SWING

86 5 0
                                    

EVEEEET. YEPYENİ Bİ HİKAYEYLE KARŞINIZDAYIM :D UMARIM BEĞENİRSİNİZ!

****

"Yeter Army! Sana daha fazla katlanamıyorum! Seni sevmiyorum Army! Bitti. Oldu mu ? Bit-ti," dedi gözlerimin içine bakıp. Duygusuzdu. Soğuktu. Sesinde iğrenme, nefret duyguları barındırıyordu. Yüksek sesle söylediği cümlelerden aslında hiç etkilenmedim. Bende sevmiyordum artık. Hiç değilse dün geceden sonra. Onu bir kızla gördüm. Doğal olarak tepki gösterdim. Sevgilimi bir kızla görüyorum! Normal değil mi ?! Ama o "Çok tepki veriyorsun, bunlar normal şeyler" dedi. İnanabiliyor musunuz ? Normal dedi! O cümleden sonra ona olan tüm sevgim yerle bir oldu. Benim ilk gerçek aşkımdı. Ama asla son olmayacak. Madem sevmiyorsun Jackie, emin ol duygularımız

karşılıklı. Bana sanki ağlamamı bekliyormuş gibi de bakma. Senin için ağlayacak kadar salak değilim! Büyük bir kahkaha attıktan sonra,

"Gerçekten mi ? Ne tuhaf! Bende seni sevmiyorum Jackie! Ayrılmamız gerçekten iyi oldu," dedim. Bo-zul-du! Ama gerçekten ayrılmamız iyi oldu. Birbirimizi üzmenin bir anlamı yok. Seviyor-dum. Dediğim gibi artık tek bir duygu beslemiyorum ona karşı.

"Güzel," diyebildi sadece. Ona acımayacağım. Önce beni aldattı, sonra bu normal birşey dedi ve daha sonra bana seni sevmiyorum ayrılalım dedi. Ona. Asla. Acımayacağım.

"Güzel. Yarın eşyalarımı gönderirsin." Çantamı aldığım gibi dışarı çıktım. Bu durumda gidilecek en güzel yer, sahil. Normal kızlar gibi kafa dağıtmak için ideal. Küçüklüğümden beri kötü birşey olduğunda oraya giderim. Orda, denize bakan bir salıncak var. O salıncak benim salıncağım. Babam benim için kurdu onu.

Uzun bir yürüyüşten sonra salıncağıma kavuştuğumda bilin bakalım ne gördüm ? Biri ona oturmuş denizi seyrediyor. Burda herkes o salıncağın benim olduğunu bilir. Kim bu şimdi !

"Hey! Benim salıncağımın üstünde ne işin var ?" Tamam belki çocukça davranıyorum ama gerçekten değerli benim için. Babamdan kalan tek şey o. Benim için yaptığı son şey. Aynı şey küçükkende başıma gelmişti. Dejavu.

-6 Ağustos 2000-

"Heey! Benim salıncağımın üstünde ne işin var senin!"

"Anlamadım ?."

"Salıncak diyorum. Benim."

"Ee ?"

"Ne ? İn."

"Neden ?"

"Ne demek 'neden'. Benim de ondan."

"Nerden senin oluyomuş ?"

"Babam benim için kurdu bunu. Benim diyorum. İnsene ya!"

"Kibarca söyle ineyim."

"Of! İner misin ?"

"Hayır." Ben şimdi sana gösteririm. Elime biraz çanur aldığım gibi ona doğru attım. Şaşkınlıkla bana döndü. Sinirlenmişti sanki. Ben katıla katıla gülerken oda bana çamur attı. Bana. Çamur attı! Görürsün sen! Bende ona tekrar çamur attım. Oda tekrar bana. Kısaca aramızda koca bir çamur savaşı geçti. Her tarafımız kirlenmiş bir şekilde birbirimize gülüyorduk.

"Ben Harry," dedi. Dikkatli bakınca gözlerinin yeşil olduğunu farkettim. Saçlarıda kıvırcıktı. Yani çok tatlıydı!

"Ben Army."

"Memnun oldum Army. Benim artık gitmem gerek. Hoşçakal," dedi ve gitti.

-Günümüz-

Birdaha o çocuğu hiç göremedim. O günden sonra hep onu düşündüm. Çocukluk aşkımdı benim. Taşınmışlar mı öyle birşeyler olmuş işte. Neyse gelelim bizim şu salıncak olayına. Hala kalkmadı gıcık şey. Acaba çamur varmıdır şuralarda. Tekrar yapsam nolur ki? Elime biraz çamur alıp ona attım. Yine tam isabet! O çocuğunda tam kafasına denk gelmişti. Beklemiyordu heralde ki şaşırdı. Kendine gelince ayağa kalktı ve oda bana çamur attı. Evet, evet. Ne düşündüğünüzü biliyorum. Yine aynı olay. Yine çamur savaşı. Aynı sebep. Aynı yer. Dejavu işte. Her tarafımız çamur içinde kaldığında kendimizi yere atıp gülmeye başladık.

"Ben Harry," dedi. Bir dakika! Ne dedin sen? O olamaz değil mi ?

"Ben Army," dedim. Dikkatlice bakınca gözleri yeşilmiş. Gözleri yeşil. Saçları kıvırcık. Adı Harry! O olabilir mi!

"Army. Sen o Army'misin ? Küçükken yine bana çamur atan kız!"

"G-galiba o benim. Sen de Harry'sin. Değil mi ? Küçükken yine salıncağımdan kalkmaya çocuk!" Bu kesinlikle o Harry! Çocukluk aşkım. Gerçi çocukluğundan eser kalmamış. Kasları, stili tümüyle değişmiş.

"Çok değişmişsin," dedi, sanki düşüncelerimi okurcasına.

"Mesela ?," diye sordum. Onun gözünde nasıl olduğumu bilmek istedim bir an.

"Mesela, saçların. Rengini değiştirmişsin. Eskiden siyahtı, değil mi ?" Onayladığım anlamında başımı salladım. Devam etti;

"Yakışmış. Hatırlıyorum da küçükken çok güzeldin. Hâlâ çok güzelsin," dedi. Kızardığıma yemin edebilirim. Teşekkür ederim diye mırıldandım. Sırıtarak, "Kızardın!" dedi. Sırıtışına karşılık bende güldüm.

"Çok yardımcı oluyorsun. Hem sadece ben değil, sende değişmişsin."

"Mesela?," dedi beni taklit ederek.

"Hıım, saçın. Senin saçın da eskiden düzdü! Ve kasların var. Ve birazcık yakışıklı olmuşsun."

"Ve hâlâ salıncağında gözüm var." Kahkaha attım. Duraksadı ve,

"Küçükken buraya yanlızca çok kötü bir şey olduğunda gelirdim. Yoksa bir sorun mu var?"

Anlatsam mı yoksa geçiştirsem mi, ikilemde kaldım. Ani olmuştu bu sorusu.

"Ben, yani.. Ah, tamam. Peki. Sevgilimden ayrıldım."

"Üzüldüm. Kötü bir durum. Yani senin için. "Üzülme. Sonuçta, önce beni aldatıp sonra bu normal bir şey diyen, hiçbir duygy barındırmayan gözlerle benden bıktığını söyleyen biriyle birlikteydim. Benim için zor olmadı." Tek nefeste söylediğim kelimelere karşı şaşırmış bir ifadesi vardı. O bir şey söylemeyince son anda aklıma geldi,

"Peki sen? Sen neden burdasın?" Durgunlaştı. Cevap vermek için ağzını açtığında...

SWINGWhere stories live. Discover now