Başlamadan küçük bir not;
-Bu kitabı kısık seste bir Neşet Ertaş türküsü ve yanınızda bir demlik çay ile okumanız şiddetle tavsiye edilir.
İnsanların henüz yorumlayabilecek kadar yol ilerleyememiş oldukları o yolun sonundayım, o yolda o insanların anlamadığı şekilde yürünüyor ve o insanlar bunları garip karşılıyor.
Kim ne derse desin herhangi bir yerde bir Neşet Ertaş türküsü kulağımıza geldiğin de hafiften bir sessizlik oluşuyor, gözler olduğu yerden başka yerlere doğru uzunca dalıyorsa aynı yolun yolcusu aynı acıların hikayesindeyiz demektir. Muhakkak gerçek şudur ki herkesin dağına göre kış verilmiştir. Fakat kimisinin dağında kardelenler renk renk iken kiminin dağında kül rengi kurtlar ulur.
Gel gelelim Karan Ali'nin gönlünde de uğultusu, uluması hiç bitmeyen kurt dolu, kış dolu bir dağı, renksiz, üzeri çiğnenmiş bir kardelen sevdası bitmek tükenmek bilmeyen bir macera hayatı vardı. Ailesi Anadolu'nun Konya etrafından bir köy olan Karavaran köyünde kimi zaman çobanlık kimi zaman çiftçilik yaparak geçimini sağlayan dört kişilik bir ailedir. Doğduğunda babası kahraman, yürekli manasına gelen Karan ismini koymuştur. Ali dedesinin adıdır. Adı gibi büyümüştür. Babası Rasim'den gördüğü adaleti, annesi Zühre'den gördüğü merhameti, ablası Süreyya'dan gördüğü büyüklüğü nakış nakış yüreğine işler Karan Ali. Gün geçer büyüdükçe babasının yükünü omuzlanır babasıyla beraber çobanlık yapmaya yaylalara çıkar. Yeri geldiğinde hasat zamanı tarlaya girer. Yaşı 17 olunca artık kendi başına iş yapacak kadar olgunlaşmıştır. Orta boylu geniş omuzlu güçlü kuvvetli yakışıklı bir delikanlı olan Karan Ali babasının son günlerde artan kalp ağrılarının da sebebiyle hem köyünün işlerini hem de evinin işlerini tek başına görmeye başlar.
Çoğu konuda babasından aldığı yardımla çoğu işin layığı ile üstesinden gelir.
3 yıldır köyü toprağı ne yağmur görür oldu ne kar yazlar kurak kışlar karsız geçer oldu. Köyde kuraklığın vermiş olduğu susuzluk yüzünden bütün küçükbaş hayvanların 3 günlük mesafedeki Has Dağına 1 aylık otlamaya gitme zorunluluğu doğar. Bu işi de köy ahalisi her zaman olduğu gibi hakkını vererek yapacak olan Karan Ali ve babasına verirler. Karan Ali babasının rahatsızlığından dolayı gelmesini istemez ve bu işin tek başından üstesinden geleceğini söyler. İlk defa bu kadar uzun süreli bir iş yapacağı için babası Karan'ın tek başına dağa gitmesine razı olmaz. ''Dağa gidersin oğlum dağın huyu suyu belli olmaz yanına amcaoğlun Seyit Rıza ile Paşa abinin Mehmet'i de götür.'' der. Karan Ali amcaoğlu da kendiyle yaşıt beraber büyüdüğü Seyit Rıza ve Paşa'nın oğlu Mehmet ile konuşup yarın yola çıkmak için sözleşirler. Yanlarına yeteri kadar erzaklarını aldıktan sonra köyün üç delikanlı yiğidi 3 ata binip 5 çoban köpeği ile bütün köyden helallik isteyip yola koyulurlar. 3 günlük yolu dinlene dinlene bitirir Has dağına varırlar. Dağın ön tarafı hayvan otlatmaya elverişli değildir. Bir gün daha yürüyüp dağın arka kısmına geçerler. Bura hem kalmaları için hem hayvan otlatmak için uygun. Hemen bir çalı çırpı toplayıp ateş yakarlar. Sonbaharın sonları olduğu için dağın eteklerinde soğuk hava yükseklerde kar var. Has dağı sönmüş bir yanardağ, eteklerine doğru uzanan meşe ormanı, soğuk havası ve yabani atlarla dolu heybetli bir dağ. Ormanın içinin tehlikeli olduğunu düşünerek ormanın bitişine