca vücudunda da değişimler olmuştu. Son iki gündür hiç birşey yemediği için zayıflamış ve çelimsizleşmişti. Ama kısa kollu giydiği için belli olan derin yara izleri vardı. Hem de neredeyse her tarafında. L kızın geçmişini biliyordu ama ailenin kızı dövdüğü bilinmiyordu ve ona gelen dosyada yazmıyordu. L kızın kollarındaki yaraları görünce sinirlenmişti. Çünkü hafif şiddeti tahmin ediyordu ama bu kadarı.. çok fazlaydı. Kızın bütün hayatı boyunca orada kalacak izlerdi.
"O izler.." dedi yapay sesten bile anlaşılan bariz bir sinirle. "nasıl oldu?" Kız böyle bir tepki beklemiyordu -özellikle L'den-, şaşırmıştı. Ama bu soruya nasıl cevap verebilirdi ki? 'Annem ve babam beni dövüyordu, ve bana keskin aletlerle işkence yapmaktan çekinmiyorlardı.' diyemezdi herhalde.
"Imm.. şey.."
"Annen ve baban mı yaptı?" dedi L dizlerini tutan ellerini hafifçe kasarak. Kız sadece başını kullanarak hafifçe onaylamıştı.
"Bir doktor kontrolü için Watari'ye ait olan özel hastaneye gelebilir misin?" Kız bu sefer cidden çok şaşırmıştı. L.. onu mu düşünmüştü. 'Hayır, hayır' bu düşünceleri kafasından attı kız. Annesini ve babasını hapse attırmak içindir. Haklıydı da; eğer muayene sonucu vücudunda kanıt sayılabilecek izler bulunursa annesi ve babası çocuğa karşı ağır şiddet suçundan hapse girecekti.
"Olur."
"Tamam, bir araba göndereceğim. Bir şort ve tişört giysen yeter. Hastanede kıyafet verilecektir."
"Sağol L. Görüşürüz." Diyip bilgisayarını kapattı kız. Hemen elbisesini çıkarıp koyu renk şort ve tişört giydi. Üstüne de bir hırka aldı ve içinde anahtarı, telefonu olan çantasını da alıp evden çıktı. Araba kapının önünde bekliyordu. Arabaya binip hastaneye gittiler.Hastanenin kapısının önünde bayan bir görevli karşıladı kızı. Adı Kujo'ydu. Sevecen ve yardımsever biriydi fakat bugün Aoki normalde birlikte eğlenebileceği bu kadına gülümsemiyordu. Güvenmişti Kujo-san'a ama ablası öldüğünden beri gülemiyordu. Bir odaya geldiler. İçeride bayan bir doktor vardı. Doktor hafifçe gülümsedi ve Aoki'ye şort ve tişörtünü karşısındaki muayene yatağına oturmasını rica etti. Aoki sorun etmemişti. Zaten doktor bayandı -olmasa sorun olurdu-. L Aoki'nin durumunu ve yaralarının -izler dahil- kötü olduğundan bahsetmişti. Ama adının Haruka olduğunu söyleyen doktor bu kadar fazla ve derin izlere şaşırmıştı.
Doktor Haruka, Aoki'yi muayene etmeyi bıraktıktan sonra, ona hastane kıyafetlerini verdi ve 1-2 gün kalacağı odaya götürdü. Bir sorun olursa ahizeli telefondan 08 numarasını tuşlamasının yeterli olacağını söylemişti. Daha sonra odasına gidip rapor yazmaya ve Aoki'nin aile davası için kanıtları kağıda dökmek ile meşgul oldu. Bu sırada kız bir süre kalacağı odasına göz gezdiriyordu. Fayansalar, duvarlar, tavan ve mobilyalar.. Her şey bembeyazdı. Kızın hastane kıyafetleri de öyle. Hala yas tutmakta olan kız, bunlara bakıp güldü. Durumuna ne kadar ters bir odaydı.. Pencereyi hava almak için açtı ve az bir süre dışarıyı izledi. Sonra çantasından yanında getirdiği kitabı çıkardı...
Daldığı kitaptan odanın kapısına tıklanmasıyla gerçeğe döndü genç kız. Haruka aşağı, yemekhaneye gelmesini ve birşeyler yemesini söyledi. Kız aç olduğunu yeni farketmişti. Eh, iki gündür yemek yememişti sonuçta. Başıyla onayladıktan sonra elindeki kitabı bırakıp yemekhaneye indi. Çok kişi yoktu. Zaten hastaların tümü ya çaresi bulunamayan hastalıkları taşıyanlar ve Wammy Evi'ndeki çocuklardı. Aoki bir tepsi alıp sıraya geçti. Aşçı kendi yemeğini koyunca da elindeki tepsiyle pencerenin yanındaki boş masaya doğru yürüdü. Sakince yemeğini yerken masaya biri yaklaştı.
"Buraya oturtabilir miyim?" (Uhm.. başka yeğ yok ta. Evt yazarınız bir Potterhead. Aynı zamanda A.R.M.Y., ONCE, Kara L'ci, CP fangirl'ü. Herneyse)
"Tabi."
"Teşekkürler. Bu arada ben Alice. Sen?"
"Aoki." diyerek kısa bir şekilde cevap verdi kız. Ama diğer kız konuştukça yavaş yavaş alışıyordu.Aoki ve Alice bir günde iyi arkadaş olmuşlardı. Hatta Aoki arada gülümsüyordu. Ona göre eğlenceli gelen günün ardından kendisine verilen odaya gitti küçük kız. Ablasının ölümünden sonra ilk defa mutluydu. Bunları düşünerek uykuya daldı..
-------------------------
Sabah uyandığında saat 6:30'du. Haruka kahvaltı saatinin 8'de olduğunu söylediği için bahçeye çıkıp kitap okumaya karar verdi. Aradan yarım saat geçmişti ki, birisi koşarak yanına geldi. Kız kafasını kaldırdığında gelenin yeni arkadaşı Alice olduğunu gördü. Bahçede yürümeye karar verdiler. Bir yandan konuşuyorlardı. Aoki Alice'e geçmişini anlatıp ablasının öldüğünü söylemişti. Bu yüzden Alice de arkadaşına komik espriler yaparak onu güldürmeye çalışıyordu.
Zamanı gelince hastaneye girip yemekhaneye gittiler. Kahvaltı yaparken konuşuyorlardı. Aoki Alice'e neden burada olduğunu sordu. Alice ise ona bedeninin bir zehir salgıladığını, ama zehir bebekliğinden beri az az vücudunda ortaya çıktığından ona zarar vermediğini anlattı. Onlar başka konulardan söz açıp sohbet ederken, Doktor Haruka mutlulukla masanın olduğu tarafa geldi. Vücudunda yeterli kanıtın bulunduğunu, açılacak davada anne ve babasının hapse gireceğini söyledi. İkili bu habere sevinirken birbirlerine sarılmayı ve Mina'yı aramayı ihmal etmediler.
1058 kelime!! İlk defa bu kadar uzun bölüm yazdım. Vuhuuu~ Mutluyum, gururluyum. Neyse umarım beğenmişsinizdir oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum. Bye~
