Second Chance

772 78 68
                                    

"Ne demek kendisini öldürdü? Lanet olsun!"

Jihoo karşısında duran Chenlerin grubuna bakmıştı. Yaşadıkları şeyden ötürü içinde küçücük de olsa bir sıkıntı birikmişti. Chen'in anlattığına göre karşılaştıkları adam normalde bu ülkede görmediği biriydi. Ya dışardan geliyordu, ya da arkasında daha farklı şeyler vardı. Çünkü gözleri bembeyaz olan bir adam illa ki bu ülkede konuşma konusu haline gelirdi.

Üstelik sırf efendisini korumak için kendi hayatından vazgeçmişti. Bu sadakat arkasında korkunç barındırdığının bir göstergesiydi.

Jihoo elini çenesinde koydu ve bir süre düşündü. Olan olaydan Jongin'i haberdar etmeliydi ve gerekirse Büyücüler Kralı'na kadar götürmeliydi. Ama şu anlık her şey çok yeniydi. Üstelik adamların amacı da bilinmediğinden üzerine düşmek için henüz erkendi.

"Efendim?" Jihoo kendisine seslenilmesi ile düşüncelerinden sıyrılmıştı. Karşısında onunla konuşan kişi Beyaz Işık Bölüğü'nden Chanyeol'du.

"Buraya geldiğimizde tıpkı bizim yaşadığımız olaya benzer yaşanan bir olaydan söz ediyorlardı. Doğu tarafında duydum bunu. Ama bunda bölükler hiçbir şey yapamamış. Görev için gittikleri köyde çok bir katliam yaşanmış. Bunun bizim yaşadığımızla bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum."

"Köyden bir şey eksilmiş mi?" Chanyeol konuşulanları hatırlamaya çalıştı. Yağmalama yapılmıştı en büyük eksiğin ne olabileceğini henüz bulamamıştı.

"Birkaç değerli sayılabilecek eşya eksikti. Onun haricinde köyden kurtulabilen sadece beş kişi vardı ki onlar da olay olduğunda köyde değilmiş. Onların söylediklerine göre köyden alınan hiçbir şey o kadar değerli değilmiş. Ancak..."

Chanyeol o an aklıma gelen şey ile donmuştu ki bu olaydan Kyungsoo da haberdar olduğundan onun da anlık olarak gözleri genişlemişti.

Chanyeol'dan önce lafa daldı. "Efendim emin değilim ama biliyorsunuz. Normal yolla ölünmediği müddetçe tılsımınız yok olmaz. Ama köy halkının tılsımlarından biri eksikti. O an kırılmış veya başına bir şey gelmiş olabilir ama bu bana kalırsa çok tuhaf."

Jihoo kaşlarını çatıp kısa oğlanın dediklerini gözden geçirmeye başlamıştı. Tılsımlar kullanıcısı hariç başka insanlar tarafından kullanılamazdı. Bu durumda o tılsımın alınması için bir neden yoktu. Ama yine de düşünülmesi gereken bir konu olduğu açıktı.

"Bu katliam ne zaman olmuş?"

"Dün bizimle aynı saatlerde."

Kaptanları başını salladıktan sonra el işareti ile dağılabilirsiniz demişti. Bunu gidip Jongin ile konuşması gerekiyordu. "Sen kısa olan." dedi kapıdan çıkmadan önce. Kyungsoo aniden sesi duyması ile irkilmişti.

"Benimle gelmeni istiyorum. Beyaz ışık bölüğündesin. İşime yararsın." dediğinde Kyungsoo hemen koşarak diğerlerine korkmuş gözlerle bakıp kaptanın yanına gitmişti.

Chen bir süre diğerlerine dinlenme izni verdiğinden dolayı hepsi dağılmıştı. Tabi Minseok bu fırsattan istifade Chen'i takip etmişti. Onun hala üzgün olduğunu biliyordu ve bu nedenle onun yanında olmak istiyordu.

Aslında bunu neden istediğini tam bilmiyordu ama öyle olması gerekliymiş gibi düşünüyordu.
"Chen!" diye bağırdığında hızlı olan çocuk birden yerinde durdu ve arkasını döndü.

Minseok'un ona bakışlarını fark ettiğinde içinde anlamadığı şeyler yeşermişti. 'Neden benimle konuşmak istiyor?' diye düşünmeden duramamıştı. Minseok sonunda onun yanına geldiğinde nefes nefese kalmıştı.

Black Flame ○ Chanbaek/BaekyeolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin