Keskin bir baş ağrısıyla gözlerini araladı Mina. Davul sesi mi o?Filarmoni orkestrası çıldırmış olmalı.Mina beyninde yankılanan tüm bu seslerin arasında gözlerini aralamayı başarmıştı güç de olsa.
Yatakta doğrulup etrafı incelemeye başladı. Buraya nasıl geldiğine dair ufacık bir fikri dahi yoktu. Fazla kafa yormayarak kendini duşun rahatlatıcı etkisine bıraktı.
Sular vücudundan süzülürken yavaş yavaş aydınlanan zihniyle gözlerini sıkı sıkıya kapadı. Büyük bir utançtı onu saran.
"Hem adamdan nefret ediyorsun. Hem dünyanın hakaretini ediyorsun. Hem de üstüne atlıyorsun."iç sesi susmak nedir bilmiyordu.
Kendini daha ne kadar küçük düşürebilirdi ki?
Aşağıya inecek cesareti bulması neredeyse bir saatini almıştı ve bundan bir kaçışı olmayacağını kabullenip odadan çıktı.
Bahçeye doğru minik ve ağır adımlarla ilerlerken kesinlikle görmeyi beklediği şey kardeşlerin neşe içinde geçen kahvaltısı değildi.
Demir onu görür görmez ne denli sıkıntı duyduğunu anlayarak hiç bir şey olmamışçasına ona yaklaşması için elini uzattı.
"Karım bu sabah nasıl hissediyor kendini?"Onun uzattığı elini tutarak yanına oturtmasına izin verdi.Demir'in sorusunu sadece bir baş onayıyla geçiştirerek kucağındaki ellerine kenetledi bakışlarını.Emir ve Defne'yle gözgöze gelmekten delicesine çekiniyordu.
"Çay içer misin?"
Defne'nin uzattığı fincana şaşkınlıkla bakakaldı. "Bizim aranızdaki durumdan haberimiz var." Fincanı Mina'nın önüne bırakıp devam etti.
"Tabi bu dün duyduklarımızı ya da aranızdaki bu ilişkiyi onayladığımız anlamına gelmiyor ve bu olayın dışında kalmak istiyoruz."
Defne yaptığı konuşmadan duyduğu rahatsızlığı ifade edercesine soludu.Aslında bir şekilde kendi içini de rahatlatıyordu.
"Bu şekilde olmak zorunda değil.Yani sen ve ben" Emir'in anlattıkları bu bakış açısını tamamiyle değiştirmişti Defne'nin.Tabi içten içe de abisine kızıyordu.Fakat duydukları ve gördükleri içinde bir ümit yeşertmişti.Abisinin karanlığını aydınlatacak fener belki de bu kızın ellerindeydi.
Uzatıp Mina'nın elini tuttu. "Özür dilerim bu şekilde yargıladığım için ve ihtiyaç duyduğun her an ben burdayım."
Mina da genç kızın ellerini içtenlikle sıktı.
"Ben dün söylediğim şeyler için gerçekten üzgünüm.Tüm o kelimeleri söylerken aklım nerdeydi bilmiyorum" uzanıp önünde duran sudan bir yudum aldı çünkü aklından geçenleri telaffuz etmek için cesaret toplaması gerekiyordu.
"Dahası Demir'e de haksızlık yaptığımı görebiliyorum"
Demir sevgiyle gülümsedi.
"Ama tüm bunları görmek bile şu an onun yanında olmamı doğru göstermiyor bana ve çok kısa bir süre sonra burdan ayrılacağım için aramızda bu tür bir kırgınlık kalmamasına çok sevindim"
Ve işte bu hamle de gülümsemesini anında soldurdu genç adamın.
Mina müsaade isteyerek masadan ayrıldı ve tabiki geride bir hayli öfkeli bir Demir bırakarak.
"Hadi abicim çıkalım biz artık sen de derse geç kalma" Emir bu iki aklı havada insanın biraz mahremiyete ihtiyaç duyduğunu düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
Storie d'amore'Güzel de bir gül uğruna sunulmamışmıydı çirkinin kollarına. Gül müydü peki yüreğini kanatan yoksa dikenleri mi?' Modern zamana uyarlanmış Güzel ve Çirkin'in hikayesi...