Dostluk

37 1 0
                                    

İyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur. 

Bir hastane odası iki yatak ve hayatla olum arasındakı çizgide yaşamdan yana kalmaya çalışan iki kalp hastası.Yataklardan biri pencere önünde diğeri duvar dibinde.Pencere önündeki sabahtan akşama kadar pencereden dışarı bakıp seyrettiklerini duvar dibinde birşey görmeden ,aynı kaderi paylaşan birşey görmeyen hasta arkadaşına anlatıyor! -Bugün deniz dünden daha durgun.Rüzgar hafif esiyor olmalı.Beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyorlar kuğu gibi süzülüyorlar. -Park mı?Ha,park henüz tenha.Salıncakların ikisi dolu ikisi boş.Geçen haftaki sevgililer yine geldiler.Elleri birlerinden hiç ayrılmıyor.Şimdi erkek kızın saçlarını okşuyor,ne kadar birbirlerine yakışıyorlar. -Erguvanlar bugün çıldırmış öyle bir çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış.Erikler desen keza,tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş.İşte parkın neşesi çocuklar . geldi.Ellerinde rengarenk balonlar var ah kardeşim görmelisin. Bu böyle sürüp giderken her gördüğünü anlatıp dururken ansızın bir kalp krizi geçirir pencere kenarındaki.Duvar dibinde düğmeya bassa doktoru çağırabilir ve belkide arkadaşı kurtulabilir.Ama ama yapıyor işte şeytan karışıyor işine.Arkadaşı ölürse pencere kenarı boşalacak ve kendisi oraya geçecek.Bugüne dek kulaklarıyla duyduğunu gözleriyle görecek ve duvar dibindeki düğmeye basmaz ve arkadaşı ölür.Ertesi gün duvar dibinde olan yatağını pencere kenarına taşırlar.Bekledği an gelmiştir artık yattığı yerden pencereden dışarı bakar. Dışarıda kapkara bir duvar işte hepsi bu kadar.

Babanın biri evladının arkadaşlık yaptığı kişilerin gerçek dost olmadığı sürekli oğluna söyler ama oğlu onu dinlemez ve karşı çıkar hayır baba onlar benim en iyi dostlarım der.baba peki der o zaman onların gerçek dostun olup olmadığını test edelim der oğlu nasıl der baba git bizim koyunlardan birini kes ve parçala ve sonra parçalarını bi çuvala koy ve gel der.oğlu gider babasının dediğini yapar ve getirir.sonra babası derki şimdi bu çuvali al ve o dostlarına götür ben birisini öldürdüm ve bu çuvala koydum diyerek yardım iste der oğlu ama baba der baba eğer gerçek dostun olup olmadığını görmek istiyorsan yap der oğlu gider dostlarından birisinin kapısını çalar ve ben birisini öldürdüm ve bu çuvala koydum saklamak için bana yardım et der ama dostu hayır git benden uzak dur başımı belaya sokma der ve kovar sonra ikinci bir dostuna gider ama aynı yanıtı alır ve diğerleride aynı tepkiyi verince babasına gelir ve haklıymışsın baba onlar gerçek dostum değilmiş hiçbiri yardım etmek istemedi der.babası sana söylemiştim der ve sonra derki şimdi felanca yere git felanca kişiyi bul ve benim selamımı söyle sonra aynı şeyi ondan iste der oğlu gider adamı bulur babasının selamını söyler ve amca ben birini öldürdüm ve bu çuvalın içine koydum der bana yardımcı olurmusunuz der adam gel bakalım diyerken kendi evinin arka bahçesine götürür ve orda bir çukur kazarak çuvalı çukara gömer sonra bütün bahçeye laleler eker ve arka bahçe tam lale bahçesi olur.oğlan gelir ve babasına olan biteni anlatır baba o adam bana yardım etti çuvalı arka bahçesine gömdü ve sonra tüm bahçeye laleler ekti der babası tamam şimdi yine git ve aynı adamı bul herkesin içinde olmadık hakareti yap ve birde tokat at demiş oğlu şaşırmış ama baba nasıl olur o bize yardım etti ama der babası sen dediğimi yap der ve oğlu gider adamı bulur ve herkesin içinde hakaret eder ve birde adama tokat atar.adam gence şöyle bir bakar ve derki oğlum babana selam söyle ben bir tokata lale bahçesini bozacak adam değilim der.genç adam iyi bir terziymiş. bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkanı varmış. sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış.Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. artık ne bir işi varmış ne de parası. günler boyu iş aramış ama bulamamış. yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini. mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, \"yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer\" diye söylenmiş. zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. birden siniri geçiveren ihtiyar, \"zavallı adamcağız kimbilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?\" diye düşünmeye başlamış. oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. o, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. yaşlı işadamı terzinin yanına yaklaşıp, \"ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim\" deyince, \"hayır, teşekkür ederim. ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş\" diye yanıt vermiş terzi. yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş. \"soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?\" diye soran yaşlı adam, \"ben terziyim\" yanıtını alınca \"benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın\" diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi. bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. küçük dükkan önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. terzi artık \"ünlü işadamı\" diye anılır olmuş. bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmış. yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş. aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş. bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş. ve başlamış anlatmaya: \"bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. o çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. ağacların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş.başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. bülbül ona \"senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın\" demiş. gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış. oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın...\" Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 05, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DostlukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin