Bölüm şarkısı (Heartbreaker-Marina and the diamonds)
Nefes aldığımın farkına vardığımda, göğüs kafesim kanatları olduğunu yeni farketmiş bir kuş gibi gerindi veaçıldı. Gözlerimi sakince araladım, altın rengi gün ışığı kamarayı yalayıp geçiyordu. Vücudum ter ve ağrıdan hareketsiz kalmıştı, toz ve tuzlu su kokan ılık havayı içime çektim, nem tanecikleri akciğlerime yapışarak bana boğuluyormuş hissi veriyordu. Ensem terle iyice ıslanmış, uzun saçlarım yatağın her tarafına yayılmıştı. Tırnaklarımı yastığın çok kullanılmış bej kılıfına sertçe geçirmiştim. Odadaki diğer kızların hepsi, uykunun mükemmel kollarında mutlu görünüyorlardı, ve elbette ben; onca saat uykudan sonra bile yorgunluktan dökülüyordum.
Gözümün önüne gelen siyah saçlarımı hızlıca üfleyerek uçurduktan sonra, başka aptal bir güne başlamanın hğznüyle doldum. Bütün bu olanlardan sıkılmaya bile vaktim yoktu, herşey maraton gibi olup bitiveriyordu, ve ben sadece yorulabiliyordum. Kendimi zorla ince kumaşın arasından ittikten sonra, döşekten aşağı kaydım ve yarım metre altımdaki ahşap zeminle yüz yüze geldim.
Sertçe çarptığım burnumu ovalarken, destek alarak dengezisçe ayağa kalkmayı başarabilmiştim. Yuvarlak pencereden yüzünü gösteren, denizle el ele tutuşmuş güneş doğalı, sadece bir kaç dakika olmuş gibiydi. Aklıma bulanık bir şekilde süzülen düşünceyle, üzerimdeki ince askılı tişört ve şortla geminin gri ahşap basamaklarını teperek, güverteye çıktım.
Savient Wolte'nin gri trabzanlarına yaslanmış uzun ve yetenekli parmaklarıyla elindeki siyah, dumansı kılıcının ucuyla oynuyordu. Tam arkasından doğan güneş, onu sadece gölgelerden oluşmuş karanlık bir silüet gibi göstermişti. Herzaman giydiği şeyler üzerindeydi, siyah kot ve siyah tişört, ama sarkan saç tutamlarını kontrol altına almak için önde bir kaç tutam bırakarak saçlarını arkadan at kuyruğu yapmıştı, yine de Flinch'in saçları gibi uzun saçlara sahip olmadığı için ensesinde bir kaç tutam kalmıştı. Her zamanki gibi; Dağınık ama havalı görünüyordu.
Savient, artık bana eskisi kadar karmaşık veya gizemli falan görünmüyordu, bunun nedeni onun değişimi de olabilirdi, benimkilerde. İlk taşındığımızda, bana dışarıdan sert ve duygusuz görünen tatlı biri gibi gelmişti, halbuki tam tersiydi. Ben, kaçırıldığımda kendini zindana sokan herife dakikasında güvenen o saf ve temiz kız değildim artık, şimdi böyle bir şey olsaydı onun burnuna yumruğu geçirip kaçardım. O zamanlar hayatımdaki en önemli aksiyon tanıştığım yeni insanlar ve gördüğüm yeni yerlerdi, şimdi ise kendimi fiziksel ve mental açıdan gerçek bir savaşa hazırlıyordum.
Vücudum sabah serinliğiyle çarpışırken, titrek adımlarla Savient'e doğru ilerledim, sanki ne kadar hızlı olursam o kadar çok ısınırmışım gibi aceleci adımlarla hareket ediyordum. 'Günaydın' diye mırıldansam da, duymadı veya duymamış gibi yaptı. Kafamda daha yeni iki rakun çiftleşmiş gibi görünen saçlarımı parmaklarımla düzeltmeye çalışırken, Savient kılıcını yere sapladı ve ani hareketlerle başını bana çevirdi. O ana kadar ne kadar yakın olduğumuzu fark etmemiştim, tereddütle geri çekildim.
Kapkara gözlerini bana çevirip dilini şaklattı, "Farkında mısın bilmiyorum prenses ama kılıç idmanlarını kılıçsız yapamazsın.." dedi düşünceli bir tavırla. Gözlerimi devirdim ve kollarımı kavuşturdum, "Birincisi, Kılıç kullanmayı bilmiyorumun anlamı ne sence? Elbette bir kılıcım yok, sende olacağını sanmıştım! İkincisi bana prenses deme, bu çok sinir bozucu."
"Ne diyeyim o halde?" diye sordu, tanrım bir insan nasıl bu denli aptal olabilir? "Bir ismim var Wear, farkındasın değil mi?" dediğimde altta kalmayarak gözlerini devirdi, bu hareketinin üzerine "Yoksa sevgilinin, ah pardon nişanlının adını sayıklamaktan benimkini unuttun mu?" dedim ve çirkin bir biçimde sırıttım. Devasa bir zafer kazanmış hissim onun kırılmış suratını görünce hafifçe söner gibi oldu. Yüzü düştü ve ağzının içinde "Her neyse.." diye mırıldandı. Belki aşırı tepki vermiştim, veya damarına basmıştım ama özür falan dileyecek değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RADIA
FantasyHayata gözlerimi açtığım anda, farklı olduğumu biliyordum. Herkes gibi değildim, safkan ya da değil. Ben farklıydım, onlar gibi olmayacaktım, onların istedikleri gibi davranmayacaktım, ve onların istediği kişiyle evlenmeyecektim. Ben istediğimi yapa...