yakın yerde, dağın eteklerinde hayvanları otlatırlar. Karan Ali ve Seyit Rıza etrafta gece yatmak için mağara veya oyuk aramaya dağın eteklerinde keşfe çıkarlar. Birkaç saat sonra sürüyü otlattıkları yere yakın bir yerde iki kişinin sığabileceği bir oyuk bulurlar. Gece sırayla bir kişi sürünün başında nöbet tutar. İlk gün Paşa'nın oğlu Mehmet nöbettedir fakat diğerlerini de uyku tutmaz Mehmet'i yalnız bırakmazlar. İkinci gün nöbete Karan Ali geçer diğerleri oyuk içinde istirahate çekilirler. Sabahları Has dağının eriyen karlarından akan akarsudan su alıp çaylarını demliyor peynir, bal, pekmez, yoğurtla kahvaltılarını yapıyor akşamları da erzaklarından tandır ekmeklerini ateşte ısıtıp karınlarını doyuruyorlar. Günler günleri deviriyor. Son günlere yaklaştıkça kış kendini Has dağında iyice belli ediyor. Keskin bir kuru ayaz sert esen rüzgar nefes aldırmıyor. Karan Ali meşe ağaçlarının kuru olan taraflarını köyden gelirken yanında aldığı balta ile kesip büyük bir ateş yakıyor. Ateşin büyüklüğü kendilerine iyi geliyor kuru ayazdan bir nebze de olsa kurtuluyorlar, etrafı da gündüz gibi parlatıyor. Fakat bu aydınlık dağda yaşayan aç kurtlarında kendilerine yaklaşmasına sebep oluyor. Otlatmanın 25. Gününde akşam vakitlerinde yemeğe oturuyorlar. Oturur oturmaz bir kurt ulumasıyla, soğuğun teni kestiği gibi buz kesildiler. Uluma sesi çok yakından geliyor. Karan Ali eline baltasını aldığı gibi fırlıyor yerinden. Seyit Rıza ve Mehmet Yanlarında götürdükleri beş köpeğin tasmalarını bağlayıp zincirlerini dirseklerinden itibaren bir sarmaşığın ağacı doladığı gibi kollarına doluyorlar. Köpekler kurtların kokusunu almış olacak gibi zincirlerini koparırcasına deli gibi çırpınıyor. Seyit Rıza bir eline iki köpeği alıyor bir elinde de ucu ateşli meşe odunu Mehmet geriye kalan üç köpeği tutmakta zorlansa da köpeklerin zincirlerine sımsıkı sarılmış bırakmıyor. Ata binip kaçmaları fikri akıllarına bile gelmiyor. Köyün bütün sürüsünü kurtlara yem edemezlerdi. Yiğit çoban canını verirde sürüsünü kurda vermez. Ormanın çıkışından, gözün gördüğü yerden tam 12 kurt koşarak saldırıya geçiyor. Karan Ali bağırarak kurtlar yaklaşana kadar köpekleri bırakmamaları için sesleniyor. Sürüyü arkalarına alıp kurtlara doğru yürüyorlar. Mesafe daha da yakınlaşınca Karan Ali'nin 'Bırakııın' sesiyle köpekler zincirlerinden salınıyor. Salınan köpekler çıldırmışçasına kurtların üzerine koşuyor fakat kurtların vahşiliğine ve cüssesine karşı gelmeleri mümkün değil. Beş köpek beş kurdu yavaşlatıyor geri kalan kurtlar ise sürüye doğru koşuyor. Karan Ali elindeki baltayı kurdun birinin başına vurduğu gibi öldürüyor. Seyit Rıza da elindeki ateşli sopayla kurdun birine vurup kurdu yere yığıyor. Mehmet'in elinde ne odun var ne balta aklına erzak çantasında ki bıçak geliyor süratle oyuğa koşuyor fakat arkasına iki kurt takılıyor koşarken ayağı takılıp kendini yerde buluyor. Düşmesiyle kalkması bir oluyor fakat eline yerden yumruk büyüklüğünde iki taş alıyor geri geri koşarken taşın ikisini de peşindeki kurtlara atıyor taşın biri isabet ediyor kurdun birini düşürüyor fakat diğerinden kurtulamıyor düşen kurtta tekrar kalkıp geriden koşmaya devam ediyor tam oyuğun içine girip erzak çantasında ki bıçağa elini atıyor ki düşüremediği kurt bacağından yakalıyor. Tam bıçağı saplayacakken diğer kurt oyuğa girip