Ben küçük köpeğimizi yıkamak için banyoya götürürken kapı çaldı. Kapıyı açmaya giderken kim bu saatte gelir ki diye merak ettim. Kapıyı araladığımda İpek teyzenin sıcak bakışlarıyla karşı karşıyaydım... Polen'in annesi... Korkudan ağzım açık kaldı, ne diyeceğimi bilemiyordum. Gözlerim doldu.Yüzümün çok garip bir hal aldığı gören İpek teyze 'Beni bu kadar özleyeceğini bilseydim daha önceden gelirdim kızım.' diyip içimi ısıtacak kadar içten bir kahkaha attı. Cuma günü gelecekti, ama bu gün çarşambaydı. Bütün planlarım altüst olmuştu. İpek teyze annem öldüğünden beri benim annem gibiydi. Ona herşeyimi anlatabilirdim, herşeyimi. Ama Polen'in kazasını anlatmadığımı duyunca bana çok kızıcaktı, daha fazla kızmasını istemediğim için derhal bir şekilde konuyu ona açmam lazımdı. 'E beni içeri almayacakmısın deli kız, saatlarce kapıda mı duralım yoksa?' İpek teyzeyi çok özlediğimi farkedip kocaman sarıldım, ve ardından bavullarını alıp salona koydum, 'Benim koca dana nerelerde, özlememiş mi beni yahu!' dediğinde 'İpek teyzeciğim ben de size tam da bu konuyla ilgili bir şey amlatacaktım...' dediğimde birşeyler olduğunu anlamışçasına bana baktı, 'Bir sorun mu var kızım?' 'İpek teyze bana çok kızacağını biliyorum ama bu konuyu sana yüz yüze anlatmam lazımdı, sen Amerika'dayken anlatsaydım, çok telaş yapıp elin ayağına dolaşacaktı, hemen gelmek isteyecektin... Beş gün önce Polen, ben ve erkek arkadaşım piknik yapmaya biryerlere gidecektik, ben yukarda eşyaları hazırlarken bir fren sesi duydum, aşağıya indiğimde araba Polen'e çarpmıştı.' hemen telaş yapıp bağırıp çağıracağını bildiğim için, cümlenin sonunu ne kadar hızlı getirirsem o kadar iyi olacaktı... 'Hemen hastaneye götürdük, girdiği ameliyat başarılı geçti, cuma günü taburcu olacak, bunu size anlatm...' sözümü bitirmeme izin vermeden arka kapıdan bahçeye çıktı. Gözleri dolu doluydu. Çıplak ayaklarıyla çimenlerde yürürken 'Merak etme güzel kızım, anlatmamanı anlayabiliyorum, sen de çok korkmuşsundur.' ağlamaklı bir şekilde bana döndü. 'Dört gün önce ruyamda sizi gördüm, talihsiz bir kaza geçiren sendin... Sanırım lise yıllarınızdı, sen o herzamanki atkuyruğunu yapmış, upuzun kahverengi saçlarını tepeden toplamıştın, makyajı sana Polen yapıyordu.Berk de yanınızdaydı, deli çocuk,..' Berk'i hatırlamasına inanamamıştım. Gözlerimi faltaşı gibi açıp onu dinlemeye devam ettim '..sizi bir tekneyle adalara götürcekti, siz tekneye bindiğinizde çok mutlu bir şekilde bağırıp çağırıp eğleniyordunuz, sen denizi izlemeye dalmışken ayağın kaydı ve suya düştün, kimse seni hiçbir yerde bulamamıştı, uyandığımda her yerim terlemişti o saatte hemen kalkıp sizi görmem gerektiğim aklıma geldi. Polen'e hemen mesaj attım, çok korktum kızım, çok...' gözyaşlarımı tutamadan koşup ona sarıldım. İkimiz de ağlıyorduk. 'Yarın ilk iş benim koca danamı görmeye gidelim de annesini özlemiş mi bi bakalım.' diyip gözyaşlarını silip gülmeye çalıştı.
