"UMUT'UN AĞZINDAN"
(16:00)
Bilim kurgu filmlerini aratmayan, mavi duvar kağıdıyla dösenmis, soğuk bir odada uyandım. Yattığım yerden doğrulmaya çalıştım fakat karnımda çıkan ani bir ağrı buna engel oldu. Sol köşemde bulunan EKG cihazının çıkardığı ses hastanede olma ihtimalini getirdi aklıma...
Ama..Bu nasıl hastane? Kasvetli olduklarını kabul ediyordum fakat bu kadarı fazla. Ters giden bir şeyler var. Hem Savaş? O nerede?
"Kimse var mı?" diye seslenmek istedim. Sesimi ben bile zor duyuyordum. Anladım ki tek çare gelmelerini beklemekti.
Hastaneler kimilerine ölümü hatırlatır kimilerine mucizeyi. Ben olmasını istemedigim seçenekteyim. Çok olmadı onları kaybedeli. Sahi ne kadar zaman geçti üzerinden?
Şu son yaşadıklarımdan sonra -zaman- kavramını unutmuş olmam fazlasıyla normal sanırım.
Yatağımın hemen karşısında küçük bir pencere var, hastanenin koridorunu gösteriyor olmalı. Ama dışarısı çok gözükmüyor. Üzeri gazete kağıtlarıyla kaplandığı için aralardan sızan ışık, odanın karanlığını az da olsa dindiriyordu.
(18:27)
Beklemekten çok sıkılmıştım. Daha fazla dayanamayacağımı anlayınca kolumdaki serumu tek hamlede çıkarıp yere attım. Tam ayağa kalmak için kendimi zorlayacakken kapı açıldı. Doktor önlüğü giymiş yaşlı bir adam içeri girdi.
"Iyi misiniz? " dedi tebessüm ederek.
Evet dercesine başımı salladiktan sonra;
"Annen ve baban dışarda seni bekliyor. Uyanmış olmana onlar da çok sevindi."
Hızlı nefes alıp vermem sonucu, sesiyle sinir bozucu olan o alet hızlı hızlı ötmeye başlamıştı. Duyduklarıma dayanmam bu halimle daha zor olsa gerek.
"Siz.. Anne ve babamı nereden tanıyorsunuz?
Yüzünde yeniden bir tebessüm belirmesine rağmen cevap bile vermeden odadan çıktı.
"SAVAŞ'IN AĞZINDAN"
(01:00)
"Hayır! Söyleyin o patronunuza. Bunu yapmasına izin vermeyeceğim. "
Karşımdakilerin aşağılık yüzlerine bile bakmak beni öfkelendirmeye yetiyordu. Hala bana bakıp "Kurumumuzun geleceği için o defteri bulup bize getireceksin." diyorlardı. Bana yaptıkları ihaneti unutmuş olsalar gerek. Kazadan daha 7 gün bile geçmedi yahu!
Son bir hafta, hayatımın en kötü haftasıydı.. Her gün Umut'u ziyaret edip hala yaşaması için bir umut olup olmadığını düşünüyordum. Dün uyandı. Sonunda! Ama.. Hala bu olayların merkezi tam olarak da o. Annesin yıllar önce yaptığı hatanın bedelini, şimdi o çekiyor.. O'nu özledim..
Bir kaç dakika sonra ortamın sessizliği bozuldu. Kurumun en kıdemli alanlarından biri olan Semih'in telefonu çalıyordu.
Telefon konuşması çok uzun sürmedi. Tamam abi. Anlaşıldı. Tarzında cümleler kuruyordu hep. Kiminle görüştüğünü tahmin etmek hiç de zor olmadı.
Daha fazla bu ortamda duramayacağımı anladım. Ceketimi koltuktan alırken;
" Kulübeye gidiyorum ben. "
Dedim.
Karşıdan iri yarı esmer adam bana doğru geliyordu. Yaklaştığında durdu.
"Istediğimizi yapmayacaksan oraya bir daha gidemezsin. O'nu bir daha göremezsin. Bu işi kendi bildiğimiz gibi yapacağız. "
(07:56)
Terkedilmiş bir depoda açtım gözümü. Ağzım burnum kan içinde. Piç herifler beni iyice benzettikten sonra buraya atıp gitmişler. Peki şimdi ne olacak? Umut'u onların ellerinde bırakmam, bırakamam.
Yavaşça olduğum yerden doğruldum. Yüzümü gözümü temizledikten sonra depodan çıktım. Yol kenarında bulunan çesmede ömrüm boyunca içmediğim suyu 2 dakikada dikleyiverdim.
Yoluma devam etmem gerektiğinin farkında olduğum için yavaş yavaş olsa da ilerlemeye devam ettim.Caddeye vardığımda Unkapanı tabelalarını görünce kulübeden bayağı uzak olduğumu farkettim. Bir taksiye atlayarak Çengelköy'e gitmemizi söyledim..
(09:17)
Gideceğim yere vardığımda taksimetre 52 Lirayı gösteriyordu. Cebimde kalan 48 lirayı taksiciye uzattıktan sonra arabadan indim. Kulübeye doğru yürümeye başladım..
Oraya varınca ne olacaktı? Onlar silahlı, onlar güçlü, onlar kalabalık.. Tüm bunları bile bile ilerlemeye devam ettim. Sonunda Yeşiltepeye varmışım. Kulübe de az ilerde duruyordu. Adımlarımı hızlandırdım. Oraya vardığımda kurumun doktoru beni karşıladı.
"Ooo, Savaş bey!" dedi kendinden emin bir ses tonuyla. Ve sözlerine devam etti.
"Az önce NetProgram'da artık kurumun üyesi olmadığın yazıyordu. He bir de ihanetin.."
"İçeri giremezsin!"
Çaresizliğim hırsımın önüne gecmiş olacak ki başımı öne eğerek;
"Tamam.. Tamam teklifinizi kabul ediyorum. Lütfen NP'ye bildir... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolmuş Anılar
Hayran Kurgu"Bugüne; yaşadıklarını, aslında yaşamamış olarak uyanmak.."