Mehmet'in boğazına doğru hamle yapıyor. Mehmet elindeki bıçağı boğazına saldıran kurdun boğazına saplayıp öldürüyor. Bıçağı çıkartıp bacağından yakalayan kurdun ensesine saplayıp onu da orda öldürüyor. Karan Ali elindeki baltayla, cesaretle kendisine koşan her kurdu vurduğu gibi öldürüyor. Seyit Rıza elindeki sopayı yere düşürünce üzerine çullanan kurdun ağzından iki eliyle tutmuş Karan Ali'den yardım istiyor. Karan Ali koşuyor amcaoğluna yardıma tam kurdun boynuna baltayı indirecekken kurt ani bir hareketle Karan Ali'nin üzerine saldırıyor bacağından kapıyor. Seyit Rıza Karan Ali'nin elindeki baltayı alıp o can acısıyla kurdun boynunu koparıp öldürüyor. Kurtlar köpeklerin ikisini öldürüyor fakat bu boğuştan kendileri de ağır yara alıp yere yıkılıyorlar. Köpeklerin direndiği kurtlar hariç diğer kurtların hepsini öldürüyorlar. Karan Ali elindeki baltayla köpeklerin yanına koşuyor Seyit Rızaya Mehmet'in yanına gitmesini söylüyor. Karan Ali her kurda tek balta darbesi indirip köpeklerini kurtların elinden kurtarıyor yerde yatan iki kurdun başına vardığında çoktan öldüğünü görüyor. Geri dönüp topallayarak korkudan dağılmış sürüyü toparlıyor. Seyit Rıza Mehmet'in koluna girmiş getiriyor. Ateşin başında oturuyorlar. Baran Ali ve Mehmet yara aldıkları yeri açıyorlar. İkisi de derin yara almış. Mehmet'in yarası daha derin kurt diz kapağından ayak bileğine kadar yırtmış. Kanı durdurmak için Seyit Rıza bıçağı ateşte ısıtıp önce Mehmet'in yarasına basıyor. Kanı durduruyor fakat Mehmet acıya daha fazla dayanamayarak bayılıyor. Sabahı bekliyorlar. Gün doğunca erkenden sürüyü de alıp en kısa zamanda köye varmaları gerekiyor. Karan Ali acıdan kıvranıyor fakat sürüyü bir arada tutmak davasından da geri kalmayıp ayakta topallayarak dolanıyor. Güneş yavaş yavaş kendini belli edince atları hazırlayıp sürüyü önlerine katıyorlar ve köye acılı sancılı dönüş başlıyor. Mehmet ayıldı fakat acıdan hareket edemiyor. Has dağını arkalarına alıp ovaya indiklerinde Karan Ali Seyit Rıza'ya atını son hızıyla köye sürmesini ve yardım getirmesini söylüyor. Seyit Rıza önden atıyla gidip köye varınca ahvali köy halkına anlatıyor. Köyün içinden 15 kişi ata binip sürüyü karşılıyorlar. Sürüyü de köyün delikanlılarını da köye sağ salim ulaştırıyorlar. Mehmet'i apar topar bir sedire yatırıp yarasına bakıyorlar. Köyde şifa bulacak bir yara olmadığı anlaşılınca şehre götürüp bir hastaneye yatırıyorlar. Karan Ali ve Seyit Rıza başlarından geçenleri anlatırlar. Köy halkı şaşkındır ama sürüden tek bir kuzu bile feda etmedikleri için bu delikanlılara ne yapsak boş derler. Aradan bir hafta geçer kötü haber gelir köye. Mehmet yarasına şifa bulamayıp ölmüştür. Tüm köy halkı da Karan Ali de Seyit Rıza da yıkılır bu habere. Cenaze gelir Mehmet yıkanıp kefenlendikten sonra defnedilir. Paşa Bey köyün en zengini, sürüde en büyük pay sahibi, en büyük tarlalara ve hasatlara sahip olan, herkes tarafından itibar gören sözü dinlenen bir Beydir. Köylünün çoğu onun tarlasında çalışır onun hayvanlarını güder.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAN ALİ
ActionKadere kafa tutulmaz çünkü kader bir rakip değil önceden senaryosu kurulmuş, hedefi belli, sonu baştan yazılan bir manevi biyografidir. Kaderin görünmezi doğmadan önce yazılır, yaşanılanı ise öldükten sonra kitap olur. Kaderin yolları derin ve çetre...