Telefonu çalmaya ve titremeye başlayınca Naruto uyandı ama gözlerini açmadı, yastığın kenarındaki telefonu yarım dakika kadar çaldıktan sonra alıp açtı ve kulağına dayadı, yüz üstü yatıyordu ve kim arıyordu bilmiyordu, bakmamıştı.
"Alo?" Uykulu ve boğuk sesle konuştu, etraf karanlıktı.
"A-Alo..." Bu Hinata'ydı, neden aradığı biliyordu. "Um, ben hazırlanıyordum... Arayıp uyandırayım dedim."
"Güzel..." Sırt üstü dönüp boşta kalan elinin tersini alnına yerleştirip gözlerini kapadı. "Ben de birazdan çıkarım."
"Aslında," Hinata anında kısık sesle konuşmaya başladı, bir saniye duraksayıp devam etti, anlayışla yaklaşmaya çalışıyordu. "Kendim gidebilirim. Sen dinlenmene bak."
"Hayır," Naruto kısık ve durgun sesiyle konuştu. "Ben sadece..." Olanları net hatırlıyordu, maalesef çok güzel hatırlıyordu. "Kafa dağıtmaya ihtiyacım var..." Gözleri kapalı vaziyette Sakura ile olan konuşmasını, bugüne kadar beraber yaşadıkları anıları hatırladı. Hepsi yalandı, Sakura ile yaşadıkları, arkadaşları ile yaşadıkları, Sasuke ile yaşadıkları. O sahte gülümsemeler, sahte dostça destekler, sahte fotoğraflar, sahte anılar...
"İyi uyudun mu?" Naruto'nun sustuğunu görünce endişeyle fısıldadı. Daha dün tanımaya başladı ve sağlığı için endişeleniyordu. İhanet acısını iyi biliyordu, özellikle bu ilk tecrübeyse.
"..." Naruto gözlerini yavaşça açıp tavanı boş boş izledi. İçi de boştu, her yeri ağrıyordu. Düzgün yatamamıştı, gece gelince odaya çekilmişti. Uyumuştu, ama hiç rahat değildi. Yaşadığı ihanet acısı, uyumasını engelliyordu. Uyumasını sağlayan tek şey de baş ağrısına yenik düşmesiydi.
"Hayır..." Naruto üzüntüsünü biraz sesine yansıtmıştı, belli etmemeye çalışmasına rağmen. "Uyuyamadım." Sonra oyalanmamaya karar verdi, kız işe gidecekti. "Hazırlanmana bak. Hazırlanıp çıkıyorum."
"Tamam." Sonra Naruto telefonu kapatıp birkaç dakika daha yattı. Ne düşündüğünü bilmiyordu, ne istediğini ya da ne yapacağını. Kendini sorumlulukla yüklüyordu, bir hafta boyunca takımları tatildi, haftaya da Suna karşılaşması için çalışmaya başlayacaklardı.
Aslında Suna'dan transfer teklifi almıştı, birkaç başka takımdan da almıştı, şimdi bunu düşündü. Ama hayır, Konoha ile başladı, Konoha ile gidecekti. Evinin takımı. Oyuncularını artık sevmese de devam edecekti, onlar yüzünden hedeflerini değiştirecek değildi.
Kalkıp doğruldu ve saçlarını karıştırdı. Sonra yataktan tamamen kalkıp saate baktı ve şaşırdı. Bu kız bu saatte kalkıp işe mi gidiyordu?!
Saat 05:30'a geliyordu. Banyoya geçip kısa bir sıcak duş yapmaya karar verdi, kızı bekletmek istemiyordu. Üstüne çarpan sıcak suyla gevşeyip rahatladı, saçlarını yıkayıp şampuanladı ve tekrar yıkanıp suyu kapattı, beyaz havluyu alıp biraz kurulandı ve beline sarıp aynanın karşısına geçti. Saçlarını kısaca kurulayıp kendini inceledi. Yüzü hâlâ biraz yorgundu ama en azından dünkü gibi perişan halde olmasından iyiydi. Tertemiz görünüyordu, dünden pek bir esaret yoktu.
Banyodan çıkıp odasına geçti ve üstünü giyinmeye başladı. Siyah dar spor atler ve turuncu pantolon giydi, boynuna yeşil taşlı siyah ipli kolyesini giyip cüzdanı ve anahtarlarını aldı, tipik turuncu siyah ceketini de alıp aşağı indi ve siyah Adidas Terrex Agravic giyip evden çıktı. Garaja geçti ve arabasına binip evden ayrıldı. (Ben büyüyünce dünyanın en büyük reklamcısı olacağım. :D)
Yol sakindi, Güneş doğmak üzereydi. Ceketini giymek yerine yan koltuğa attı, arabanın klimasını açmıştı. Hava sadece biraz serindi. Sessiz ve konforlu yolculuk 10 dakika sürdü, Hinata'nın evine geldi. Kız daha çıkmamıştı, bunu fırsat bilip evini inceledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zambak Vadisi (NaruHina AU)
FanfictionVeeee Gooool! Naruto! Naruto! Naruto! Bunlar bütün maçlarda duyulan sözlerdi, sanki bir kanun gibi. Naruto Uzumaki, Konoha Milli Takımının sarı şimşeği, parıldayan yıldızı, yükselen genç şöhreti, sahaların atılgan şampiyonu. Hayallerine kavuşup dolu...