Sır değildi içimde bu kadar birikmiş olan dertler.
Sadece aralanmayı bekleyen bir kapı gibiydi zavallı yüreğim.
Tek dostum bile Kalmadı dediğim bir anda, kapı çalmıştı,kapıda hiç ummadığım biri çıkıvermişti.
Şaşırmış,bir okadar da sevinmiştim.
Ne diyeceğimi bilememiştim.
Elim ayağım titremişti,birbirine dolanmıştı.
Yüzüm kıpkırmızı kesilmişti.
Yıllar geçmişti aradan,hem de çok uzun yıllar...
Hiç değişmemiş,hep aynı...sanki zaman uğramamıştı ömrüne.
Gülümseyip,beni içeri davet edecek misin?,yoksa kendim gireyim mi? Diye başlamıştı söze.
Tabiki;buyurun dedikten sonra,içeri girmişti.
O hayreti hala üzerimden atamamıştım.
Tekrar hoş geldin ,seni hangi rüzgar attı buraya Merve ?
Ne yani hoşnut Kalmadın mı gelişimden ? yada unuttun mu beni?
Yok,hayır,unutmadım.
Sadece unutulduğumu sanmıştım,galiba yanılmışım.
Mervenin gözlerine bakıp,acaba hayal mı? görüyorum derken,Merve ellerimden tutmuştu bile.
Yine ışıltılı gözleriyle bakıyordu gözlerime sanki yaz Güneşi doğmuştu yüreğime.Bir anda ısınıvermişti kıştan kalma yüreğim.
Unutmuştum,kendimi,derdi, kederi...
Ne iyi gelmişti,ne hoş gelmişti Merve.
Sarılıp başını göğsüme koyup, dakikalarca öyle kalmıştı.