...
"Seni unuttum... Öyleyse anıların neden beni rahat bırakmıyor!" dedi. Sesi tok çıkmasına rağmen, kırgınlığı bütün vücudunda hissediliyordu.
Zor zamanlar geçirmişti. Aklına geldikçe o anlar, Caner'den uzaklaşıyor ve öfkeleniyordu.
"Beni neden rahat bırakmıyorsun?"
Sesinin tonu bir anda yükselmişti ve perdeyi hışımla kendisine doğru çekti. Bakmak istemiyordu artık. Merak da etmiyordu. Etmeyecekti. Kendisine bu sözleri kaç kez vermişti halbuki...
"Unutacaksın! Merak etmeyeceksin." diye kaç kez kızmıştı...
Krem rengindeki koltuğa sinirlenerek oturdu ve yüzünü ellerinin arasına alarak birkaç saniyeliğine hareket etmeden, düşünceli bir tavırla öylece kaldı. Hemen ardından da başını ellerinin arasına alarak, oturduğu koltukta gidip geldi. Sesli bir şekilde ağlayarak:
" Allah'ım onu neden çıkardın karşıma... Neden yıllarca unutmaya çalıştığım adamı birkaç saniye bile geçmeden hatırlattın? " diye adeta serzenişte bulundu.
Ağlamaya devam ederek, elleriyle başını iyice sıktı. Kızaran gözleriyle birlikte düşüncelere daldı.
Anıların, özellikle de onunla ilgili olan bir kaç aylık anıların yeniden onu rahatsız etmesinden korktuğu için ağlıyordu aslında. Düzene soktuğu hayatının yeniden altüst olmasını istemiyordu.
Kendini tekrar düzelterek, elleriyle gözyaşlarını sonra da yüzünü sildi. Nitekim, gözyaşları yüzünün her tarafına dağıldığı için bu gerekliydi, hatta daha fazlası gerekliydi. Bunun da farkında olduğu için toparlanıp lavaboya doğru ilerledi.
İçeri girdikten sonra elini yüzünü yıkamadan önce aynadan; kızaran gözlerine, kızarıp şişen dudaklarına ve gene bir kısım tarafları kızaran boynuna baktı.
Bu kadar şiddettli ağladığını fark etmemişti doğrusu. Musluğu yavaşça açtı ve elini yüzünü, özellikle yüzünü defalarca kez yıkadı. Sonra da tekrar kendisiyle göz göze geldi. Islak olan parmaklarını, saçlarını tarakla tarıyormuş gibi bütün tutamlarından birkaç kez geçirdi. Hemen sonra da lavabonun köşesinde duran saç tokasını alıp saçlarını itinayla topladı ve derin bir nefes alıp kendisine uzunca baktı:
"Bundan sonra hayatını mahvetmeyeceksin. Yanlış kararlar almayacaksın!" diye kendisine adeta emir verdi.
Toparlandıktan sonra oturma odasına yeniden gitti ve bu kez perdeyi rahat bir şekilde tereddüt etmeden iyice araladı. Caner'in kendisini görmesinden korkmuyordu bu kez. Zaten eğer Caner halâ oradaysa gitmesi için onu uyaracak, hatta gerekirse polisi arayacaktı. Kaşları çatık bir şekilde apartmanın etrafını gözleriyle kolaçan ederken, Caner'i orada göremedi. Hemen apartmanın önüne park ettiği arabası da yoktu. Gittiğini anlaması pek de uzun sürmedi. Perdeyi bir hışımla tekrar çekti. Söylene söylene mutfağa doğru ilerlerken, aklında kendisini rahatlatmak için yapacağı bitki çayı vardı.
"Tabii ya, öyle birazcık gözümü boyamak için dışarıda durdu. Benden umduğunu bulamayınca da gitti. Çıkıp yukarı birazcık konuşayım demeden, arkasına bakmadan kaçtı!"
Hazırladığı çayı bardağına koymak için etrafına bakındı. Bugün canı farklı bir bardaktan çay içmek istiyordu; bu yüzden de her zaman kullandığı bardağını gözardı edip mutfak dolaplarını sertçe açıp kapadı.
"Nerede bu bardaklar!" diye öfkeyle bağırırken, sonunda aradığı raflardan birinde gözüne kestirdiği bir bardağı sertçe aldı ve gene sertçe kapadı dolabın kapağını.
Çayı bardağına koyarken söylenmeye devam etti:

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMLİK
Mystery / ThrillerÇoğu insanın hayatı boyunca sakladığı pek çok sırrı vardır. Bazıları hiç ortaya çıkmayacağını düşünerek bu sırları geçmişiyle birlikte unutur. Yapılan bazı hatalar sadece eski bir anı olarak akıllarının bir köşesinde kalırken, yaşanan başka bir olay...