Ae Mi
Gözlerimi görmeye alıştığım bir yerde açmıştım, bu yüzden hastanenin bu iç karartıcı kokusu beni etkilemedi. Kolumdan bir şey enjekte edildiğini hissediyordum ancak görüşüm hala tamamen netleşmemişti. Onlar anlattıkça hatırlamıştım, onlar söze her başladıklarında ben artık kalbimde büyük bir boşluk olduğunu hissetmeye başlamıştım
O boşluk her zaman varmış aslında. Sadece, ben varlığını unutmuştum. Şimdiyse o boşluğu aniden hissetmek acı dolu gözyaşlarına ve güçsüz bir bedene yol açmıştı. Gözlerimi yaklaşık on saniye açık tuttuktan sonra tekrar kapattım, kimseyi görmek istemiyordum. Yıllarca koskoca bir yalanın başrolü olmuştum, fakat hiçbir şeyden haberi olmayan bir başrol.
Öfkeliydim, kızmıştım. Benden sakladıkları için ve beni bu lanet oyuna alet ettikleri için, varlığından haberim dahi olmayan annem ve babamın beni bunları yaşamak zorunda bıraktıkları için. Yarası iyileşmiş bir deri yanığı insanın canını en fazla ne kadar acıtabilirdi ki? İşte benimkini hiç olmadığı kadar acıtıyordu, daha doğrusu buna yol açmıştı.
Duyduklarımla birlikte hafızamdaki boşluklar tek tek dolarken kalbimdeki boşluk ise daha çok derinleşmişti ve artık hissedemediğim o boşluğu fazlasıyla hissedebiliyordum. Ben de yıllardır 'neden anneme ya da babama hiç benzemiyorum?' diye boşuna düşünmüştüm. Kimsenin benim için yapacak bir şeyi yoktu ve acınası bir haldeydim.
Yıllardır annem sandığım ve ona anne diye seslendiğim kadın uyandığımı anlayınca birden başıma üşüştü ve ağlamamak için zor tuttuğu gözleriyle yukarı baktıktan sonra bana döndü. Endişenin en koyusunu yaşıyordu. Titreyen ellerini tereddütle yüzüme yaklaştırırken başımı onu görmek istemediğim için diğer tarafa çevirdim.
"Kimseyi görmek istemiyorum." dedim.
Hiçbir şey demeden yavaşça yürüyüp odadan çıktığını dikkatlice kapanan kapının sesinden anlamıştım. Ardından odanın kapısı tekrar açıldı ve içeriye birisi girdi. Kolumdaki serumu çıkarmış, kimseyi görmek istemediğim için yatağın köşesinde ve kapıya sırtımı dönmüş bir şekildeydim.
Saniyeler sonra yanımda bir ağırlık hissettim. Hastanenin kokusunu bastıracak bir şekilde burnuma gelen bu tanıdık kokuyla yavaşça diğer tarafa döndüm ve onun çökmüş gözleriyle karşılaştım. Birkaç saniye boyunca ifadesizce yüzüne baktıktan sonra tekrar arkamı dönerek eski pozisyonuma geçtim. Ağlamamak için kendimi hiç tutmazdım aslında fakat ilk defa kendimi tutuyordum.
Ama onun varlığını hissettikçe ağlama hissim artıyordu. Ağladığımı anlamasın diye elimi ağzıma bastırmış, gözlerimi de sıkı sıkı kapatmıştım fakat kesik kesik aldığım nefesler beni her şekilde ele veriyordu. En son ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtığında kollarını belime sarmış ve beni kendisine çekmişti.
Ben de kendimi tutmayı devam ettiremedim ve sesli bir şekilde ağlamaya başladım. Sırtım hala ona dönüktü. Bir elini olduğu yerden kaldırıp saçlarımı okşamaya başladı ve güçsüz çıkan sesiyle bir şarkı söylemeye başladı, benim uyumamı sağlayan o şarkıyı. O da yıpranmıştı. Ben burada gerçek ailemi düşünüp ağlarken o zaten çoktan o duygulara alışmıştı.
Şarkı söyleyen sesi kesildikten sonra derin bir iç çektiğini duydum.Kendimi ona doğru çevirince saçlarımı okşadığı eliyle başımı kendi omzuna yerleştirdi. Ben bu zamanda ve bu mekanda, bu koku ve sesle sakinleşirken hıçkırıklarım küçük iç çekmelere dönmüştü. Sakinleştirici bir etkisi vardı benim üzerimde.
Kapı aniden açılınca Taehyung beni kendisinden nazikçe uzaklaştırmış ve hızlıca yataktan inmişti. Annem ve babam sandığım kişiler doktorla birlikte içeri girdikten sonra doktor çıkardığım serumu görüp kaşlarını çatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARPE DIEM // Kim Taehyung
Fiksi PenggemarGeçmişi miydi hayatından vazgeçmesini sağlayan, ya da şimdisi miydi? Yoksa, geleceği miydi hayatını elinden alacak olan?