Ellerim titriyordu. Ellerim titriyor, gözlerim kaşınıyor, ayaklarım benden bağımsız hareket ediyordu. Kendimi durduramıyordum. Yaklaşık olarak yarım saat önce Asuman eve gelmiş, Nazlı ile beraber yukarı çıkmışlardı. Acaba Nazlı ters bir şey söyledi de, Asuman benim küçük kardeşimi çarmıha mı asmıştı? Neler oluyordu? Konuşma için endişelenmeyi bırakıp, kız kardeşim için endişelenmeye başlamıştım. Düşündüm, düşündüm ve düşündüm. Hatta düşünüp, kendimi diğer koltuğa taşıdım. Artık hem düşünmüş, hemde taşınmış oluyordum. Artık problemin çözümü aklıma gelmişti. Asuman'ı arayacaktım. Aradım. Açmadı. Meşgule dahi atmadı. Mesaj attım, cevap vermedi. Küçük kardeşimi korumam gerektiğini düşünerek, bütün askeriye haber salacaktım. Tam o sırada Asuman elinde mavi bir elbiseyle aşağı indi. Elbiseye tiksintiyle bakıyor, midesi bulandığına dair garip hareketler sergiliyor, her an elbiseyi atacakmış gibi davranıyordu. Arkada ise hala iki kolu ve bacağı olan benim kız kardeşim görünüyordu. O gayet mutlu, sevecen ve tatlıydı. Asuman yanımdan geçerken bana göz kırptı. İlk önce beni tavlama çalışması sanmıştım ama bu 'plan tamam' göz kırpmasıydı galiba. Nazlı, Asuman'ı geçirdikten sonra yanıma geldi.
"Ağabey, benim kahramanım erkek değil." dedi.
"Anlamadım ağabeyim?" dedim, soru sorarcasına.
"Herkes kahramanını erkek seçiyor. Oysaki biz kadınlar da çok güçlüyüz. Kitap kahramanında, çizgi filmlerde bile erkeklere medet umduran bir yapı da büyütüldük. Bana hep, 'senin iki ağabeyin var, iyisin tabii' dediler. Hiç kimse bana, 'ya ne güzel, kendinden iki yaş büyük kız kardeşin var, ne şanslısın, ablan da var sana yol gösterir' demediler. Benim kahramanım ne babam, ne sizsiniz ağabey. Benim kahramanım annem ve Asuman abla." Asuman ne yaptı da benim kardeşimi Frida'ya çevirdi, hiçbir fikrim yoktu. Babama, bana ve diğer ağabeyine aşık olan kardeşim gitmiş, yerine feminist bir kız gelmişti. Yakında, "Beni böyle beğensinleeeer" diye bıyık bırakmazdı umarım. Ulan Asuman.
"Iııı.."
"Bir şey söylemene gerek yok ağabey." dedi.
"Parayı ben veriyorum ama" dedim. Ulan demez olaydım. Kendini yerden yere atmalar, yok efendim kendini paralamalar, göründüğü gibi para olayına karşı bile kendini paralıyor. 'Ben sana muhtaç değilim, çalışırım bir yerde' cümleleri hava da geziniyor. Aldım karşıma. Tuttum kollarından. "Senin günlük alacağın en fazla kırk yedi lira. En az yedi saat çalışacaksın ve çok yorulacaksın. Senin aldığın makyaj malzemesine mi yeter, günlük yediğin ultra lüks lokantalar da ki, kafeler de ki yiyeceklere mi yeter yoksa İPEKYOL'da ki kazaklara mı?" Suratıma baktı. Sadece suratıma baktı. Ve "Canım ağabeyimmmm" diyerek bana sarıldı. Benim küçük meleğim kadın devrimci olmak için henüz çok genç ve çok teferruatsız. Ve aklı hemen çeliniyor. Bu da kötü yani.Biz kendi aramız da aşk yaşarken, yakışılıklılığı benim kadar olmasa da, çekici erkek kardeşim uzaklardan göründü.
"Bu numarayı yaparken sana cüzdan çalmasını öğreteceğim." dedi, Hazal'a.
"O numara yapmıyor ki, içtenlikle sarılıyor. Her sarıldığın kız sana öyle yaklaşıyorsa bilemeyiz." dedim ve Nazlı'ya daha çok sarıldım.
"Aman aman, Allah mutlu etsin. Ben mutluyum halimden. Sevdik de ne oldu?" Devrim'in bu cümlesi bana çok tanıdık geldi. Lisedeyken kızın birine aşık olmuş. Kız güzel. Ama Devrim güzelliğine aşık olmamış anlaşılan. Kızı tanıyınca anladım. Espiri yapıyor, insanları güldürüyor, sempatik, düşünceli ve Devrim'e gözü gibi bakıyor. Devrim ise tam bir öküz. Yani o zamanlar öyleydi. Gördüğüm kadarıyla sadece Devrim mutluydu bu ilişki de. Kız her şeyi yapıyor, tamam karşılıkta beklemiyor ama Devrim de hiçbir şey yapmıyordu. Kaç kere aldım karşıma, konuştum. 'Ağabeyim böyle olmaz, kız senin için neler yapıyor, sende bir şeyler yap. Mesaj bile zor atıyorsun kıza' dediğim çok olmuştur. Kâle bile almadı.Kızın en sonunda canına tak etti. Hiç abartısız söylüyorum kız benim yanımda, "Siktir git. Siktir git lan o bana gösteremediğin ilgini iyi sakla. Mezar da götüne sokarsın." deyip, gitmişti. Devrim tabiri caize mal gibi kaldı. Çocuk far tutulmuş tavşan gibi gözlerini pörtleterek kızın gidişini izliyordu. Kız da çok efendiydi. Nasıl çıldırtmışsa artık hatunu. Yalnız kaç yıl oldu kıza hala kinli. "Ben hiçbir şey yapmadım ondan gitti" demiyor da, "Ben üniversite sınavına hazırlanıyordum o zamanlar. Ne vardı biraz daha bekleseydi? Bok gibi bölüme gittim onun yüzünden" diyordu. Ulan kız da çalışıyordu!!!! Kızı geçenler de gördüm de, kucağın da bir bebekle sahilde koşturuyordu. Yüzük parmağında kocaman bir tek taş. Yanlarına lüks bir arabayla yaklaşan adam, mutlulukla arabaya binmişlerdi. Kız Devrim'den sonra harbiden Devrim yapmış. Helal olsun. Devrim'e söylemedim. Depresyonu hiç çekilmiyor. Hem de hiç. Depresyona görünce iletişim kopukluğu yaşıyoruz. Depresyon tüneline giriyor galiba. Çekmiyor çocuk. Depresyondayken çektiği tek şey dert. Ve bizim ona ulaşmamız için çektiğimiz tek şey de çile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsizsin çünkü, yaparsın!
Humor"Valla, sende bizim öküzlüğümüzü sollayacak bir yapı görüyorum. En son sendeki pala bıyıkları rahmetli dedemde görmüştüm," "Aa! Ne güzel işte, arada dedeni anmaya fırsat veriyorum. Otur da bir dua et," "Subanallah, neler var, bize neler düşüyor...