Hayatımda tanıdığım en güçlü kadınlardandı İpek teyze... Biz içeri doğru geçeken limon küçücük patileriyle koşa koşa bizim yanımıza geldi. İpek teyze 'Amanın da kim bu deli baş böyle?' ben de bir heyecanla başladım anlatmaya, kendi sorunlarını unutup benim dert ortağım olmuştu. En çok özlediğim şeylerden biriydi... Ona isimsiz çocuğu anlatırken gözlerimin içindeki ışığı görmüş olsa gerek ki 'Kızım sen bu çocuğa abayı yakmışsın sanırım, Mert'le aran iyi değil sanırım, beyninin değil, kalbinin sesini dinle güzel kızım' dediğinde asıl olanı anlatmayı unutmuştum.. Berk'i... O olayı anlatmadan önce acıktığımı farkettim, kendimi oyalamak için yapmayı çok sevdiğim yemeklerden yapmıştım İpek teyzenin şansına. Onun aklındaki dertlerden kurtarmak için güzel bir akşam yemeği yemesini sağlamak istiyordum. 'İpek teyzeciğim sen istersen güzelce bir banyo yap kendine gel, yol yorgunusun hem ben havlularını çıkardım, ikinci çekmecede.' diyerek gülümsedim.
O yukarı çıktığında hemen elime tahta masayı alıp bahçeye çıktım, açıp üstüne güzel bir örtü buldum içeriden, hemen üstüne örttüm. Çok güzel duruyordu. Çiçeklerle konuşmayı çok sevdiğim için bütün bahçeye güzel güller, karanfillerle donatmıştım. Güzel bir gül koparıp masanın kenarına koydum. İpek teyzeyi öz annem gibi seviğim için güzel bir yemek olmasına çok uğraşacaktım. Dolaptan kırmızı şarap çıkarıp iki tane şarap bardağı aldım. Güzelce masaya yerleştirirken çabuk olmaya çalışıyordum, yaptığım lazanya ve bifteği ısıtırken, ben onun yerinde olsaydım, o kadar az tepki verir miydim onu düşünüyordum. Isıttığım yemekleri tabağa koyarken daha masayı görmemişti İpek teyze. 'Niye o kadar uğraştın kızım, bir sandiviç de yeterdi.' dediğinde 'Hep gelmiyosun ki kırk yılın başında geliyorsun birak da uğraşayım. Bahçedeki güzel masa sizin için madam.' dediğimde yine o güzel kahkasından atıp 'Deli kız nolacak.' dedi.
Bahçeye çıktığında çok şaşırdı, 'Ne zamandır böyle güzel bir masaya oturmamıştım.' Masaya geçtikten sonra konuyu açmaya karar verdim 'Berk burda, Polen'in yattığı hastanede.' İpek teyzenin gözleri kocaman açıldı, Polen'in gerçekten sevdiği tek erkek arkadaşıydı, uzun yıllar çıktıktan sonra hiçkimseye haber vermeden hepimizin hayatından çıkıp gitmesi hepimizi mutsuz etmişti, 'Kanser olduğu için Amerika'ya taşınmak zorunda kalmış, Polen'i üzmemek için haber bile verememiş, ama o kadar değişmiş ki, üzgünlüğü gözünden belliydi.' İpek teyze 'Peki niye gelmiş, niye şimdi gelmiş?' dediğinde verecek cevap bulamadım, yarın konuşup öğreniriz dedim, masayı toplayıp yatmaya gittiğimizde, yorgunluktan gözlerimi açamıyordum, ona Polen'in yatağını hazırladım, yanağına sulu bir öpücük kondurup kendi yatağıma geçtim. Uzun zamandır tadamadığım anne sevgisini yaşatmıştı bana bu gün. Her şeyin düzelmesini umarak kafamı yastığa koydum...
(Yorumlarınızı bekliyorum :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hafıza
Fiksi RemajaBade o ufak trafık kazasıyla arkadası Polen'in hayatının mahfoldugunu düşünürken asıl mahfolanın kimin hayatı olduğunun farkında bile degildi!