İKİ ARKADAŞ

8 0 0
                                    

Biz iki arkadaş, ömer ve ben kenan...       ah ahh seni unutmadık güzel kalpli adam biraz seni,anlatayim dedim, bugün yine,   oktay amca, hep çalışıp didindigi, bir kenara ayırdığı parayı, hep oğlu eray'a göndermek, için bize verir, bizde postacı,yakup amca'ya yetistirirdik.  postane'den, göndermesi icin biz yine ömer'le kafe'ye dönerdik. oktay amca'da bizim geldiğimizi görünce çocuklar geldiniz mi diye gulumserdi, biz yine, yerimize otururduk, kafe'ye oktay amca ömer'le bana birer  koca bardak soğuk limonata verirdi. bizde defterlerimizi, kitaplarımızı çıkartıp, masaya yayardik orada baslardik,  odevlerimizi yapmaya, aksam, gün kararınca ya kadar, hem derslerimizi yapar, hemde  çalıştığımız konu üzerinde tartışırdık. gün karardığında defterlerimizi, kitaplarimizi, masa'dan toplayarak, oktay amca'ya yardim ederdik. çünkü sabah, altı'da açıyordu, dükkânını  sonra dükkânda küçük bir sobası' vardı, onu yakardı, öğrencilerin, en ugrak, yeriydi orası, biz kafe'nin, bacasından duman çıkınca, evlerimizden, çıkıp okulumuza, bir saat kala,  kafe'ye gelirdik.oktay amca'da bir sokak ileriden pastane'den simit almış, bir poşet, gelirken görürdük, hep bizi görünce, gülümseyerek, uzaktan bağırırdı, ...

... çocuklar, sizin için, ayrıca kıymalı, börek aldim. cabuk koşun cabuk, deyince  bizde ömer'le, dükkâna doğru kosardik, dükkânda, börek'lerimizi yedikten sonra, elimize tezgah'taki bezleri alıp bütün masaları siliyorduk. oktay amca arada gözleri dolardı, hemen yanina gelirdik, neden ağladığını sordugumuzda, oğlu eray, hiç  aramaz oldugunu söylerdi. cebinden, çıkarttığı mendil ile gözlerindeki, yaşları silerdi, bizde neşelenmesi için, gülümsemesi için, takilirdik oktay amcaya, oda bizim ona yaptığımız espirilere gulerdi.yıllarımızı,evimizden çok, oktay amca'nın kafesinde geçirdik.üniversiteyi  kazandığımızda, ömer hukuk fakültesini kazandı. bende güzel sanatları kazandim. ömer'le, ilk defa, yollarımız ayrı düştü, tam  ( 15) on beş,  seneye tekamül etti. arada telefonla görüşüyorduk, ama yıl ilerledikçe görüşemez  olduk. birgün öğrenci evinde mutfaktan bir bardak cay alarak salona, gectim.  televizyon izlerken, ömer'in okuduğu üniversite'de, yangın çıktığı  haberini gördüm. elimdeki cay  bardağı düştü, gözlerimden yaşlar, sanki yer altından, yavaş, yavaş, su toprağın üzerine çıkar, gibi, ağlamaya basladim. çünkü, çocukluk arkadaşım, kardesimdi, ömer benim, hemen, o okula, ait araştırmalar yaptık, yanimdaki arkadaslarla beni hep teselli etmeye çalışıyorlardı biliyordum. ömer'e, birşey oldu, diye içim, içimi, yiyordu. sonra okuldan, bir kız, arkadaşım vardı, hastayım, diye rapor almış, bir haftalık, iyide, onu dün gördüğümde, gayet  iyiydi, ne oldu, birden telefonla aradım, ama çalıyor, cevap vermiyordu. meğer kız arkadaşım, benim her gün, ömer için döktüğüm, göz yaslarima dayanamayıp, omer'in izini bulmak için, okul müdürümüz'den izin alıp, hastaneden rapor alıp, doğru ilk uçakla ankara'ya gitmiş, arayıp, sorup, sorusturmus, ve ömer'in izine rastlayamamıştır. ankara'da bir otelde kalır, o gün, aksam dışarı çıkıp, bir restorantta ,yemek yerken, masasına bir beyefendi oturur. ve kız arkadaşıma, buralarda yanlış, arama yapiyorsun..!  senin için iyi olmaz, nerden geldiysen, oraya git, masasından kalkan adam'a bakmis kız arkadaşım sonra bir kaç gün sonra geri izmir'e, geri dönerek, gelip tek, tek, iza ederek, anlattı bana, anladım ki, canım arkadaşım, yok artık,hep geçirdiğimiz, yılları düşündüm. sınavlardan, sen yüksek puan alacaksın, ben yuksek puan alacağım, diye birbirimize soylenirdik. simdi yalnız kaldım, hıçkıra, hıçkıra, ağlasam bile, geri gelmez, o yıllar, ahahhh, ah, önce oktay amca,  sonra sen ömer, ayaktayım, ama bir, ölü gibiyim kardeşim, öyle, boyle, derken her gün,döktüğüm gözyaşlarımla, okulumu  bitirip, ünlü, bir yapımcı'nın, teklifi üzerine, başrollerini alacağım bir filmde, oynamayı kabul ettim.

 rol arkadaşımda, ünlü bir oyuncuydu, ama  dizide, her nereye baksam, seni görür oldum, kardeşim, dizi güzel bir baslangicla, bir sürü, usta, oyuncularla tanıştım. hepsi sanat, için elele mücadeleciydi, birgün, yapımcı, sete gelerek, benim motivasyonumu  görmüş ağlama sahnelerimde,  kisacik olacaksa da, benim gözlerimden, akan sel gibi, yaş geliyordu. ama sete, ara verildiğinde kıyıda, köşede, hep agliyordum. yapımcı arkamdan  gelip, elini omzuma, koyduğunda oturdugum,  yerden, ayağa kalktim. bana, ne olduğunu, neden ağladığımı sordu, anlattım, durumu oda huzunlendi, gözlerindeki damlaları silmeye  başladı sonra bana bu hikayeyi birgün bastan sona anlat bir senarist arkadaşım var, yazdiralim eğer sağ, ise yaşıyorsa, seni bulur, eğer öldüyse, bu senin hikayeni dizi yaparız, sonundan ulaşamazsak,  başsağlığı dileyerek, her bölümün, sonunda koyariz, dediğinde içimde karanlık, bir alan vardı. artik iyice bogulmustum.çünkü unutamayacagim.  yoğun, bir tempoyla, oyunculuk, kariyer'imi ilerletmekteydim. aklımda, bir arkadaşım, birde oktay amca'nın, yıllarca işlettiği, kafe vardı.unutamadım, hic bir zaman, öyle, böyle, derken zaman, su gibi akıp geçiyordu. hayatımda,,

             " İKİ ARKADAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin