'' Nedir içimizdeki bu ön yargı ? Belli kelimelere takılıp kalmışız. Hayatlarımızı onlara göre yaşıyoruz. Sen güzelsin sen değilsin. Bu ön yargının ta kendisi. Bir insanı tanımadan, 2 çift laf etmeden, onu dinlemeden nasıl hemen bir karara varabiliriz ? Dış görünüşü ile nasıl değerlendiririz bir insanı ? Biz çok mu güzeliz ? Mükemmel miyiz ? Elbette ki hayır.
Her gün onlarca kişi hakkında yorum yapıyoruz düşünmeden. Onlarda bizim hakkımızda konuşuyorlar. Kısır döngü haline gelmiş artık. Oysa ki böyle olmamalıydık. Ama eminim hala bir yerlerde herkesi olduğu gibi kabul eden insanlar var. Peki biz neden onlardan değiliz ? Nedeni insanları yargılamak kolay olduğu için. Unutmayın sizin yargıladığınız insanlar...''
''Anna yeterli.'' Derin bir nefes aldım ve kağıdımı indirdim. Endişeli gözlerle Mr. Gredse'ye baktım
''Beğendiniz mi ? ''
''Vermek istediğin konu çok güzel. İnan bana beni etkiledin ama vermek istediğin mesajı verirken seçtiğin kelimeler ve cümleler çok boğuyor tatlım.''
''Mr. Gredse size söz veri...''
''Anna dediğim gibi bu kadar yeterli. Çıkabilirsin.'' Arka sıradan montumu ve çantamı alıp kapıya ilerledim. Tam kapıyı açacaktım ki arkamı döndüm ve '' Siz hiç mi zor günler geçirmediniz Mr. Gredse ?''
''Senin sorunun zor günlerle alakası yok Anna.''
''Afedersiniz!! Zor günler geçirmiyor muyum ? Mr. Gredse ben annemi kaybettim. Üstüne üstlük babam başka birisiyle evlendi. Hayatım berbat durumda. Ve siz bana zor günler geçirmediğimi mi söylüyorsunuz ?''
''Anna öncelikle ses tonuna dikkat et. Karşında arkadaşın değil vereceği nota baktığın öğretmenin var. Zor günler meselesine gelirsek. Annen öleli 1 yıl baban evleneli 3 ay oluyor. Ve duyduğuma göre cici annen sana hiç de kötü davranmıyormuş aksine el üstünde tutuyormuş.''
1 yıl mı ? Cidden o kadar olmuş muydu ? Her şeyi dün gibi hatırlıyorum. Acılarım biraz olsun dinmedi. Bir an olsun unutmadım annemin başına gelenleri.
''Anna iyi misin ?'' Mr. Gredse'nin sesi ile kendime geldim ve
''Haklısınız. Haddimi fazlasıyla aştım.''
'' Şimdi en iyisi evine git.''
''Peki bir şansım daha olacak mı ? ''
''Üzgünüm Anna. Sana sunabileceğim kadar şans sundum. Ancak sen onları iyi değerlendiremedin. ''
''Zamanınızı aldığım için üzgünüm.'' dedim ve kapıdan dışarı çıktım. Her zaman ki gibi Penelope kapıda bekliyordu.
''Nasıldı ? ''
''Metnimi bitirmeme izin bile vermedi.''
''Aman boşver ya tek dersle sınıfta kalmazsın.''
''Aynen. Şimdi gitmeliyim.'' dedim ve yanaklarından öpüp merdivenlerden inmeye başladım. Mr. Gredse'nin sınıfı en üst kattaydı. Zemin kata inebilmek için çok fazla merdiven vardı. Yetişmem gereken bir yer olduğu için hızlıca iniyordum. Tam o sırada arkamdan bir ses duydum.
'' Genç bayan kağıdınızı düşürdünüz.'' Hemen durdum ve merdivenlerin yukarısındaki müdür yardımcısına baktım.
''Önemli bir kağıt değil.'' dedim ve önüme döndüm. Fakat arkamı dönmem ve Oliver ile burun buruna gelmem bir oldu. Hemen bir merdiven yukarı çıktım.
''Ç-Çok özür dilerim.''
''Dilemelisin.'' Ne kadarda küstahtı bu çocuk böyle ? İnsanlara popülerliği ve dış görünüşlerine göre değer verirdi. Bu yüzden ondan nefret ediyordum.
''Küstah şey.'' dedim ve merdienlerden inmeye başladım.
''Sen bana ne dedin ? '' Merdivenlerin sonunda durdum ve bağırdım
''Küstah dedim. Değil misin ? ''
''Sen kendi işini bitirdin bücürük.''
''Bücürük dediğin kız senden 3 santim uzun canım.''
''Sen kendini ne sanıyorsun ? '' O merdivenlerin başında ben de sonunda olduğum için bağırarak konuşuyorduk ve tüm okul bizi dinliyordu.
''İnan bana seninle bu dalaşı sürdürmek isterdim ancak yetişmem gereken bir yer var.'' Bunu söylememle beraber Oliver'ın kardeşi Olivia onun yanına gitti ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra Oliver :
''Anneni ziyarete aman geç kalma Annabel. Eminim mezarda senin gelmeni dört gözle bekliyordur. Aman diyim gecikme.'' Neden söylediği sözler bu kadar canımı yakıyordu ? Gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için savaş veriyordum.
''Sende annen gibi bir fahişeden başka bir şey değilsin Annabel Mitchell.'' Gözlerimle olan savaşımı kaybetmiştim. Delicesine yaşlar akıyordu.
''Bütün okul senin ve annenin nasıl birer sürtük olduğunuzu biliyor. Bana kalkmış küstah diyorsun. İnsanlara laf söyleme hakkını nasıl buluyorsun ? Aslında bakarsan bundan çok merak ettiğim bir şey var. Bir fahişenin kızı olmak nasıl bir duygu ? Annen seni hiç çalıştığı yere götürdü mü ? '' Ellerimle gözyaşlarımı sildim. Arkamı döndüm ve kapıdan çıktım. Koşar adımlarla durağa gittim. Neyse ki otobüsü kaçırmamıştım. Hemen bindim ve bir yer kaptım. Gözyaşlarıma engel olamıyordum. İnanılmaz derecede hızla akıyorlardı.
'' Seni öldürücem Oliver Kastings. Bana ve anneme laf söylemek neymiş sana ödeteceğim. Annem üzerine yemin ederim bunu çok pis ödeyeceksin.''